Sosyal Güvenlik Kurumlarının ve Personele Yardım Sandıklarının Yaptığı Ödemelerin Edinilmiş Mallardan Sayılıp Sayılmayacağı

  • Anasayfa
  • Genel
  • Sosyal Güvenlik Kurumlarının ve Personele Yardım Sandıklarının Yaptığı Ödemelerin Edinilmiş Mallardan Sayılıp Sayılmayacağı
Şahin hukuk blog

SOSYAL GÜVENLİK KURUMLARININ VE PERSONELE YARDIM SANDIKLARININ YAPTIĞI ÖDEMELERİN EDİNİLMİŞ MALLARDAN SAYILIP SAYILMAYACAĞI

                                                                                               Av.Hüseyin Şahin

                                                                                               Osmaniye Barosu

                                                                                                      11/04/2023

1-Genel olarak

1 Ocak 2002 tarihinde, 4721 sayılı yeni Medeni Kanunun yürürlüğe girmesiyle “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi”, yasal rejim olarak hukuk hayatımıza girmiştir.

Ülkemizde mal rejimi sözleşmesi yapma alışkanlığı olmadığı için eşlerin büyük bir çoğunluğu yasal rejim olarak bu rejime tabidir. Medeni Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren nispeten uzunca sayılabilecek bir süre geçmiş olması ve Edinilmiş mallara katılma rejimini konu alan bir kaç çalışma yapılmış olmasına rağmen, mal gruplarına giren malvarlığı değerleri konusunda öğretide tartışmalar devam ede gelmiştir.

Medeni Kanunun 218’inci maddesinde; “Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre edinilmiş mallara katılma rejimi, eşlerin kişisel malları ve edinilmiş malları ayırımına dayanır. Eşlerin mallarının, kişisel mal ve edinilmiş olarak iki gruba ayrılması (esas itibariyle) mal rejimi sona erdikten sonra önem taşır; mal rejimi devam ederken bu ayırımın (kural olarak) bir önemi yoktur. Kanunda özellikle belirtilen sınırlayıcı bazı hükümler bir yana bırakılacak olursa; katılma rejimi devam ederken evlilik, eşlerin sahip olduğu malların hukuki statüsünde bir değişiklik meydana getirmez. Mal ayrılığı rejiminde olduğu gibi, edinilmiş mallara katılma rejiminde de, mal rejiminin devamı sırasında, eşlerin malvarlıklarının birbirinden bağımsız ve ayrı kalması esastır[1]. Mal rejiminin devamı sırasında, mallara katılma rejiminin, mal ayrılığı rejiminden pek bir farkı bulunmamaktadır. Sözü geçen iki mal rejimi arasındaki (esas) fark; mal rejimi sona erdiğinde ortaya çıkar[2]. Medeni Kanunun 219’uncu maddesinde, edinilmiş mallar düzenlenmişken; 220’inci maddede kanun gereğince kişisel mal sayılan malvarlığı değerleri yer almış ve nihayet 221’inci maddede mal rejimi sözleşmesiyle kişisel mal kabul edilebilecek malvarlığı değerleri hükme bağlanmıştır. Bu hükümlere göre; (kanun gereğince veya sözleşmeyle) kişisel mal olarak kabul edilen mallar dışında, eşlerin mal rejimi süresince elde ettikleri bütün malları, edinilmiş mal olarak kabul edilmiş ve mal rejimi sona erdiğinde paylaşıma tabi tutulmuştur. Eşlerin kişisel malları ise, paylaşım dışıdır. Ancak edinilmiş mallarının paylaşımı, malların mülkiyetinin (veya mallar üzerinde sınırlı bir aynî hakkın) talep edilebileceği aynî bir paylaşım olmayıp[3]; eşlerden her birine (eş ölmüşse mirasçılarına), diğerinin edinilmiş mallarının değeri üzerinden bir alacak hakkı tanınması şeklinde, nakdi (parasal) bir paylaşımdır. Eşlerden her biri, (kural olarak) diğer eşin mal rejimi sona erdiğinde halen mevcut olan (bir başka ifadeyle, halen malvarlığında bulunan) edinilmiş malları üzerinde hak sahibidir (MK.m.228./f.1, m.235/f.1). Eşlerden birinin (mal rejimi sona ermeden) edinilmiş mallarını elden çıkarmış olması nedeniyle, diğer eşin katılma alacağının azalması veya tamamen ortadan kalkmasının (MK.m.229 da düzenlenmiş olan istisnai hüküm bir tarafa bırakılacak olursa) bir yaptırımı yoktur[4]. Bu nedenle, eşlerden her birinin, diğer eşin edinilmiş malları üzerindeki hak sahipliğinin; (kural olarak) edinilmiş mallardan yaptığı birikimler üzerinde olduğu söylenebilir[5].

2-Edinilmiş Mal-Kişisel Mal Ayırımında Esas Alınan Bazı İlkeler

Medeni Kanunun m.219/f.1 hükmüne göre; her bir eşin, mal rejimi süresince, karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleri, onun edinilmiş mallarını oluşturur. Hükümde bahsedilen “karşılık” teriminin neyi ifade ettiği açık olmamakla birlikte; öğretide, “karşılık” teriminin, borçlar hukukundaki “karşı edim” kavramıyla açıklanabileceği belirtilmiştir. Buna göre, elde edilen bir malvarlığı değerine karşılık; verme, yapma ya da yapmama şeklinde bir karşı edimde bulunuluyorsa; iktisap edilen malvarlığı değeri edinilmiş maldır[6]. Bir başka ifadeyle, elde edilen mal varlığı değeri ivazlı ise, elde edilen bu değer, edinilmiş mal grubuna girer. Elde edilen malvarlığı değerinin “karşılıklı” (ivazlı) olduğunun kabul edilebilmesi için, edimler arasında ekonomik anlamda bir denge olması zorunlu olmayıp, hukuki anlamda karşılık ilişkisinin olması yeterlidir. İvazsız olarak (bir karşılık olmaksızın) iktisap edilen malvarlığı değerleri ise, (mal rejimi süresince elde edilmiş olsa bile) kişisel mal sayılır (MK.m. 220/b.2).

Edinilmiş mal, kişisel mal ayırımında temel kural bu olmakla birlikte; bu kuralın her iki yönden bazı istisnaların olduğunu görmekteyiz. Bir yandan ivazlı olmalarına rağmen (örneğin, sadece eşlerden birinin kişisel kullanımına yarayan eşya gibi) bazı malvarlığı değerleri kişisel mal sayılmışken; diğer yandan ivazsız olsa bile, bazı malvarlığı değerleri (örneğin, kişisel malların gelirleri[7] gibi) edinilmiş mal sayılmıştır[8]. Aynı şekilde (MK.m.219/f.2/b.2 hükmüne göre) edinilmiş mal grubuna girdiği kabul edilen, “personele yardım amacıyla kurulan sandık ve benzerlerinin yaptıkları ödemler” yönünden de; bu ödemlere karşı, her durumda “karşı edim” sayılabilecek bir karşılıktan söz edilemez. Çünkü çoğu zaman, yapılan bu tür ödemelere karşılık oluşturan, bunlarla mübadele edilen, bir “karşı edim” bulunmamaktadır[9]. Bu nedenle bir malvarlığı değerinin edinilmiş mal mı, yoksa kişisel mal mı olduğu belirlenirken; yasada konuya ilişkin bütün hükümler birlikte değerlendirilerek sonuca varılmalıdır. Bu konuda, özellikle göz önünde bulundurulması gereken bir husus; (mal rejimi süresince) bir karşılık verilerek (ivazlı olarak) iktisap edilen malın karşılığını oluşturan değerin (ivazın), hangi mal grubundan karşılandığıdır. Şayet ivaz, malı iktisap eden eşin edinilmiş mal grubundan karşılanmışsa. iktisap edilen mal da, o eşin edinilmiş mal grubuna girecek (MK.m.219/ f.2/b.5); tersine ivaz, kişisel mal grubundan karşılanmışsa, iktisap edilen mal da, o eşin kişisel mal grubunda yer alacaktır (MK.m.220/b.4). Görüldüğü üzere, eğer ivaz kişisel mallardan karşılanmışsa; ivazlı olarak (karşılığı verilerek) elde edilen mal, (edinilmiş mal değil) kişisel mal sayılmaktadır[10]. Bu kurala, edinilmiş mallara katılma rejiminde “ikame kuralı” veya “ikame ilkesi” denmektedir.

Öğretide, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmeyle edinilen malvarlığı değerlerinin, edinilmiş mal grubuna gireceği ifade edilmiştir[11]. Elde edilen malvarlığı değerinin karşılığını oluşturan “karşı edim”, eşin malvarlığında yer alan bir hakkın devri, sınırlanması, değiştirilmesi, sona erdirilmesi şeklinde olabileceği gibi; eşin bedensel veya düşünsel bir faaliyeti şeklinde de olabilir[12]. Öğretide bu noktada da bir ayırım yapılmakta ve karşı edimin bir iş görme olduğu durumlarda (bir başka ifadeyle karşı edimi, eşin kişisel bir faaliyetinin oluşturduğu hallerde), iktisap edilen malın her zaman edinilmiş mal grubuna gireceği; ancak karşı edimin bir mal veya para olduğu durumlarda; karşı edimi oluşturan mal veya paranın ait olduğu mal grubuna göre, malın kişisel mal veya edinilmiş mal sayılacağı ifade edilmektedir[13]. Kanımızca sadece karşı edimin mal veya para olduğu (bir başka ifadeyle karşı edimin “verme borcu” oluşturduğu) durumlarda değil; karşı edimin, yapma veya yapmama (bir davranıştan kaçınma ya da bir şeye katlanma) borcu oluşturduğu durumlarda da; karşı edim, eşin malvarlığında yer alan bir değerse (bir başka ifadeyle, eşin yükümlendiği borç maddi bir edim ise); karşı edimin yer aldığı mal grubuna göre, iktisap edilen mal da, eşin kişisel mal grubu veya edinilmiş mal grubuna girer. Örneğin eşlerden birinin, maliki olduğu bir taşınmaz üzerinde, bedel karşılığında üçüncü kişiye bir intifa hakkı (olumlu irtifak) tanıdığını veya komşu taşınmaz maliki lehine “manzara kapatmama irtifakı” (olumsuz irtifak) tesis ettiğini durumlarda; üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmaz (yüklü taşınmaz), eşin kişisel mal grubunda yer almaktaysa, kararlaştırılan bedel de kişisel mal sayılır. Tersine, yüklü taşınmaz edinilmiş mal grubunda yer alıyorsa, bedel de bu gruba girer. Bu nedenle kanımızca, mal rejimi süresince, ivazlı olarak iktisap edilen bir malın, edinilmiş mal mı kişisel mal mı olduğu belirlenirken, karşı edimin (ivazın) şahsi edim ya da maddi edim olmasına göre bir ayırım yapılmadır. Eğer eşin yükümlendiği karşı edim, şahsi edim ise (bir başka ifadeyle, eşin bedensel ya da fikri bir faaliyetiyse); bunun karşılığında iktisap edilen malvarlığı değeri, her zaman o eşin edinilmiş mal grubuna girer. Karşı edimin maddi edim olduğu durumlarda ise (bir başka ifadeyle karşı edim, eşin malvarlığına giren bir değerse), karşı edimin ait olduğu mal grubuna göre; iktisap edilen mal, eşin kişisel malı veya edinilmiş malı sayılır. Bu sonuç, edinilmiş mallara katılma rejiminde önemli bir ilke olan, “İkame İlkesi”nin bir sonucudur. Eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde (örneğin faizsiz kârz ya da ariyet sözleşmelerinde) edimler arasında “karşılıklılık”, bir başka ifadeyle “mübadele ilişkisi” (değiş-tokuş) bulunmadığı için, burada edinilmiş maldan bahsedilemez[14]. Nitekim burada, ödünç veren eşin “elde ettiği yeni bir malvarlığı değeri” de bulunmamaktadır. Örneğin ariyet sözleşmelerinde ödünç verilen eşya, ödünç veren eşin hangi mal grubuna yer alıyorsa, (mülkiyet durumunda bir değişiklik olmadığından) ödünç süresince ve iade edildikten sonra da aynı mal grubunda yer almaya devam edecek; eşya iade edildiğinde, ödünç veren eş yeni bir malvarlığı değeri elde etmiş olmayacaktır. Faizli kârz sözleşmelerinde ise, faizin bir karşı edim sayıldığı gerekçesiyle, elde edilen faizin edinilmiş mal sayılması gerektiği öğretide ifade edilmektedir37. Aşağıda değinileceği üzere; elde edilen faiz geliri, kişisel maldan elde edilmiş olsa bile, (kişisel malların geliri MK.m.219/f.2/b.4 hükmüne göre edinilmiş mal sayıldığından); faizli kârz sözleşmelerinde, verilen paranın hangi mal grubuna girdiğine bakılmaksızın, mal rejimi süresince elde edilen (reel) faiz, edinilmiş mal grubuna girer. Mal rejimi yürürlüğe girmeden önce iktisap edilen her türlü malvarlığı ise kişisel mal sayılmış (MK.220/b2)38, dolayısıyla paylaşım dışı bırakılmıştır. Mal rejimi sona erdikten sonra, eşlere ait malların edinilmiş mal ve kişisel mal olarak ayırıma tabi tutulması söz konusu olmamakla birlikte; mal rejimi sonra erdikten sonra iktisap edilen (her türlü) malvarlığı değeri, tasfiye açısından kişisel mal gibi değerlendirilecek ve paylaşım dışı kalacaktır[15]. Edinilmiş mallara katılma rejiminde, (kural olarak) mal gruplarının değişmezliği ilkesi vardır. Kanun gereği edinilmiş mal sayılan bazı malvarlığı değerlerinin, mal rejimi sözleşmesiyle, kişisel mal olarak kararlaştırılabilmesine olanak tanıyan Medeni Kanunun m. 221 hükmü dışında; bir mal grubuna giren malvarlığı değerinin, diğer gruba gireceği kararlaştırılamaz. Bahsedilen istisna dışında, eşlere ait malların hangi gruba gireceğini düzenleyen hükümler emredici olup; eşler tarafından aksi öngörülemez[16]. Bir başka ifadeyle eşler, (MK.m.221 hükmünde izin verilen mallar dışında) kanunda edinilmiş mal sayılan bir değerin, kişisel mal grubuna gireceğini veya tersine, kanun gereği kişisel mal grubunda yer alan bir değerin, edinilmiş mal grubuna gireceğini kararlaştıramazlar. Öğretideki hâkim görüşe göre, bir malvarlığı değerinin bir kısmının edinilmiş mal, diğer bir kısmının ise kişisel mal sayılması mümkün değildir[17]. Bir malvarlığı değerinin iktisabında her iki mal grubundan katkı sağlanmışsa; iktisap edilen mal, ağırlıklı olarak katkı sağlayan mal grubunda yer alır ve diğer mal grubu lehine denkleştirme  (MK.m.230/f.3)[18] yapılır. Katkının eşit olması durumunda ise; tercih ilkesi[19] uyarınca iktisap edilen mal edinilmiş mal sayılır; ancak kişisel mal lehine denkleştirme yapılır[20].

3-Sosyal Güvenlik Kurumlarının ve Personele Yardım Sandıklarının Yaptığı Ödemeler

Kamu kurum ya da kuruluşu niteliğinde olan sosyal güvenlik kurumlarının ya da personele yardım sandıklarının yaptıkları ödemeler, Medeni Kanunun m.219/f.2/b.1 hükmüne göre edinilmiş mal sayılmıştır. Ancak bu hüküm, Medeni Kanunun m. MK.m.228/f.2 hükmüyle birlikte ele alınmalı ve bu son hükümde kişisel mal sayılan ödemeler, farklı değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

Ülkemizde sosyal güvenlik kurumları, Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ Kur’du. Bu üç kurum, 16.05.2006 tarihinde kabul edilen 5502 sayılı Kanunla[21] “Sosyal Güvenlik Kurumu” adıyla aynı çatı altında birleştirilmiştir. Bunun dışında, bazı işyerleri tarafından personeline, ek sosyal güvence sağlamak veya yardım amacıyla kurulmuş bulunan “personele yardım sandıkları” bulunmaktadır. Ordu yardımlaşma kurumu (Oyak) ve bazı bankaların yardım sandıkları buna örnek teşkil eder[22]. Bu kurum ya da sandıkların yaptığı ödemeler genellikle; yaşlılık, kaza, hastalık veya ölüm ya da bunlara benzer sebeplerle, çalışma gücünün tamamen kaybedilmesi veya azalması nedeniyle yapılır ve buna bağlı olarak gelir elde edememe riskini karşılamaya yöneliktir. Ayrıca sosyal güvelik kurumları tarafından, hastalık durumunda, sağlık hizmeti verilmesi veya tedavi masraflarının karşılanması da söz konusudur[23]. Bu tür ödemlere hak kazanmak veya sağlık hizmetlerinden faydalanmak için, genellikle belli bir süre prim ödemiş olmak (ve bazı ödemeler için belli bir yaşa gelmiş olmak) gerekir. Ancak prim karşılığı olmaksızın, yardım niteliğinde yapılan ayni edimler veya nakdi ödemeler de bulunmaktadır[24].

Bu açıklamalar çerçevesinde; emekli ikramiyesi, emekli maaşı, malul aylığı, yaşlılık aylığı, dul ve yetim aylığı, işsizlik parası gibi ödemeler, sözü geçen hükmün kapsamına giren ödemelerdir. Öğretide “yeşil kart uygulaması” gibi sosyal amaçlı kamusal fonlardan yapılan ödemeler ve sağlık yardımlarının da bu hükmün kapsamına gireceği; fakat eşlere “darülaceze veya kadın sığınma evleri” gibi yardım kuruluşları tarafından, bir karşılık ödemeksizin, sosyal yardıma yönelik olarak yapılan, barınma ve beslenme edimlerinin değer olarak edinilmiş mallar içinde yer almayacağı savunulmuştur[25].

Kanımızca, sözü geçen yardım kurumları ve benzerlerinin yaptığı, sağlık yardımları dâhil her tür yardım edimi, “karşılıksız kazanma” (ivazsız iktisap) niteliğinde oldukları için kişisel mal (MK.m.220/b.2) sayılmalıdır. Sosyal güvenlik kurumlarının veya personele yardım sandıklarının yaptığı ödemelerin edinilmiş mal sayılması yönünden; ödemeye hak kazanmak için prim ödenmişse, primlerin hangi mal grubundan yapıldığı önemli değildir[26]. Bir başka deyişle, primler eşin kişisel mallarından ödenmiş olsa bile; mal rejimi yürürlükteyken yapılan sosyal ödemeler yine de edinilmiş mal sayılır. Bu durumda, kişisel mal grubu lehine MK.m.230’a göre bir denkleştirme yapılması da söz konusu değildir[27]. Çalışan eş, mesleki faaliyetini bir işverene bağlı yürütüyorsa primler, sigortalı eş ve işvereni tarafından karşılanmaktadır. Bundan başka sosyal sigorta sisteminin Devlet tarafından da desteklendiği bilinmektedir. İşte prim ödemlerinin bir kısmının bu şekilde üçüncü bir kişi (örneğimizde işveren) tarafından yapılmış olması veya sosyal sigortalar siteminin Devlet tarafından desteklenmesi; yapılan ödemenin edinilmiş mal sayılması yönünden bir farklılık yaratmaz[28]. Diğer yandan, eşe yapılan bu türden ödemelerden, mal rejimi sona erdiği tarihte halen mevcut olan miktar edinilmiş mal olarak tasfiyeye girer[29]; yoksa ödemlerden bir kısmı veya tamamı harcanmışsa, yapılan harcama tasfiyeye dâhil değildir[30].

Bu türden edimlerin, mal rejiminin tasfiyesinde hesaba katılabilmesi için, ödemenin yapılmış olması gerekli değilse de, mal rejimi devam ederken ödemeye hak kazanılmış olması zorunludur[31]. Mal rejimi sona erdiğinde, henüz bu türden bir ödemeye hak kazanılmış değilse (örneğin eş, yaşı veya çalışma süresi dolmadığından henüz emekli ikramiyesine ve emekli maaşı bağlanmasına hak kazanmamışsa); kısacası sigortalı eş, kurum tarafından yapılacak ödeme konusunda sadece bir beklemekte olan (muntazar) hak sahibiyse, ilerde yapılacak ödemenin hesaplamaya katılarak, edinilmiş mal sayılması söz konusu değildir[32].

Bireysel emeklilik veya özel emeklilik adı altında özel sigorta şirketlerinin yaptıkları ödemler ile sosyal güvenlik kurumları tarafından “isteğe bağlı sigortalılık” kapsamında yapılan ödemeler ise, Medeni Kanunun m.219/f.2/b.2 hükmüne göre edinilmiş mal sayılmaz. Burada primlerin ağırlıklı olarak hangi mal grubundan yapıldığına bakılmalıdır[33]. İkame kuralı çerçevesinde, primlerin ağırlıklı olarak finanse edildiği mal grubuna göre, yapılan bu tür ödemeler, edinilmiş mal ya da kişisel mal grubuna girer (MK.m.219/f.2,b.5; MK.m.220/b.4).

Yaşam sigortalarında da benzer bir çözüm kabul edilmektedir. Yaşam sigortalarında sigortalı en az 3 yıl prim ödemişse, sistemden çıkma hakkına sahip olmakta ve bu durumda sigorta poliçesini satın alma yükümlülüğü bulunan sigorta şirketi, bu kişiye ödediği pimlerin karşılığı olarak belirli bir meblağ ödemektedir (TTK.m.1327). Buna “satın alma değeri” denmektedir. Eğer risk, mal rejimi devam ederken gerçekleşmişse ödenecek “sigorta tazminatı”, gerçekleşmemişse yaşam sigortasının “satın alma değeri”; primlerin ağırlıklı olarak finanse edildiği mal grubuna bağlı olarak (ikame kuralı gereğince), edinilmiş mal grubuna ya da kişisel mal grubuna özgülenir. Primlerden bir kısmı, diğer mal grubundan finanse edilmişse denkleştirme gündeme gelir[34]. Yapılan prim ödemlerinin, her iki mal grubundan eşit olarak karşılanmış olması durumunda; sigorta şirketince yapılacak ödeme, “tercih ilkesi” gereğince edinilmiş mal sayılır, ancak eşin kişisel mal grubu lehine denkleştirme yapılmalıdır.

Toptan Ödeme Şeklinde Yapılan Sosyal Güvenlik Ödemeleri veya Çalışma Gücünün Kaybı Tazminatının Mal Rejiminin Sona Ermesinden Sonraki Döneme Ait Olan Kısmı

Medeni Kanunun m. 219/f.2 hükmünde, sosyal güvenlik kurumları ve personele yardım sandıklarının yaptıkları ödemeler ile çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatın edinilmiş mal olarak kabul edildiğini ele almıştık. Ancak bu nitelikteki ödemelerin, toptan ödeme şeklinde yapıldığı durumlarda, Medeni Kanunun m.228/f.2 hükmünün de dikkate alınması gerekir. Medeni Kanunun m.228/f.2 hükmü şu şekildedir: “Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır”. Sözü geçen hükümler birlikte değerlendirildiğinde; sosyal güvenlik kurumlarının yaptığı ödemeler ve işgücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatın[35], sadece mal rejiminin sona ermesinden önceki döneme ait kısmının edinilmiş mal sayıldığı; mal rejiminin sona ermesinden sonraki döneme ait olan kısmı kişisel mal olarak kabul edildiği görülmektedir.

Bu nitelikteki ödemelerin, dönemlik edimler (irat) şeklinde yapıldığı durumlarda, ödemelerin hangi gruba gireceği kolayca belirlenebilir. Bu durumda mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar hak edilmiş olan (irat şeklindeki) ödemeler edinilmiş mal grubunda yer alacak; bu tarihten sonra hak edilmiş olanlar ise kişisel mal grubuna girecektir[36]. Fakat bu nitelikteki edimlerin, “peşin ödeme” şeklinde olduğu durumlarda; Medeni Kanunun m. 228/f.2 hükmünde gösterilen şekilde, kişisel mal grubunda yer alacak miktar hesaplanır. Bu hesaplamanın nasıl yapılacağını bir örnekle açıklayalım: Memur olan kocanın 60 yaşında emekliye ayrıldığını, kendisine ayda 500 YTL. emekli aylığı bağladığı ve 50.000 YTL emekli ikramiyesi ödendiğini, 6 yıl sonra da eşinden boşanmak üzere dava açtığını varsayalım. Dönemlik edimler (ayda 500 YTL) şeklinde ödenen emekli aylıklarının, hangi mal grubuna gireceği kolayca belirlenir. Mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar (örneğimizde, boşama davasının açıldığı tarihe kadar) almış olduğu aylıklar edinilmiş mal; bu tarihten sonra alacağı aylıklar ise kişisel mal sayılır. Örneğimizde kocanın emekli olduğu tarihte hak kazandığı ve kendisine peşin ödeme şeklinde yapılan emekli ikramiyesinden hangi miktarın kişisel mal grubuna gireceği ise Medeni Kanunun m.228/f.2 hükmünde öngörülen şekilde yapılacak bir hesaplamayla belirlenir. Bu hesaplama, (kendisine toptan ödeme yapılan) eşin, ortalama yaşam süresi istatistikleri esas alınarak bulunan, mal rejimi sona erdiği tarihte kalan yaşam süresine göre yapılır. Yapılan istatistiklere göre, ülkemizde ortalama erkek ömrünün 70 yaş olduğunu varsayalım. Koca emekli ikramiyesine hak kazandığı tarihte 60 yaşında ve mal rejimi sona erdiği tarihte (örneğimizde boşanma davası açıldığı tarihte) ise 66 yaşında olduğunu göre; mal rejimi sona erdiği tarihte kalan yaşam süresi, (emekli olduğunda kalan yaşam süresine oranla) 4/10 dur. Örneğimizde koca 50.000 YTL emekli ikramiyesi aldığına göre; bunun (yaklaşık olarak) 20.000 YTL si kişisel mal; geriye kalan 30.000 YTL si ise edinilmiş mal olarak hesaba katılır[37]. Medeni Kanunun m.228/f.2 hükmü, katılma rejimin (toplu ödeme alan) eşin ölümüyle sona erdiği durumlarda uygulanması mümkün değildir. Çünkü bu durumda toplu ödeme alan eşin, mal rejimi sona erdikten sonra kalan bir yaşam süresi yoktur. Bu durumda, toptan ödemenin tamamı edinilmiş mal sayılır[38]. Aynı durum, mal rejiminin sona erdiği tarihte, ödemeye hak kazanan eşin yaşının, ortalama yaşam süresinin üzerinde olması durumunda da söz konusudur. Örneğin eşlerden erkeğin, 65 yaşında, 40.000 TL toptan ödemeye hak kazandığını ve 71 yaşında boşanma davası açtığını varsayalım. Ülkemizde (yapılan son istatistikler göre), erkelerin ortalama yaşam süresi 70 olduğu için; toptan ödeminin bir kısmının kişisel mal sayılması söz konusu değildir; bu durumda ödemenin tamamı edinilmiş mal sayılır.

Yargıtay 8. Hukuk dairesi E. 2016/20268 K. 2019/1114 T. 7.2.2019 ilamında buna benzer değerlendirme içeren vakıalardan bahsedilmektedir.

“Dava, alacak istemine ilişkindir. Mahkemece yapılacak iş, öncelikle davalının aldığı emekli ikramiyesi ile OYAK’tan aldığı emeklilik yardımına ilişkin taleplerin farklı alacak kalemleri olduğunun gözetilmesi, alınan emeklilik ikramiyesinin mal rejiminin devamı sırasında davalıya toplu olarak ödendiği hususu dikkate alınarak, emekli ikramiyesinin ne kadarlık kısmının kişisel mal ve ne kadarlık kısmının edinilmiş mal sayılması gerektiğinin belirlenmesi, bu belirlemede yukarıda açıklandığı üzere TRH 2010 yaşam tablosunun gözetilmesi, bu konuda uzman bilirkişi veya bilirkişilerden tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek, talep miktarı ve tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek alınan emekli ikramiyesi ve emeklilik yardımı ile ilgili karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan biçimde araştırma ve inceleme yapılmadan, Dairenin ilke ve uygulamaları gözardı edilerek, hatalı hesaplama ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

TMK’nin 219. maddesinde sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemelerin edinilmiş mallar kapsamında değerlendirileceği açıklanmış ise de; sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurumlarının ödemeleri mal rejimi devam ederken toptan yapılmış ise aynı Kanunun 228/ son maddesindeki “…toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayaye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır” şeklindeki düzenleme de göz önüne alınarak yapılan toplu ödemenin edinilmiş mal ve kişisel mal kısımlarının ayrı ayrı hesaplanması, hesaplama yapılırken mal rejiminin sona erdiği tarihten sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değerinin belirlenmesi ve bu miktarın kişisel mal olarak kabul edilmesi gerekmektedir.”

Yargıtay 8. Hukuk dairesi E. 2019/71 K. 2019/467 T. 16.1.2019 ilamında ise ;

“Davacı, davalıya ödenecek emekli ikramiyesinin yanı sıra davalıya bağlanacak emekli maaşının da hesap edilerek davacı lehine olan katılma alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; ancak Mahkemece, davacının davalıya bağlanacak emekli maaşı ile ilgili talebi hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken bu talep hakkında karar verilmemiş olması,

Davalının mal rejiminin sona erdiği tarihten önce emeklilik ikramiyesine hak kazandığı anlaşılmakla; her ne kadar ödeme mal rejiminin sona ermesinden sonra davalının banka hesabına yatırılmışsa da bu durum, mal rejiminin sona erdiği sırada emeklilik ikramiyesinin mevcut olduğu sonucunu değiştirmez. Davacının emeklilik ikramiyesine yönelik mal rejiminin tasfiyesi isteğinin kabulüyle konusunun uzmanı bilirkişiden aktüerya hesabı da yaptırılarak, TMK’nin 228/2. maddesi gözetilerek talep hakkında karar verilmesi gerekirken dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun düşmeyen gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay 8. Hukuk dairesi E. 2011/5910 K. 2011/6967 T. 13.12.2011 ilamında;

“Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemelerin edinilmiş mallar kapsamında değerlendirileceği kanunda açıklanmış ise de; dava konusu sandık ve vakıflardan, davalının üye olduğu, herhangi bir ikramiye, tazminat veya toplu para ödemesi olmadığı, ancak ileride emekli olması durumunda davalıya ödeme yapılacağının bildirilmesi karşısında, mal rejiminin devamı sırasında, davalıya üye olduğu sandık ve vakıflar tarafından yapılmış bir ödeme, mal varlığına giren bir değer bulunmadan ileride elde edilebilecek malvarlığı değeri üzerinde tasfiye yapılması mümkün değildir.”

Yargıtay 8. Hukuk dairesi E. 2010/2273 K. 2010/3293 T. 15.6.2010 ilamında;

“Katılma alacağı davasında, dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığı hususunda duraksama bulunmayan davalıya ait emeklilik ikramiyesi ve tasarruf teşvik ödemesinin mal rejiminin devamı sırasında davalıya toplu olarak ödendiği hususu da dikkate alınarak söz konusu ödemelerin ne kadarlık kısmının kişisel mal ve ne kadarlık kısmının da edinilmiş mal sayılması gerektiği PMF tablosundan anlayan bilirkişi aracılığı ile tespit edilmelidir.

TMK.nun 219. maddesinde; sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemelerin edinilmiş mallar kapsamında değerlendirileceği açıklanmış ise de; sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurumlarının ödemeleri mal rejimi devam ederken toptan yapılmış ise aynı kanunun 228 /son maddesindeki “… toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır” şeklindeki düzenlemenin varlığı karşısında, dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığı hususunda duraksama bulunmayan davalıya ait emeklilik ikramiyesi ve tasarruf teşvik ödemesinin mal rejiminin devamı sırasında davalıya toplu olarak ödendiği hususu da dikkate alınarak söz konusu ödemelerin ne kadarlık kısmının kişisel mal ve ne kadarlık kısmının da edinilmiş mal sayılması gerektiğinin, bu tür hesaplamalarda kullanılan PMF tabloları dikkate alınarak, konusunda uzman olan PMF tablosundan anlayan bilirkişiler aracılığı ile belirlenmesi ve ondan sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.”

Temel rejim olan edinilmiş mallara katılma rejimi gereği, 2002 yılı sonrasında evlilik içinde eşlerden biri adına edinilen malvarlığı üzerinde diğer eşin yasadan kaynaklanan “artık değerin yarısı oranında katılma alacağı” isteme hakkı vardır, yani halk arasında bilinen tabirle “malların yarısını” isteme hakkı. (Uygulamada tam yarısı olmayabilir.)

Boşanma halinde mal rejimi tasfiye edilirken sandık ve benzeri kurumlardan yapılan, örneğin OYAK ya da sivil fark etmeksizin emekli ikramiyesi ya da rezerv, maluliyet aylığı, vb alınan ödemeler Türk Medeni Kanunu m.219/2 uyarınca edinilmiş mal sayılmaktadır. Aynı şekilde OYAK tarafından kişinin muvazzafken maaşından yapılan kesintiler, konut ön birikim fonu gibi fonlara yapılan birikimler de edinilmiş maldır.

Mal paylaşımı davası, boşanma davasından sonra görülür. Boşanma davası sonuçlanıp kesinleştikten sonra, mal paylaşımı davası ne zaman açılırsa açılsın mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihten itibaren sona ermiş sayılır. Yani boşanmanın kesinleşmesi geriye etki etmektedir.

Boşanma davası açıldıktan sonra asker eş tarafından hak kazanılan OYAK rezervi, boşanma davasının kesinleşmesiyle birlikte geriye dönük olarak davanın açıldığı tarihten itibaren edinilmiş mal olmaktan çıkar, yani diğer eş tarafından hak talep edilemez.

Boşanma davası açılmadan önce asker eş tarafından “çekilebilir hale gelen”, yani emekli olunup hak kazanılan OYAK rezervinden diğer eş hak talep edebilir. Toplu olarak çekilip çekilmediğine ya da OYAK bünyesinde bırakılarak Emekli Maaş Sistemine katılınıp katılınmadığına göre hesaplama değişir.

Muvazzaf iken boşanma davası açıldığında, OYAK rezervi henüz tahakkuk etmemiş ve beklenen bir alacak statüsünde olduğundan mal rejimi tasfiyesine dahil olmaz, diğer eş hak talep edemez. (Bu yönde kararlar çok olduğu gibi maalesef aleyhe kararlar da bulunmaktadır.)

Eğer OYAK rezervi emeklilik sonrası irat olarak yani bağlanan bir maaş olarak alınmaya karar verilirse; 205 sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanununa göre toplam ikramiyenin 1/1 (tamamı), 1/2″si ya da 1/4″ü üzerinden elde edilecek kâr üzerinden maaş hesaplanır ve ödenir. Edinilmiş malda OYAK tazminatı bakımından kanunun mantığı; tazminat miktarının tamamı ya da bir kısmı baştan belli olsa dahi, tazminatın toplu mu alındığı yoksa talep üzerine maaş halinde mi alındığı üzerine kuruludur. Bir ikramiye şeklinde toplu alınan ya da hesapta bulundurulan OYAK tazminatı edinilmiş mal olup katılma alacağı talebine dahildir. Halbuki tazminatın toplu olarak çekilmesi değil de tamamının ya da bir kısmının üzerinden oluşacak kârdan aylık olarak maaş şeklinde alınması talep edilirse, bu maaşlar, henüz “muaccel olmamış bir irat” olarak değerlendirilmeli ve Türk Medeni Kanunu m.228/2 uyarınca asker eşin kişisel malı olarak hesaplanmalıdır. Bu maaşlar üzerinde ve dolayısıyla da içeride bırakılan birikim üzerinde diğer eşin talep edebileceği hak yarı yarıya değil kısmidir. Bu meblağ nihayetinde toplu para mahiyetinde bir meblağdır. Bilirkişi tarafından bir hesaplama yapılacaktır. PMF tablosundan yararlanılarak, asker kişinin ortalama bakiye yaşam süreniz bulunarak ödeme günlük irat şeklinde yapılsaydı her bir güne karşılık gelen miktar saptanacak, mal rejiminin sona erdiği tarihten (yani dava tarihinden) sonraki kalan günler ile çarpılarak bulunacak miktarın peşin sermayeye çevrilmiş değeri hesaplanacak, bulunan bu değer asker olmayan eşin hak talep edemeyeceği ve asker eşin kişisel malı olarak ele alınacak, içerde bırakılan tüm tazminattan bu bulunan değer çıkarıldıktan sonra kalan miktar edinilmiş mal kabul edilecek, asker olmayan eş ancak o miktarın yarısını alabilecektir.

Mal rejiminin devamı sırasında, sosyal yardım kurum ve kuruluşlarından (… emekli maaş sistemi) toptan ödenme yapılması durumunda; öncelikle ödeme tarihi itibarıyla PMF (population masculin feminin) tablosundan yararlanılarak, emekli olan eşin ortalama bakiye yaşam süresi bulunarak, ödeme günlük irat şeklinde yapılsaydı her bir güne karşılık gelen miktar saptanır. Bundan sonra, irat şeklindeki günlük ödeme miktarı, mal rejiminin sona erdiği 12.10 2011 tarihinden sonraki kalan günler ile çarpılarak, bulunacak bu miktarın peşin sermayeye çevrilmiş değeri hesaplanır.

Mal rejiminin sona ermesinden sonraki döneme isabet eden ödemenin açıklanan yöntemle hesaplanan peşin sermaye çevrilmiş değeri, emekli olan eşin kişisel malı sayılır. Sosyal yardım kurum ve kuruluşlarından yapılan toplam ödemenin, kişisel mal sayılan bu miktar (mal rejiminin sona ermesinden sonraki döneme isabet eden günlük irat şeklindeki toplam ödemelerin peşin sermayeye çevrilmiş değeri) çıkarıldıktan sonra, kalan miktar edinilmiş mal kabul edilerek tasfiyeye sırasında göz önünde bulundurulur.

Sosyal yardım kurum ve kuruluşlarından yapılan ödemenin, tasfiyeye konu edilmesi için mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olması (TMK’nun 235/1) ya da bu para kullanılarak başka bir malvarlığına sahip olunmalıdır. Söz konusu gelir, kullanılarak satın alınan malvarlıkların tasfiyesinde de aynı kurallar geçerli olacaktır[39].

Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.

SONUÇ

Boşanma davası açıldıktan sonra asker eş tarafından hak kazanılan OYAK rezervi, boşanma davasının kesinleşmesiyle birlikte geriye dönük olarak davanın açıldığı tarihten itibaren edinilmiş mal olmaktan çıkar, yani diğer eş tarafından hak talep edilemez.

Boşanma davası açılmadan önce asker eş tarafından “çekilebilir hale gelen”, yani emekli olunup hak kazanılan OYAK rezervinden diğer eş hak talep edebilir. Toplu olarak çekilip çekilmediğine ya da OYAK bünyesinde bırakılarak Emekli Maaş Sistemine katılınıp katılınmadığına göre hesaplama değişir.

Edinilmiş malda OYAK tazminatı bakımından kanunun mantığı; tazminat miktarının tamamı ya da bir kısmı baştan belli olsa dahi, tazminatın toplu mu alındığı yoksa talep üzerine maaş halinde mi alındığı üzerine kuruludur.

Bir “ikramiye şeklinde toplu alınan” ya da “hesapta bulundurulan OYAK tazminatı” edinilmiş mal olup katılma alacağı talebine dahildir. Halbuki tazminatın toplu olarak çekilmesi değil de tamamının ya da bir kısmının üzerinden oluşacak kârdan aylık olarak maaş şeklinde alınması talep edilirse, bu maaşlar, henüz “muaccel olmamış bir irat” olarak değerlendirilmeli ve Türk Medeni Kanunu m.228/2 uyarınca asker eşin kişisel malı olarak hesaplanmalıdır. Bu maaşlar üzerinde ve dolayısıyla da içeride bırakılan birikim üzerinde diğer eşin talep edebileceği hak yarı yarıya değil kısmidir. Bu meblağ nihayetinde toplu para mahiyetinde bir meblağdır. Bilirkişi tarafından bir hesaplama yapılacaktır. PMF tablosundan yararlanılarak, asker kişinin ortalama bakiye yaşam süreniz bulunarak ödeme günlük irat şeklinde yapılsaydı her bir güne karşılık gelen miktar saptanacak, mal rejiminin sona erdiği tarihten (yani dava tarihinden) sonraki kalan günler ile çarpılarak bulunacak miktarın peşin sermayeye çevrilmiş değeri hesaplanacak, bulunan bu değer asker olmayan eşin hak talep edemeyeceği ve asker eşin kişisel malı olarak ele alınacak, içerde bırakılan tüm tazminattan bu bulunan değer çıkarıldıktan sonra kalan miktar edinilmiş mal kabul edilecek, asker olmayan eş ancak o miktarın yarısını alabilecektir.

KAYNAKLAR

  1. 205 sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunu
  2. Gelir İdaresi Başkanlığı Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü Oyak emeklilik yardımının vergilendirilmesi hk 18.01.2013 görüşü.
  3. Aylin Beliz YILDIRIM, Haciz ve Mal Paylaşımında OYAK Tazminatı (OYAK Rezervi)
  4. Bilge Öztan, Aile Hukuku, 5.Bası, Ankara-2004, s. 249-250; Şükran Şıpka/Pınar Özlem Demir, İsviçre Federal Mahkemesinin “Edinilmiş Malların Tasfiyesi”ne İlişkin Bir Kararının İncelenmesi (BGE 118 II 27-31),
  5. Necip Kocayusufpaşaoğlu İçin Armağan, Ankara-2004, s. 260-261;
  6. Suat Sarı, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, İstanbul-2007
  7. Mehmet Beşir Acabey, Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi, İzmir-1988, s. 50 vd.
  8. Mustafa Dural/Tufan Öğüz/Alper Gümüş, Türk Özel Hukuku, C.III, Aile Hukuku, İstanbul-2005, s. 328;
  9. Alper Gümüş, Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, İstanbul-2008, s. 262.
  10. Ahmet Kılıçoğlu, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 2. Bası, Ankara-2002, s. 22,42;
  11. Turgut Akıntürk, Aile Hukuku, 6.Bası, İstanbul-2002, s. 146;
  12. Ömer Uğur Gençcan, Mal Rejimine İlişkin Genel Hükümler ve Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, Ankara- 2002, sh.76-
  13. Kılıçoğlu Ahmet, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 2. Bası, Ankara-2002, s. 22, 42, 43
  14. Suat Sarı, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, İstanbul-2007, s.14
  15. Dural Mustafa/Öğüz Tufan/Gümüş Alper, Türk Özel Hukuku, C.III, Aile Hukuku, İstanbul-2005, s.326;
  16. Gümüş Alper, Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, İstanbul-2008, s. 258-259.
  17. Zafer Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, Ankara-2005, s. 103
  18. Mehmet Beşir Acabey, Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Mal Grupları – İspat Kuralları Ve Eşlerin Paylı Mülkiyeti Altındaki Mallara İlişkin Düzenlemeler, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 9, Özel sayı, 2007, s. 491-534
  19. Kazancı İçtihat Bilgi Bankası(kararlar için)

 

 

 

 

[1]              Katılma Rejiminde, eşlerden her biri bütün mallarının bireysel mülkiyetine sahip olduğu gibi; kişisel ve

edinilmiş bütün mallarının yönetim, yararlanma ve tasarruf yetkilerine de (kural olarak) tek başına sahiptir (MK.m.223/f.1). Ayrıca borçlardan sorumluluk konusunda da (kural olarak) birlikte sorumluluk değil; bireysel sorumluluk esası benimsenmiştir. Medeni Kanunun m.224 hükmüne göre, eşlerden her biri, kendi borçlarından, (tek başına) bütün malvarlığıyla sorumludur. Eşlerin malları üzerinde sahip oldukları yönetim, yararlanma ve tasarruf yetkileri ile borçlarından sorumluluk konusuna, aşağıda, 1.1 başlığı altında kısaca değineceğiz

[2]              Bilge Öztan, Aile Hukuku, 5.Bası, Ankara-2004, s. 249-250; Şükran Şıpka/Pınar Özlem Demir, İsviçre

Federal Mahkemesinin “Edinilmiş Malların Tasfiyesi”ne İlişkin Bir Kararının İncelenmesi (BGE 118 II

27-31), Necip Kocayusufpaşaoğlu İçin Armağan, Ankara-2004, s. 260, 261; Suat Sarı, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, İstanbul-2007, sh. 52. Mal ayrılığı rejimi hakkında bkz. Mehmet Beşir Acabey, Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi, İzmir-1988, s. 50 vd.

[3]              Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E. 2016/12878 K. 2018/18228 T. 6.11.2018; Dava, evlilik birliği içinde davalı

eş adına edinilen taşınmazlar, çalışmasının engellenmesi nedeniyle maaş ve yatırılmayan sigorta kaybı ile ev eşyaları yönünden alacağın istemine ilişkindir. Taşınmazlar yönünden davanın kısmen kabulüne, davacının çalışmasının engellenmesi nedeni ile maaş ve yatırılmayan sigorta kaybı nedeni ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, ev eşyalarına yönelik karar verilmemiştir. Evlenme tarihinden malın edinildiği tarihe kadar eşlerin gelirleri ayrı ayrı belirlendikten sonra her bir eşin kişisel harcamaları ile evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabilecek harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilerek katkı payı oranı ve alacağının bulunması gerekir. Yapı Kooperatifi hissesi eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde alınmış ve ödemeler yapılmıştır. Boşanma davasından sonra hisse başkasına satıldığı halde kooperatif üyeliğine ve ödemelere ilişkin belgeler getirtilmeden eksik araştırma ile karar verilmesi hatalıdır. Davacının çalışmasının engellenmesi nedeni ile maaş ve yatırılmayan sigorta kaybı nedeni ile alacak talebi boşanma dava dosyasından tefrik edilmiş ise de; boşanmadan kaynaklı maddi tazminat niteliğinde olduğundan davanın esasının incelenmesi gerekirken, görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir. Tefrik edilen ev eşyasının iadesi ile bedellerinin tazmini talebine ilişkin dava başka esasa kaydedildikten sonra bu dava dosyası ile birleştirildiği halde birleşen dava konusu ev eşyaları hakkında karar verilmemesi hatalıdır.(Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)

[4]              Şıpka/Demir, s.258-259

[5]              Kişisel malların geliri yönünden farklı görüşte, Mustafa Dural/Tufan Öğüz/Alper Gümüş, Türk Özel

Hukuku, C.III, Aile Hukuku, İstanbul-2005, s. 328; Alper Gümüş, Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal

Rejimleri, İstanbul-2008, s. 262.

[6]              Zeytin, 93; Sarı, 138-143; krş. Acar, 47. Türk Hukuk öğretisinde edinilmiş malların “emek karşılığı”

edinilmiş mallar olarak tanımlanmasını isabetli bulmuyoruz. Çünkü bir yandan karşı edim, sadece bedensel veya fikirsel faaliyette bulunma yani “emek verme” şeklinde değil; malvarlığına giren bir şeyi “verme” veya olumsuz bir davranış, yani bir şeyi “yapmama” (bir davranıştan kaçınma ya da bir şeye katlanma) şeklinde de olabilir. Diğer yandan, (aşağıda da değineceğimiz üzere) istisna da olsa, (kişisel malların gelirleri gibi) herhangi bir karşılık verilmeden (ivazsız) elde edilen bazı malvarlığı değerleri de edinilmiş mal sayılmıştır. Nihayet, bir haksız fiil sonucunda ödenen “işgücünün kaybı tazminatının“da, “emek karşılığı” ödendiği söylenemez. Bu nedenlerle; edinilmiş malların, “emek karşılığı” edinilmiş mallar olarak tanımlanması kanımızca isabetli değildir. Bu şekilde tanımlayan eserler için bkz. Ahmet Kılıçoğlu, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 2. Bası, Ankara-2002, s. 22,42; Turgut Akıntürk, Aile Hukuku, 6.Bası, İstanbul-2002, s. 146; Öztan, 250; Acar, 40-41, 42-45; Ömer Uğur Gençcan, Mal Rejimine İlişkin Genel Hükümler ve Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, Ankara- 2002, sh.76-77; Gençcan, “emek yoğun” ifadesini tercih etmektedir.

[7]              Öğretide, kişisel mallardan ürün elde etmek için masraf yapılmış olmasının, elde edilen ürünü ivazlı hale

getirmeyeceği haklı olarak ifade edilmiştir. Bkz. Sarı, 160.

[8]              Zeytin, 91; Öztan, 250-251, 252; Şeker, 186-187; krş. Sarı, 138-139. Öğretide Acar’ın, kişisel malların

geliri ve çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatın, edinilmiş mal sayılmasının, “emek vererek edinim” ölçütüyle bağdaştığını savunmak için yaptığı açıklamalar, kanımızca tatmin edici olmaktan uzaktır. Bkz. Acar, 43 ve aynı sayfada dpn.72.

[9]              Öztan, 251, 252; Şeker, 187; krş. Kılıçoğlu Ahmet, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, 2. Bası, Ankara-

2002, s. 22, 42, 43

[10]            Şeker, 186; Sarı, 138-139.

[11]            Zeytin, 94; Şeker, 186; Acar, 41.

[12]            Sarı, 140; Zeytin, 93

[13]            Zeytin, 93; krş. Acar, 41-42.

[14]            Zeytin, s.94; çelişkili Acar, s.42.

[15]            Sarı, s.174; Gümüş, s.254.

[16]            Zeytin, 86,90; Şeker, 187; Acar, 64-65, 92

[17]            Dural/Öğüz/Gümüş, 322; Zeytin, 87, 89, 176-177; Sarı, 132, 140-141

[18]            MK.m. 230/f.3 hükmü şu şekildedir: “Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine,

iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır”.

[19]            Zeytin, 87, 89.

[20]            Zeytin, 89, 116; Sarı, 166; krş. Dural/Öğüz/Gümüş, 330; Gümüş, 263; Acar, 62.

[21]            20.05.2006 tarih ve 26173 sayılı Resmi Gazete

[22]            Suat Sarı, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, Đstanbul-2007, s.147

[23]            Öğretide Sarı, sağlık yardımlarının, sigortalının sağlığını koruma veya bozulan sağlığını tekrar eski hale

getirme amacı güttüğünü; bu çerçevede yapılan ödemeler nedeniyle ilgilinin malvarlığında herhangi bir artış ortaya çıkmadığını; dolaysıyla edinilmiş mal veya kişisel mal olarak nitelendirilebilecek bir malvarlığı değerinin de olmadığını savunmaktadır (bkz. Sarı, 148). Sağlık yardımlarının, yardımı alan eşin kişisel kullanımına özgülendiği gerekçesiyle, kişisel mal sayılması gerektiği görüşünde, Zeytin, 106-107.

[24]            Öğretide Zeytin, prim karşılığında olmayan ödemelerin, yardım ve koruma karakteri taşıdığını, hak sahibi

eşin ihtiyacı ve korunması düşüncesine dayandığını savunarak, bunların kişisel mal sayılması gerektiğini savunurken (bkz. Zeytin, 106-107); Sarı ise, 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık bağlanması Hakkında Kanun uyarınca yapılan ödemeler örneğinden yola çıkarak; sosyal yardım düşüncesiyle yapılsa da, bu tür ödemelerin, kanun kapsamında olan kişilerin çalışamamaları nedeniyle yoksun kaldıkları gelir kaybını karşılamaya yönelik olduğunu ve bunların geçim ihtiyaçlarını karşılamayı amaçladığını ifade ederek, bunların edinilmiş mal sayılması gerektiğini savunmaktadır (bkz. Sarı, 151-152, dpn.129).

[25]            Dural Mustafa/Öğüz Tufan/Gümüş Alper, Türk Özel Hukuku, C.III, Aile Hukuku, İstanbul-2005, s.326;

Gümüş Alper, Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, İstanbul-2008, s. 258-259.

[26]            Öztan, 254; Dural/Öğüz/Gümüş, 325; Gümüş, 258; Zeytin, 102-103; Acar, 50; Şeker, 191; Sarı, 152.

[27]            Zafer Zeytin, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, Ankara-2005, s. 103; Sarı, 152-153;

[28]            Sarı, 151-152.

[29]            Yargıtay 8. Hukuk dairesi e. 2017/17287 k. 2018/9218 t. 13.3.2018; Dava, evlilik birliği içinde edinildiği

iddia edilen eşya sebebiyle alacağın tahsili istemine yönelik artık değere katılma alacağı davasıdır.

Dava dilekçesinde plakası bildirilen araç davalı adına kayıtlı değilse de tanıkların aracın varlığını doğruladığı, noksan ikmali ile gelen trafik kayıtlarına göre de aracın davalı adına tescil edildiği anlaşıldığından, iddia ve savunma dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile karar verilmesi hatalıdır.

Davacının 10 adet büyükbaş hayvan nedeniyle alacak talebinde bulunmasına karşılık davalının hayvanların varlığını, miktarına itiraz etmek suretiyle kabul ettiği ve tanık beyanlarında hayvanların miktarı yönünden çelişki olduğu anlaşılmıştır. Tanık beyanları arasındaki çelişki giderilerek boşanma dava tarihinde ne kadar hayvan bulunduğu tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden kurulan hüküm usul ve yasaya aykırıdır .(Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)

 

[30]            Krş. Zeytin, 105; Sarı, 150-151; Mehmet Beşir Acabey, Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Mal

Grupları – İspat Kuralları Ve Eşlerin Paylı Mülkiyeti Altındaki Mallara İlişkin Düzenlemeler, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 9, Özel sayı, 2007, s. 491-534

[31]            Zeytin, 105; Sarı, 149

[32]            Zeytin, 92, 104-105; Acar, 53; Dural/Öğüz/Gümüş, 326; Gümüş, 258; Şeker, 192, 13- 194; Sarı, 151,

153.

[33]            Zeytin, 104, 107-109; Acar, 50; krş. Dural/Öğüz/Gümüş, 327; Gümüş, 259-260; Şeker, 194; Sarı, 154-

155, aynı sayfalarda dpn.137.

[34]            Zeytin, 108; Acar, 50; Sarı, 154-155; krş. Dural/Öğüz/Gümüş, 326; Gümüş, 259; ayırım yapmadan kişisel

mal sayılacağı görüşünde, Öztan, 255; kural olarak kişisel mal sayılacağı görüşünde, Kılıçoğlu, 43.

[35]            Önceki evlilik nedeniyle, eşlerden biri lehine toptan ödeme şeklinde hükmedilen “yoksulluk nafakasının”

bu hükmün kapsamına girmediği öğretide haklı olarak belirtilmiştir. Bkz. Dural/Öğüz/Gümüş, 326

[36]            Sarı, 149-150,157

[37]            Kılıçoğlu, 48-49; Öztan, 260; Acar, 89-90; Zeytin, 125-126

[38]            Acar, 91-92.

[39]            Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E. 2015/11504 K. 2017/689 T. 24.1.2017; Dava, evlilik birliği içerisinde çekilen krediye yapılan katkının tahsili taleplidir. Derdestlik; tarafları, dava sebebi ve dava konusu aynı olan bir davanın görülmekte iken ikinci kez açılmış olmasıdır. Temyize konu davada davacı taraf, evlilik birliği içerisinde 15.06.2013 tarihinde çekilen 35.000,00 TL kredi için 8.000.00 TL alacak talep etmiştir. Derdestliğe konu edilen davada ise, davacı tarafın talebi evlilik birliği içinde 24.06.2013 tarihinde çekilen 15.000,00 TL kredi için 2.500,00 TL’nin tahsili olduğu anlaşılmaktadır. Her iki davanın tarafları aynı ise de dava konusu izah edildiği üzere farklı olup derdestlik durumu söz konusu olmadığından, derdestlik gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi isabetsizdir. (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)

 

 

Şahin hukuk bürosu osmaniye

1998 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra Osmaniye Barosunda stajımı tamamlayarak aynı ilde ofisimi açtım..

Poyraz İşhanı A Blok K:4 No:14 Merkez/ Osmaniye
0(505) 624 96 03