KİMLİK HIRSIZLIĞI SURETİYLE YAPILAN SAHTECİLİK VE DOLANDIRICILIK EYLEMLERİNİN TÜRK CEZA HUKUKU VE KARŞILAŞTIRMALI HUKUK BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
(An Evaluation Of Actions Of Fraud And Fraud Due To Identity Theft In Terms Of Turkish Criminal Law And Comparative Law)
Av. Hüseyin Şahin
08.04.2023
ÖZET
Genellikle araç suç olarak mağdura ait kimlik bilgilerinin elde edilmesi ve ardından amaç suç teşkil eden fiillerin (dolandırıcılık, banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması gibi) işlenmesi şeklinde karşımıza çıkan kimlik hırsızlığı, günümüzde internetin de yaygınlaşmasıyla daha çok işlenir hale geldiğinden tüm dünyada önemli maddi zararlara neden olmaktadır. TCK’da kimlik hırsızlığı adı altında bir düzenleme bulunmamaktadır. Bazı ülkelerde kimlik hırsızlığına ilişkin özel düzenlemeler bulunmakta iken bazı ülkelerde konu kanunlarında yer alan klasik suç tipleri ile çözümlenmektedir. Çalışmamızda çeşitli hukuk sistemlerindeki düzenlemelere değinilerek TCK bakımından birtakım önerilerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kimlik Hırsızlığı, Kişisel Veriler, Dolandırıcılık, Kimlik Bilgileri, Banka ve Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması, sahte çek keşide etme ve ciro etme
SUMMARY
Identity theft, which is generally encountered as a means of obtaining the identity information of the victim and then committing criminal acts (such as fraud, misuse of bank and credit cards), causes significant financial losses all over the world as it has become more common with the widespread use of the internet. is happening. There is no regulation under the name of identity theft in the TCK. While there are special regulations regarding identity theft in some countries, in some countries it is resolved with classical crime types in the subject laws. In our study, some suggestions will be made in terms of TCK by referring to the regulations in various legal systems.
Keywords: Identity Theft, Personal Data, Fraud, Identity Information, Misuse of Debit and Credit Cards, forged check drawing and endorsement
I.GENEL OLARAK
Türk Ceza Kanunu’nun[1] “Topluma Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenen belgede sahtecilik suçları, kamu güvenine karşı işlenen suçlar arasında yer almaktadır. Belgede sahtecilik suçları, resmî ve özel belge ayrımı yapılarak Kanun’da düzenlenmiştir. Zira, resmî belgelerin delil gücünün yüksek olmasından ve kamu idaresinin işleyiş düzeninin bozulmasından kaynaklı olarak resmî belgede sahtecilik suçu bakımından daha ağır cezai yaptırım öngörülmüştür[2].
Belgede sahtecilik suçları ile delil araçlarının güvenliğini ve güvenilirliğini koruma amaçlanmaktadır[3]. Bu suçla korunan hukuksal yarar, “kamu güveni”dir[4]. Zira, resmî veya özel bir belge olduğunda, toplum, böyle bir belgeye dayanan hukukî ilişkinin doğru ve güvenilir olduğuna itimat etmektedir[5].
Belgede sahtecilik suçlarının ortak konusunu “belge” oluşturmaktadır. Belge, “hukuken önem arz eden ve belli bir kişi tarafından yapılan açıklamanın (irade beyanının) ispatı açısından cisimleştirildiği yazılı kâğıt (şey)[6]” olarak tanımlanmaktadır.
Bir belgenin varlığından söz edebilmek için belgenin yazılı olması, “düzenleyen kişinin belli olması” ve “hukukî değer taşıyan bir içeriğinin bulunması” gerekir[7]. Belgenin, bir irade beyanını veya maddî bir olayı içermesi tek başına belge olması için yeterli değildir. Bu belge, delil olarak kullanılabilir olması halinde hukuken korunacaktır[8].
Belgeler, resmî belge, resmî belge hükmünde belge ve özel belge olmak üzere ayrılmaktadır. Resmî belge, bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen belgedir. Bir belgenin resmî nitelik taşıyabilmesi için, kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi, kamu görevlisi tarafından görevi gereği düzenlenmesi ve kanunda öngörülen usul ve formalitelere uygun olarak düzenlenmesi gerekir[9]. Özel belge niteliği taşıyan bazı belgelerdeki sahtecilik, Türk Ceza Kanunu gereğince[10] resmî belgede sahtecilik gibi cezalandırılmaktadır. Bu kapsamda resmî belge hükmünde belge, “özel belge niteliği taşımalarına rağmen, sahteciliğe konu olduklarında resmî belge gibi değerlendirilen özel belge[11]” şeklinde tanımlanmaktadır.
Kanun maddesinde belirtilen resmî belge hükmünde belgeler; emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname şeklindedir. Resmî belge niteliği taşımayan belgelerin tamamı özel belge olarak kabul edilmektedir[12]. Sadece özel kişiler tarafından düzenlenen yazılı belgeler özel belge olmayıp, aynı zamanda kamu görevlileri tarafından görev ve yetkileri dışında düzenlenen belgeler de özel belge mahiyetindedir[13]. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’ndaki özel belgede sahtecilik suçunun konusu olan özel belgelerin en temel ayırıcı unsuru “özel hukuk kişileri arasında gerçekleşen ilişkilerde kullanılıyor olması[14]”dır. Bu yönüyle de Vergi Usul Kanunu’ndaki sahte belge düzenleme veya kullanma suçlarından ayrılmaktadır. Özel kişiler tarafından düzenlenmesine rağmen fatura ve defterler, özel belgede sahtecilik suçuna değil, Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinin b fıkrasında düzenlenen suç tipine konu olabilmektedir[15].
- RESMÎ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU
Resmî belgede sahtecilik suçu Türk Ceza Kanunu’nun 204’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre: “1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
3) Resmî belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.”
Türk Ceza Kanunu’nun 204’üncü maddesinin ilk fıkrasında düzenlenen resmî belgede sahtecilik suçunun temel şekli herkes tarafından işlenebilen suçlardandır. Söz konusu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen resmî belgede sahtecilik suçunun nitelikli şekli ise ancak kamu görevlisi tarafından işlenebilen özgü bir suçtur. Resmî belgede sahtecilik suçuna konu olan belge kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenebilecek bir belge değil ise suçun temel şekli oluşacaktır[16]. Resmî belgede sahtecilik suçu topluma karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlendiğinden, bu suç tipinin toplumu oluşturan bireylerin tamamına karşı işlenmiş olduğu kabul edilerek, suçun mağduru toplumu oluşturan herkes olacaktır[17].
Suçun konusu “resmî belge” veya “resmî belge hükmündeki belge”dir. Resmî belgede sahtecilik suçunun maddî unsurunu oluşturan hareketler seçimlik olarak öngörülmüştür. Bu hareketler; bir resmî belgeyi sahte olarak düzenlemek veya gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmek yahut sahte resmî belgeyi kullanmaktır[18].
Her bir fiil ayrı ayrı suç oluşturacak ve her birisi cezalandırılabilecektir[19]. Kamu görevlisi tarafından bu suçun işlenmesi halinde ise, cezada artırım yoluna gidilecektir. Türk Ceza Kanunu’nda belgede sahtecilik suçları, belgede maddî sahtekârlık ve fikrî sahtekârlık olarak ayrılmaktadır. Maddî sahtekârlık, belgenin gerçek düzenleyeni ile düzenlenen belge üzerinde düzenleyen kişi olarak gözüken kişinin birbirinden farklı olması iken; fikrî sahtekârlık[20], belgenin gerçek düzenleyeni ile belgede düzenleyen olarak gözüken kişi aynı olduğu halde, düzenlenen belgenin muhtevasının gerçeğe aykırı olmasıdır[21]. Resmî belgede sahtecilik suçunda hem maddî sahtekârlık hem de fikrî sahtekârlık cezalandırılmaktadır[22]. Zira, resmî belge veya işlem, evrakta maddî ve fikrî sahtekârlık memurlar veya özel şahıslar tarafından gerçekleştirilebilmektedir[23].
Resmî belgede sahtecilik suçunun manevî unsuru kasttır. Bu suçun oluşabilmesi için failin kastı hem belgeyi hem de sahteciliği oluşturan seçimlik hareketleri kapsamalıdır[24]. Yargıtay, belgede sahtecilik suçları bakımından kastı, zarar vermek bilinç ve iradesi şeklinde yorumlamaktadır[25]. Ancak bizim de katıldığımız görüşe göre, bir zarar suçu olarak düzenlenmeyen belgede sahtecilik suçu bakımından sanıkta zarar verme bilinci ve iradesinin yokluğundan bahisle değil, aldatma amacının yokluğundan hareketle kastının bulunmadığına karar verilmesi gerekir[26].
Resmî belgede sahtecilik suçu bakımından hakkın kullanılması, meşru savunma ve ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeni teşkil etmez. Ancak görevin ifası hukuka uygunluk nedeni teşkil edebilir. Örneğin, gizli soruşturmacının kimliğini değiştirmesi, görevin ifası kapsamında değerlendirileceğinden resmî belgede sahtecilik suçu oluşmayacaktır[27].
Türk Ceza Kanunu’nun 204’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince, kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenlemesi, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmesi, gerçeğe aykırı olarak belge düzenlemesi veya sahte resmî belgeyi kullanması suçun temel şekline göre daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal olarak kabul edilir. Türk Ceza Kanunu’nun 204’üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, resmî belgede sahtecilik suçunun konusunu oluşturan resmî belgenin kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması, cezayı artıran nitelikli haldir.
Resmî belgede sahtecilik suçunun bir hukukî ilişkiye dayanan alacağın ispatı amacıyla işlenmesi veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla işlenmesi, Türk Ceza Kanunu’nun 211’inci maddesinin birinci fıkrasında belirtildiği üzere suçun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren nitelikli haldir. Resmî belgede sahtecilik suçu sırf hareket suçlarından olduğu için kanuni tarifte öngörülen seçimlik hareketlerden birinin gerçekleştirilmesiyle birlikte suç tamamlanacaktır. Bu sebeple söz konusu suç tamamlanma anına kadar teşebbüse elverişlidir[28].
III.ALDATMA-KANDIRMA KABİLİYETİ
Türk Ceza Kanunu’ndaki belgede sahtecilik suçlarında, düzenlenen belgelerin aldatma-kandırma kabiliyeti suçun temel unsuru olup[29], aldatma kandırma kabiliyetinin bulunması zorunludur[30]. Zira, sadece aralarında belgeye konu ilişkisi olan tarafı değil, aldatma kabiliyeti ile çok kişiyi yanıltmayı başarabilen ve ilk bakışta anlaşılamayacak şekilde aldatıcılık unsuru içeren belgeler bu suça konu olabilmektedir[31].Aldatma durumunun çok üst düzeyde olmasından ziyade ortalama düzeyde çok sayıda kişiyi aldatabilecek kabiliyete sahip olması yeterli sayılmaktadır[32]. Belgelerin aldatma yeteneğine sahip olup olmadığının tespitinin mahkemeler tarafından yapılması gerektiğini vurgulayan Yargıtay, aynı zamanda mahkemelerin yaptıkları tespitlerin tutanak altına alınarak denetiminin de sağlanmaya elverişli olması üzerinde durmaktadır[33].
- KİMLİK HIRSIZLIĞI KAVRAMI
Kimlik hırsızlığı esasen 21. yüzyıla özgü bir olgudur. 1980’lerde mail adreslerinin ele geçirilmesiyle başlayan bu süreç günümüzde çok daha karmaşık bir noktaya evrilmiştir[34].
Kimlik hırsızlığı bir kişiye ait ayırt edici kimlik bilgilerinin kazanç elde etmek yahut suç işlemek için bir başkası tarafından kullanılmasıdır[35]. Bir başka tanıma göre: kimlik hırsızlığı, bir dolandırıcının kişinin belirlenmesini sağlayacak verilerin ana parçalarını elde ederek bunları kendi kişisel çıkarı için kullandığı bir siber suçtur[36].
Görüldüğü üzere kimlik hırsızlığı iki aşamadan oluşur. Öncelikle araç suç olarak mağdura ait kimlik bilgileri elde edilir. Ardından amaç suç teşkil eden fiiller (dolandırıcılık, banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması gibi) işlenir[37]. Biz bu kapsamda kimlik hırsızlığını şu şekilde tanımlamayı uygun görüyoruz: “Bir kişiye ait kimlik bilgilerini hukuka aykırı yöntemlerle ele geçirerek bu kimlik altında suç işlenmesine kimlik hırsızlığı denir.”
Çek üzerine ibrazdan sonra ciro zincirine kendi isminin yazılması kimlik hırsızlığı olur mu? Senet metninden anlaşılan def’iler, senet metni kontrol edildiğinde anlaşılabilen ve bu nedenle senedi devralan tarafından malum olan def’ilerdir[38]. Şekil şartlarına gereği gibi uyulmaması veya bunların hiç bulunmaması[39], ciro zincirinin düzgün olmaması, kambiyo senetlerinden doğan talep hakkının zamanaşımına uğraması[40], senede koyan kayıtların içeriği[41] veya tek başına uygun olmayan bir kaydın varlığı vb. haller doğrudan senet metninden anlaşılabilir niteliktedir. Bu yüzden bu def’iler senet üzerinde imzası bulunan herkese karşı ileri sürülebilir[42] ve etkisi bakımından mutlak def’i[43] teşkil eder. Senedi devralan uygun bir inceleme ile bu def’ileri farkedebileceğinden korunmasına gerek de yoktur[44].
V.KRİMİNOLOJİK AÇIDAN KİMLİK HIRSIZLIĞI FİİLLERİ
Kimlik hırsızlığı fiillerinin en yaygın etkileri şunlardır[45]:
-Banka kartları ve hesaplarının bloke edilmesi/erişime kapanması
-Vergi kayıtlarına müdahale edilmesi
-Sağlık hizmetlerinden yararlanamama
-Banka hesaplarından para çekilmesi
-Borçların/faturaların ödenmemesi ABD’de kimlik hırsızlığı klasik çek sahteciliği fiilleri ile işlenmeye başlamış ancak internetin yaygınlaşması ile şekil değiştirmiştir. Günümüzde kimlik hırsızlığı fiilleri neticesinde elde edilen verilerin satıldığı ciddi bir pazar oluşmuştur[46]. ITRC (Identity Theft Resource Center- Kimlik Hırsızlığı Kaynak Merkezi) kimlik hırsızlığının beş türü olduğu ifade etmektedir[47].
Faillerin elde ettikleri veriler ile işledikleri fiillerden en sık karşılaşılanlar şunlardır[48]:
-Ekonomik suçlar işlemek
-Verileri satmak
-Kendi kimliğini gizlemek için mağdurun verilerini kullanmak
-Güvenli bir mail kutu
VI.TÜRK HUKUKU BAKIMINDAN KİMLİK HIRSIZLIĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Hukukumuzda kimlik hırsızlığı adı altında bir suç tipi bulunmamaktadır. TCK’da yer alan suç tipleri kimlik hırsızlığı bakımından araç suç ya da amaç suç teşkil edebilir. Bu anlamda kimlik hırsızlığından söz edebilmek için TCK’da yer alan suçlardan birden fazlasının işlenmesi gerekmektedir. Tek başına bir sahtecilik/hırsızlık fiili kimlik hırsızlığı değildir. Kimlik hırsızlığını diğer suçlardan ayıran husus kimlik bilgilerinin başka suçlar işlemek için kullanılmasıdır. Dolayısıyla bugün kimlik hırsızlığı fiillerinin cezalandırılması bakımından bir gerçek içtima hali söz konusu olacaktır. Aşağıda kısaca klasik suç tiplerinin kimlik hırsızlığının bir parçası olup olamayacağı üzerinde durulacaktır. Akışı bozmamak için bu suç tiplerinin ayrıntılarına yer verilmeyecektir.
Kimlik hırsızlığı hukukumuzda müstakil bir suç olarak düzenlenmemiştir. Kriminolojik özelliklerinden söz ettiğimiz fiil TCK’da yer alan klasik suç tipleri ile karşılanmaktadır. Bu kapsamda araç suç olarak işlenen fiiller TCK m. 135 vd.’da yer alan kişisel verilere ilişkin suçlara yahut TCK m. 243 vd.’da düzenlenen bilişim suçlarına vücut verecektir. Hemen ifade etmek gerekir ki kimlik bilgileri klasik hırsızlık suçu işlenerek de elde edilmiş olabilir. Amaç fiil bakımından ise büyük oranda dolandırıcılık söz konusu olacak, zaman zaman da sahtecilik fiilleri ile gerçek içtima ilişkisi ortaya çıkacaktır. Bu durum karşısında amaç suç ve araç suç arasında hemen hemen her durumda gerçek içtima söz konusu olacak; hatta çoğu zaman fail ikiden fazla suçtan cezalandırılacak ve ortaya yüksek cezalar çıkacaktır. Zararın çok büyük olduğu durumlarda bu cezalar adalet hissini tatmin etse de bazı durumlarda bu ceza haksızlık içeriğiyle örtüşmeyecektir. Bu ikilem karşısında kimlik hırsızlığı suçunun müstakil olarak düzenlenmesinin gerekip gerekmediği sorusu ortaya çıkacaktır. Kanun koyucunun önünde kimlik hırsızlığı konusunda şu olasılıklar mevcuttur:
-Kimlik hırsızlığına ilişkin müstakil bir düzenleme yapmadan konuyu klasik suç tipleriyle çözmek.
-Müstakil bir kimlik hırsızlığı suçu düzenlemek.
-Kimlik hırsızlığını nitelikli hal olarak düzenlemek.
Kimlik hırsızlığına ilişkin müstakil bir hukuki düzenlemenin olmaması yukarıda ifade edilen sıkıntıya yol açacak; bir başka deyişle fiilin haksızlık içeriğini karşılayan bir cezalandırma çok zaman söz konusu olmayacaktır. Örneğin mağdurun otobüste unuttuğu çantasını alan fail, bilgisayarına girerek mağdurun e-devlet şifresi ile hastane randevusu alsa ve tedavi olsa burada birden fazla farklı suç oluşacaktır. Kimlik hırsızlığının müstakil bir suç olarak düzenlenmesi halinde de sorun amaç suçun ne olabileceğini öngörmek ve cezanın alt ve üst sınırlarını buna göre düzenlemektir. Bu anlamda alt ve üst sınırlar arasındaki makasın çok dar olması hakkaniyete, çok geniş olması ise kanunilik ilkesine aykırı olacaktır. TCK’da kişisel veriler ile ilgili kısımda kimlik hırsızlığının nitelikli bir hal olarak düzenlenebileceğini öngörüyoruz. Kanımızca kanun koyucu kişisel verilere ilişkin bir katalog düzenleyerek nitelikli bir hal öngörebilir. Failin bu verileri kullanarak işlediği amaç suçtan dolayı da ayrıca cezalandırılması halinde fail kural olarak eylemine ve verdiği zarara uygun iki suçtan cezalandırılmış olacaktır. Böylece cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesinin de daha kolay olacağını düşünmekteyiz. Bu kapsamda TCK m. 136’nın[49] bir nitelikli hali olarak şu düzenlemeyi önermekteyiz: “Bu hüküm kapsamında kimlik bilgilerinin o kimlik altında başka suçlar işlemek amacıyla ele geçirilmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır. Fail bu kimliği kullanarak işlediği amaç suçtan da ayrıca cezalandırılır. Bu nitelikli hal kapsamında kimlik bilgisi deyiminden kişinin adı, soyadı, TC kimlik numarası, sosyal güvenlik numarası, banka vb. tüzel kişiler nezdindeki müşteri numarası anlaşılır.” Kanuna bir nitelikli hal eklenmesini önerdiğimiz için burada suç tipi inceleme şemasına uygun bir akış benimsenmemiştir.
Ekonomik suç türleri içerisinde giderek önem kazanan kimlik hırsızlığı, yeni bin yılın suçu olarak nitelendiriliyor. Bir kimsenin yasal yetkisi olmaksızın başkasının kimliğini, bilerek, yasadışı bir aktiviteye teşebbüs etmek ya da yardım veya yataklık etme niyetiyle transfer etmesi ya da kullanmasıdır. Dünya genelinde hızla artan bir ekonomik suç türüdür. Kişisel enformasyonun kullanıldığı bütün endüstrilerde meydana gelebilmektedir. Bütün ekonomik suçların, özellikle de dolandırıcılığın tamamlayıcı unsurudur. “Müşteri bulmada ya da kredi almada, kredi kartı, banka ve menkul kıymet alanında, sahte telefon abonesi yapmada” araç olarak kullanılan bir suçtur. Günümüzde; sahte pasaport ve sahte kimlik belgeleriyle kimlik hırsızlığı, sadece bir ekonomik suç olmanın ötesinde geleneksel suç aktivitelerinin ve küresel organize suç grupları tarafından gerçekleştirilen suç aktivitelerinin, uyuşturucu ticaretinin, silah ve insan kaçakçılığının ve terörizmin de tamamlayıcı bir unsurudur.
- DOLANDIRICILIK SUÇU BAKIMINDAN
TCK m. 157’ye göre dolandırıcılık; hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak şeklinde tanımlanmıştır. TCK m. 158’de ise suçun nitelikli halleri yer almaktadır[50]. Kimlik hırsızlığı fiillerinde amaç suçlar çok zaman maddi menfaat elde etmek amacıyla işlenir. Bu nedenle kimlik bilgileri araç fiillerle elde edildikten sonra amaç fiil malvarlığına yönelecektir. Bu anlamda TCK’da yer alan suçlar içerisinde söz konusu örgüye en uygun olanlardan birisi ve başlıcası dolandırıcılıktır.
Fail mağdura ilişkin kimlik bilgilerini ele geçirdikten sonra bu bilgileri kolaylıkla dolandırıcılık suçunun hile unsurunu gerçekleştirmek doktrinde sıkça kullanılan ifadeyle oyununu “sahneye koymak”[51] için kullanabilir ve bu şekilde başka mağdurlardan maddi menfaat elde edebilir. Failin kimlik bilgilerini ne şekilde elde ettiğinden bağımsız olarak bu verileri kullanış biçimi dolandırıcılığa vücut verebilecek ve bu suçlar arasında gerçek içtima ilişkisi söz konusu olabilecektir. Örneğin failin mağdura ait cüzdanı çaldıktan sonra, onun kimliğiyle banka veznesine giderek hesabından para çekmesi halinde hırsızlık ve dolandırıcılık suçları oluşacaktır. Hemen ifade etmek gerekir ki, dolandırıcılık suçunun bazı nitelikli halleri de kimlik hırsızlığı suçunun görünüş biçimlerini karşılamaktadır. Özellikle TCK m. 158 hükümlerinde olduğu gibi suçun bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle yahut banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi bu suç bakımından sıklıkla ortaya çıkabilecek hallerdir.
- SAHTECİLİK SUÇLARI BAKIMINDAN
Kimlik hırsızlığı fiilleri bakımından “amaç suça yönelen fail” mutlaka “mağdurun bilgilerini” kullanmalıdır. Bu bilgiler özellikle bir belgenin hazırlanmasında kullanılır ise “ortaya çıkan belge gerçeğe aykırı” olacaktır. Belgenin özelliğine göre burada özel ya da resmi belgede sahtecilik suçu yahut resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu oluşabilecektir[52]. Belgede sahtecilik fiilleri söz konusu olduğunda TCK m. 212’den de[53] söz edilmelidir. Hükme göre evrakta sahtecilik suçları diğer suçlarla bir araya geldiğinde her halükarda bir gerçek içtima ilişkisi söz konusu olacaktır. Yukarıda verilen örnekten devam edersek, failin banka veznesinden para çektikten sonra ilgili dekontu mağdurun adıyla imzalaması halinde özel belgede sahtecilik suçu da oluşacaktır.
Kalpazanlık; pasaport ve kimlik belgesi, plaka, ruhsat, ehliyet gibi resmi belgelerin, vizelerin v.s. sahtelerinin basılması; sözleşmeler ve/veya değerli kağıtların (çek, senet) imzalar ve yazılar taklit edilerek sahte olarak hazırlanması gibi suçlardır. Özellikle tarama ve kopyalama amaçlı dijital teknolojilerin gelişerek yayılması, neredeyse mükemmel (aldatma kabiliyeti olan) sahte belgeler hazırlanmasına imkan vermektedir. Neticede; bu belgeleri, özellikle de çek ve senetleri , sahte paraları alanın zararı yanında, sahte kıymetli evraklar ve kimlikler çok sayıda ekonomik suç türünün işlenmesini de kolaylaştırmaktadır.
- KİŞİSEL VERİLERE İLİŞKİN SUÇLAR BAKIMINDAN
Kişisel verilere karşı işlenen suçlar TCK m. 135 vd.’da düzenlenmiştir. Bu kapsamda kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme suçları düzenlenmiştir[54]. Kimlik hırsızlığı fiilleri bakımından belki de en önemli suç tipi kişisel verilere karşı işlenen suçlardır. Zira kimlik hırsızlığı fiilleri bakımından vazgeçilmez araç suç kişisel verilere karşı işlenen suçlardır. Bu anlamda şu olasılıklar söz konusu olabilir:
-Fail, mağdura ait verileri hukuka aykırı şekilde kaydeder ise TCK m. 135/1.
-Failin kaydettiği veriler hassas nitelikli kişisel veri ise TCK m. 135/2.
-Failin verileri hukuka aykırı şekilde ele geçirmesi halinde TCK m. 136.
-Failin hukuka uygun şekilde ele geçirdiği verileri belli bir sürede yok etme yükümlülüğü altında olmasına rağmen söz konusu verileri yok etmemesi halinde TCK m. 138.
Kimlik hırsızlığı fiilleri bakımından her durumda kişisel verilere ilişkin bir fiil işlenmiş olacaktır. Fail daha sonra bu verileri kullanarak işlemeyi kastettiği amaç suça yönelecektir.
VII.KAMBİYO SENETLERİNDE KİMLİK HIRSIZLIĞI
Çek hileleri, yanlış ve yanıltıcı belgeler yardımıyla yapılan harcama hileleri arasında değerlendirilmektedir. Genellikle hile yapan kişiler çeki düzenleyen ya da düzenlettiren çalışanlar arasından çıkmaktadır. Genellikle boş çekler ele geçirip çeki imzalamaya yetkili olanların imzasının taklit edilmesi, düzenlenmiş geçerli bir çekin ele geçirilmesi ve lehdar adının değiştirilmesi, ciro ile devredilecek kişi adının değiştirilmesi ve her iki durumda da hile yapan kişilerin adının yazılması, çek imzalamaya yetkili olanların yetki sınırları içinde kendilerine ya da suç ortaklarına çek yazması ve usule uygun ve geçerli çeklerle birlikte düzmece çeklerin imzaya gönderilmesi ile yapılmıştır. Çek hileleri genellikle uygun fırsat/ ortam koşullarından yararlanılarak yapılmaktadır. Sözgelimi banka ödeme emirleri, mevduat alındıları, çek defterleri gibi güvenlik altında bulundurulması gereken değerli belge ve formların gözetim sorumluluğu onayları alınmadan vezne ve sayım görevlilerine verilebilmektedir. Bu bağlamda, çek defterlerinin her zaman sadece hesap sahibine verilmesi ve teslim edilmesi güvence altına alınmayabilmekte, büyük tutarlı çek defterleri verilen müşterilerin kimi zaman yazılı talebi dahi aranmayabilmekte, örnek imza sirkülerleri gün sonu kilitli kasada saklanmayabilmekte, hareketsiz hesapların imzaları hareketli (canlı) hesapların imzalarından her zaman ayrı tutulmayabilmektedir. Çek hileleri de azalma eğiliminde olmakla birlikte finansal kuruluşlar için bir tehdit kaynağı olmaya devam etmektedir. Bu hileler önceleri karşılıksız çek yazma (bad cheque writing) biçiminde iken zaman içinde değişime uğramış ve farklı ülkeleri, kanalları ve kimlik hırsızlığını da içeren hilelere dönüşmüştür. Ödeme biçimleri değiştikçe, hile eğilimleri de değişmektedir, ancak çekler bu sürecin daha uzun süre bir parçası olmayı sürdürecek gibi görünmektedir. Bankacılık sektöründe çek hileleri genel olarak iki kategoriye ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi mevduat hilesi (deposit fraud) olarak adlandırılmaktadır. Burada ATM’lere konulan çeklere el konulmaktadır; çekli işlemin yapılması ile çeki yazanın bankasında tahsil edilmesi arasında geçen süre (float) hilekara zaman kazandırmaktadır. Diğer çek hilesi ise, sorumluluk yükleyen hile (on-us fraud) olarak adlandırılmakta ve aynı finansal kuruluşa yazılan çeklerle (sahte çekler, sahte imzalı çekler gibi) yapılmaktadır. Veznedarın kendi adına sahte bir çek düzenleyerek sahte ödemeler yaptırması da (fake payments) da bu kapsamdadır. Bunlar, diğer banka çalışanları ya da müşterilerin işbirliği ile ya da onlar olmadan da yapılabilmektedir. Bu tür hilelerin başka bir biçiminde, üçüncü kişiler başkalarının kılığına (kimliğine) girerek (impersonation) yeni çek defterleri almak istemektedir. Bunlar, olayın farkında olmayan müşterilerin örnek imzaları ya da pasaport fotoğraflarını çıkarma becerisi ve yetkisi olan banka çalışanları ile gizli işbirliği yapılması durumunda daha yüksek maliyetlere yol açmaktadır. Çekler gibi ödeme emirleri de kalpazanlığın hedefi olabilmektedir.
ÇEK HİLELERİNİN SAPTANMASI VE ÖNLENMESİ
Kambiyo senetleri ve çekler hakkında yapılan hilelerin ortaya çıkarılması ve önlenmesi için genellikle ilgili belgelerin (iptal edilen ya da kayıp çekler, banka hesap bildirimleri ve mutabakatlar dahil) yakından incelenmesi en etkili araç olmaktadır. Çeklerde çift imza zorunluluğu, harcamalarla çeklerin karşılaştırılması, satıcı ya da tedarikçi çizelgelerinin güncellenmesi, iptal edilen çeklerin incelenmesi, yasal defterler üzerinde yapılan düzeltmelere dikkat edilmesi, çok hareket gören ve çok az incelenen hesaplara yapılan kayıtların gözden geçirilmesi, satıcı ya da tedarikçi şikayetlerinin ciddiyetle araştırılması diğer etkili önlem ve araçlardır. Ticari bankalar tarafından sağlanan elektronik hizmetlerden yararlanılması da çek hilelerini azaltabilmektedir. Bu çerçevede, işletmeler bankaya her dönem çeklerin tarihi, lehdarı ve tutarını gösteren bir elektronik dosya teslim etmektedir. Ödenecek çek dosyada belirtilenlerden biri değil ise, banka çeki kabul etmeden önce işletmeden onay almaktadır. Öte yandan, çekler kayıtlara geçen bir ödeme aracı oldukları için denetimde iz sürülebilmekte ve işlemden aylar ve hatta yıllar sonra dahi parmak izi ve el yazısından sonuca gidilebilmektedir. Ayrıca bankada yüz yüze ilişkiye girilmesi ve kimlik gösterme zorunluluğu olduğundan sürülecek izler çoğalmaktadır. Çek hileleri, eğitim, hesapların izlenmesi, imzaların doğrulanması ve düzenleyici ve diğer kamu kuruluşlarıyla bilgi paylaşılmasını gerektirmektedir. Bu aşamada, şube yöneticileri önceden tanımlı sistem ve kurallara bağlılığı güvence altına almada temel sorumluluğu taşısa da, iç denetçiler çek hilelerinin ortaya çıkarılması ve önlenmesinde özel bir konumda bulunmaktadır. Bu tür hilelerin en önemli nedenlerinden biri, üst yönetim tarafından önceden konulan sistem ve usullere uyulmasında gösterilen dikkatsizlik ve kayıtsızlık olmaktadır. Kamu düzenleyicileri tarafından konulmuş ve zamanla sınanmış korunma önlemlerinin uygulanmasında yetkili kişilerin gösterdiği ilgisizlik de, etik davranmayan bileşenler tarafından kötüye kullanılabilmektedir. Nitekim kamu ve düzenleyicilerin belirlediği güvenlik amaçlı önlemlere %100 uyum sağlandığı görülmemekte, kural ve usullere en az uyum ise çek defteri ve banka cüzdanlarında gözlenmektedir. Oysa iyi tanımlanmış bir sistem ve usullerden çok küçük bir sapma bile bankalara çok büyük zararlar verebilmektedir. Dolayısıyla, yapılması gereken kamuda ya da düzenleyici/denetleyici kuruluşlarda bir araştırma birimi kurmak ve buralarda çok deneyimli insanlar istihdam etmek ya da bunlara bağlı yeni ve daha yetkili karmaşık örgütler oluşturmak değil ve fakat banka yönetimi ve çalışanları tarafından kontrollerin kararlı biçimde uygulanması ve analiz edilmesi olmaktadır. Hileleri önleme çalışmalarında başarı oranını yükseltmek için kanıtlanmış çözümler bulunmakta, işletme içinde bir hile uyarı yönetim sistemi kurmak ve hile potansiyeli taşıyan şüpheli çekleri tarayan hile sistemleri ile tahminleyici mantıklar yürütmek bunların en başında gelmektedir. Bir finansal kuruluşun hilekarlar paraları kaçırmadan önce hileyi önlemede tepkici ya da önleyici olduğu, bir kurumsal hile uyarı yönetim sistemine yatırım yapıp yapmamasından ve tahmin amaçlı analizleri çeklere uygulayıp uygulamamasından anlaşılmaktadır. Herhangi bir işletme hile uyarı yönetimi sisteminde ne denli çok veri biriktirilir ise, hilelerin erkenden bulunması olasılığı o denli artmaktadır. Bunun yanı sıra, hilekarın finansal kuruluşların parasını alıp kaçması öncesinde hızlı ve bilgiye dayalı kararlar vermek için çek hileleri ile ilgili verileri toplu olarak değerlendirmek yerine, hesap ve daha iyisi müşteri temelinde verilerin sunduğu şüpheli durum ve belirtilerin toplanması ve değerlendirilmesi uygun olmaktadır.
Bu yenilikçi yaklaşımlara çalışanların çapraz eğitimi ve ek çalışmalar da dahil edildiğinde, hilelerin azaltılması ve bu yatırımdan ek getiriler elde edilmesi beklenmektedir. Bu kapsamda banka çalışanlarının özellikle çekler ve para transferleri ile ilgili hilelerin ortaya çıkarılmasındaki yeteneklerinin iş başında ve dışında yapılacak eğitimlerle arttırılması gerekmektedir. Bankalar tüm makbuz, çek, para çekme fişi ve ödemelerini günlük olarak kontrol etme politikası uyguluyor ise, sahte çekler kullanılarak yaptırılan sahte ödemelerin ortaya çıkarılması kolay olmaktadır. Son tahlilde, çeklerin doğrulanması süreci ibraz edilen hiçbir çalıntı çek ödenmeyecek biçimde güçlendirilmeli ve titizlikle bu sürece uyulmalıdır.
KAYNAKLAR
- Handan Yokuş Sevük, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 3. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2020,
- Durmuş Tezcan/ Mustafa Ruhan Erdem/ Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 18. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2020
- Mahmut Koca/ İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 7. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara 2020, .
- Veli Özer Özbek/ Koray Doğan/ Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 15. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2020
- Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 13. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2020
- Yargıtay 11’inci Ceza Dairesi’nin 15.10.2019 tarihli, 2017/12129 esas, 2019/7324 karar (www. kazanci.com, erişim tarihi: 23.01.2021)
- İsmail Ercan, Ceza Hukuku Genel Hükümler-Özel Hükümler, 6. Baskı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul Ağustos 2011,
- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 10.03.2020 tarihli, 2017/11-48 esas,2020/168 karar sayılı kararı (www.kazanci.com, erişim tarihi: 20.01.2021)
- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.01.2019 tarihli, 2016/21-319 esas, 2019/22 karar sayılı kararı. (www.kazanci.com, erişim tarihi: 20.01.2021)
- Yargıtay 23. Ceza Dairesi’nin 26.11.2015 tarihli, 2015/3678 esas, 2015/7250 karar sayılı kararına (www.kazanci.com, erişim tarihi: 21.01.2021)
- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.03.2003 tarihli, 2002/6-315 esas, 2003/50 karar sayılı kararına (www.kazanci.com, erişim tarihi: 23.01.2021)
- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 09.10.2012 tarihli, 2011/8-335 esas, 2012/1804 karar sayılı kararına (www.kazanci.com, erişim tarihi: 20.01.2021)
- Gercke Marco,“Legal Approaches to Criminalize Identity Theft, Handbook on Identityrelated Crime”,United Nations New York 2011
- Tuğba Bayzıt, Kimlik Hırsızlığının Türk Ceza Hukuku Ve Karşılaştırmalı Hukuk Bakımından Değerlendirilmesi (Evaluatıon Of Identıty Theft In Terms Of Turkısh Crımınal Law And Comparatıve Law), YÜHFD Cilt: Xıx Sayı:2 (2022)
- Oktay, Saibe, “Poliçede Defiler”, Prof. Dr. Ernst E. Hirsch’in Hatırasına Armağan, Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1986, s. 339-363
- Yılmaz, A. Lerzan, Kambiyo Senetlerinde (Çek- Bono-Poliçe’de) Def’iler, 2. Bs., İstanbul, Aristo Yayınevi, 2017,
- Poroy, Reha/ Tekinalp, Ünal, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 21. Bs., İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2013.
18.Bahtiyar Mehmet, Kıymetli Evrak Hukuku, 16. Bs., İstanbul, Beta Yayıncılık, 2018,
19.Bozgeyik, Hayri,“Kıymetli Evrakta Hakkın Doğuşu ve Borçlunun Defileri”, Prof. Dr. Fahiman TEKİL’in Anısına ARMAĞAN, İstanbul, 2003,
20.Hacıömeroğlu, Abdulhamid Oğuzhan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Kıymetli Evrak Hukukunda Ciro, Ankara, Yetkin Yayınları, 2017.
21.Domaniç,Hayri, TTK. Şerhi IV (TTK. m.557-772) Kıymetli Evrak Hukuku ve Uygulaması, İstanbul, Eskin Matbaası, 1990,
22.Karayalçın, Yaşar, Ticaret Hukuku III, Ticari Senetler, 4. Bs., Ankara, Sevinç Matbaası, 1970
23.Pulaşlı, Hasan, Kıymetli Evrak Hukukunun Esasları, 6.Bs., Ankara, Adalet Yayınevi, 2018.
24.Öztan,Fırat, Kıymetli Evrak Hukuku, 2. Bs., Ankara, Turhan Kitabevi, 1997
25.Poroy, Reha/Tekinalp, Ünal, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 22. Bs., İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2018
26.Kınacıoğlu, Naci, Kıymetli Evrak Hukuku, 5. Bs., Ankara, Nobel Yayınevi, 1999
27.İmregün, Oğuz : Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul, Filiz Kitabevi, 2007
28.İmregün, Oğuz “Kıymetli Evrakta Def’iler”, İkt. ve Mal., C. VII, S. 22, s. 655-663
29.Bozer, Ali / Göle, Celal : Kıymetli Evrak Hukuku, 6. Bs., BTHAE, Ankara, Sözkesen Matbaacılık, 2017.
30.Bilgili, Fatih / Demirkapı, Ertan : Kıymetli Evrak Hukuku, 9. Bs, Bursa, Dora Basım Yayın, 2018
31.Helvacı, Mehmet, “Kambiyo Senetlerinde Def’iler”, Prof.Dr. Hüseyin Ülgen’e Armağan, C.1, İstanbul, 2007,
- Goel Rajeev K., “Identity theft in the internet age: Evidence from the U.S. states”, Managerial & Decision Economics, 2019; 40.
- Goel Rajeev K., “Identity theft in the internet age: Evidence from the U.S. states”, Managerial & Decision Economics, 2019; 40.
- Bisogni Fabio/ Asghari Hadi, “More Than a Suspect: An Investigation into the Connection Between Data Breaches, Identity Theft, and Data Breach Notification Laws”, Journal of Information Policy, Vol. 10, 2020,
35.Özbek Veli Özer/ Doğan Koray/ Bacaksız Pınar,Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 16. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Eylül 2021.
36.Tezcan Durmuş/ Erdem Mustafa Ruhan/ Önok R. Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 19. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Eylül 2021.
37.Artuk M. Emin/ Gökcen Ahmet/ Alşahin M. Emin/ Çakır Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 18. Baskı, Adalet Yayınevi, Eylül 2019.
38.Koca Mahmut/ Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Eylül 2017.
39.Hafızoğulları Zeki/ Özen Muharrem, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Kişilere Karşı Suçlar, 4. Baskı, US-A Yayıncılık, Ocak 2015.
[1] 26.09.2004 gün ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, (RG. 12.10.2004 – 25611)
[2] Handan Yokuş Sevük, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 3. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2020, s.
649
[3] Durmuş Tezcan/ Mustafa Ruhan Erdem/ Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 18. Baskı,
Seçkin Yayınları, Ankara 2020, s. 1036.
[4] Tezcan, Erdem, Önok, s. 1036
[5] Mahmut Koca/ İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 7. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara
2020, s. 762
[6] Koca/ Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 763.
[7] Yokuş Sevük, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 650-651.
[8] Yokuş Sevük, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 654.
[9] Tezcan/ Erdem/ Önok, s. 1042.
[10] Türk Ceza Kanunu’nun 210’uncu maddesine göre, “1) Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre
veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır. 2) Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tâbip, diş tâbibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmî belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur.”
[11] Koca/ Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 768
[12] Veli Özer Özbek/ Koray Doğan/ Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 15. Baskı, Seçkin
Yayınları, Ankara 2020, s. 839.
[13] Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 13. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2020, s. 518.
[14] Özbek/ Doğan/ Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 839.
[15] Özbek/ Doğan/ Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 839.
[16] Tezcan/ Erdem/ Önok, s. 1047; Koca, Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 771
[17] Özbek/ Doğan/ Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 843.
[18] Tezcan/ Erdem/ Önok, s. 1048; Yokuş Sevük, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 664.
[19] Yokuş Sevük, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 664
[20] Yargıtay 11’inci Ceza Dairesi’nin 15.10.2019 tarihli, 2017/12129 esas, 2019/7324 karar sayılı kararına
göre, “TCK’nin 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik bilgilerini kullanması, TCK’nın 267/1. maddesinde tanımlanan “iftira” suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi, TCK’nin 206. maddesinde düzenlenen ve doktrinde “fikri sahtecilik” olarak adlandırılan “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma” suçunun oluşması için kişinin açıklamaları üzerine yetkili bir kamu görevlisi tarafından resmi bir belgenin düzenlenmesi ve düzenlenen resmi belgenin, beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir.” (www. kazanci.com, erişim tarihi: 23.01.2021)
[21] İsmail Ercan, Ceza Hukuku Genel Hükümler-Özel Hükümler, 6. Baskı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul
Ağustos 2011, s. 469-470.
[22] Soyaslan, s. 521-529.
[23] Soyaslan, s. 521-529
[24] Koca/ Üzülmez’e göre; “Failin kullanılacak sahte delille başkasının bir hak veya menfaatine zarar
verebileceği bilincine sahip olması gerekli değildir. Failin gerçekleştirmiş olduğu hareketlerle muhataplarını aldatmaya uygun ve elverişli bir fiili gerçekleştirdiğini bilmesi veya en azından öngörmesi yeterlidir. Buna ilaveten ayrıca fiil sonucunda bir zarar meydana gelebileceğini öngörmüş olması gerekli değildir.” Bkz. Koca/ Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 783.
[25] Tezcan/ Erdem/ Önok, s. 1055.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 10.03.2020 tarihli, 2017/11-48 esas,
2020/168 karar sayılı kararına göre, “Suça konu belgede katılanın adı altındaki imzanın, sanık tarafından atılması yönünde katılanın rızasının bulunduğunun anlaşılması nedeniyle, katılan yerine imza atarak suça konu belgeyi tamamlamak şeklindeki eyleminde herhangi bir suç işleme kastıyla hareket etmeyen sanığın da suça konu belgeyi alan sanığın da, anlatılan şekilde hazırlandığını bildiği bu belgeyi zarar verme bilinç ve iradesi bulunmaksızın kullanmaktan ibaret eyleminin herhangi bir suçu oluşturmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme kararına konu sanık hakkında kurulan hükmünün, sanığın eyleminin suç oluşturmadığı gözetilmeden sanık hakkında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.” (www.kazanci.com, erişim tarihi: 20.01.2021)
[26] Koca/ Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 784.
[27] Yokuş Sevük, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 679.
[28] Koca/ Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 788
[29] Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.01.2019 tarihli, 2016/21-319 esas, 2019/22 karar sayılı kararına göre,
“205. maddenin gerekçesinde belirtildiği gibi ‘suçun konusu, hukuken geçerli, yani gerçek bir resmi belgedir. Söz konusu suçu oluşturan seçimlik hareketler, resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemektir.’ 205. maddedeki ‘bozma’ ile 204. maddedeki ‘değiştirme’ fiilleri, birbirine yakın, hatta aynı olabilir. Aradaki fark, ‘aldatıcılık’ vasfıdır. Nitekim bu hususa, hem 204, hem de 205. maddenin gerekçesinde yer verilmiştir. 205. maddenin gerekçesine göre, sahtecilik suçu, düzenlenen belgenin veya belgede yapılan değişikliğin başkasını aldatıcı nitelikte olmasını gerektirir. 205. maddedeki, ‘resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’ suçunun işlenmesi ise başkasını aldatma özelliği taşımayabilir. 204. madde gerekçesine göre de, ‘mevcut olan resmi belge üzerinde sahtecilikten söz edebilmek için, yapılan değişikliğin aldatıcı nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde, resmi belgeyi bozma suçu oluşur.’ Öğretide de bu farka dikkat çekilmiştir.” (www.kazanci.com, erişim tarihi: 20.01.2021)
[30] Yargıtay 23’üncü Ceza Dairesi’nin 26.11.2015 tarihli, 2015/3678 esas, 2015/7250 karar sayılı kararına
göre, “… Özel ve resmî belgelerde sahtecilik suçlarında, bu suçlarında, bu suçlara konu belgeler üzerinde yapılan sahteciliğin aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu, buna göre mahkemece sahte olduğu iddia edilen belge aslının duruşmaya getirtilip incelenmesinin ve özelliklerinin tutanağa geçirilmesi suretiyle yasal unsurları taşıyıp taşımadığı ve iğfal kabiliyetine haiz olup olmadığı yönlerinden değerlendirilmesinin gerektiği, buna karşın somut olayda; suça konu çeke ilişkin olarak bu şekilde bir incelemenin yapılmadığı gibi söz konusu çeke ilişkin olarak tanzim edilen iki adet uzmanlık raporunda da bu yönde bir bilgiye yer verilmediği anlaşılmış olup, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; öncelikle sahte olduğu iddia edilen çek aslının duruşmaya getirtilerek incelenmesi ve toplanan diğer deliller de göz önünde bulundurulmak suretiyle sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm verilmesi…” (www.kazanci.com, erişim tarihi: 21.01.2021)
[31] Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.03.2003 tarihli, 2002/6-315 esas, 2003/50 karar sayılı kararına göre,
“… Bu suçun faili, suça konu belgeyi düzenleme yetkisi bulunmayan memurlar veya yetkisiz diğer kişilerdir. Suçun maddi öğesi resmî belgeyi tamamen veya kısmen gerçek dışı (sahte) olarak düzenleme, bazı yerlerini silme veya ekleme suretiyle sahteleştirmektir. Ancak sahteciliğin aldatma-kandırma gücünü de içermesi gerekir. Suçun oluşması için genel kasıt yeterlidir… Sahte olduğu tespit edilen ilaç küpürlerinin aynı baskıdan oldukları, küpürlerin sahteliğinin ilk nazarda kolaylıkla fark edilemeyeceği, iğfal kabiliyetine haiz olduğu belirtilmiştir… Dava dosyasında bulunup yukarda yer verilen bilgi ve belgelerden sanıklar İbrahim A. ile Fatih Ö.’in, sahte olarak basılmış ilaç küpürleri ile yine Emekli Sandığında görevli olan memurlardan ücret karşılığı temin ettikleri, önceden kullanılmış ilaç küpürlerini bazı doktorlara çıkar sağlamak, bazılarına ise güvence yaratmak suretiyle elde ettikleri sahte raporlara yapıştırıp bedellerini ilgili kurumlardan tahsil ettikleri açıkça anlaşılmaktadır. Yapılan ve iğfal kabiliyetini haiz bulunduğu bilirkişi raporlarıyla belirlenen bu işlemler dayanak alınarak katılan kurumlarca resmî belgeler de düzenlenmiş olduğundan sanıkların eylemleri, dolandırıcılık suçundan ayrı olarak resmî evrakta sahtecilik suçunu da oluşturmakta olup, dolandırıcılık eylemi ile ilgili olarak zamanaşımı gerçekleşmiş bulunduğundan bu aşamada bu suçla ilgili olarak yapılabilecek bir işlem bulunmamaktadır.” (www.kazanci.com, erişim tarihi: 23.01.2021)
[32] Tezcan/ Erdem/ Önok, s. 1050.
[33] Gökcan, s. 225; Gökcan, s. 225; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 09.10.2012 tarihli, 2011/8-335 esas,
2012/1804 karar sayılı kararına göre, “… Öte yandan, resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmî belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tâbi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte (nesnel) olup olmadığı ve beş duyuyla ilk bakışta anlaşılabilir olup olmadığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı kararında da, belgenin nesnel olarak aldatıcılık yeteneğinin bulunması, aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği belirtilmiştir. Bu noktada sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup, hâkim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.” (www.kazanci.com, erişim tarihi: 20.01.2021)göre, “… Öte yandan, resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmî belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tâbi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte (nesnel) olup olmadığı ve beş duyuyla ilk bakışta anlaşılabilir olup olmadığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı kararında da, belgenin nesnel olarak aldatıcılık yeteneğinin bulunması, aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği belirtilmiştir. Bu noktada sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup, hâkim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.” (www.kazanci.com, erişim tarihi: 20.01.2021)
[34] Gercke Marco, “Legal Approaches to Criminalize Identity Theft, Handbook on Identityrelated Crime”,
United Nations New York 2011, s. 11.
[35] Salam A. F. / Dai Hua/ Wang Lei, “Online Users’ Identity Theft and Coping Strategies, Attribution and
Sense of Urgency: A Non-Linear Quadratic Effect Assessment”, Information Systems Frontiers, Springer Media, October 2021, s. 1. Gies/Piquero/Piquero/Green/Bobnis ise kimlik hırsızlığını bir kişiye ait değerli malların o kişinin ayırt edilmesine yarayan bilgiler ele geçirilerek çalınması olarak tanımlamaktadırlar. (Gies V. Stephen/ Piquero Nicole Leeper/ Piquero Alex R./ Green Bradn/ Bobnis Amanda, “Wild, Wild Theft: Identity Crimes in the Digital Frontier”, Criminal Justice Policy Review 2021, Vol. 32(6)592-617, s. 593)
[36] Salam/ Dai/ Wang, s. 1.
[37] Tuğba Bayzıt, Kimlik Hırsızlığının Türk Ceza Hukuku Ve Karşılaştırmalı Hukuk Bakımından
Değerlendirilmesi (Evaluatıon Of Identıty Theft In Terms Of Turkısh Crımınal Law And Comparatıve Law), YÜHFD Cilt: Xıx Sayı:2 (2022)
[38] Oktay, Saibe : “Poliçede Defiler”, Prof. Dr. Ernst E. Hirsch’in Hatırasına Armağan, Ankara, Banka ve
Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1986, s. 356;Yılmaz, A. Lerzan, Kambiyo Senetlerinde (Çek- Bono-Poliçe’de) Def’iler, 2. Bs., İstanbul, Aristo Yayınevi, 2017, s. 351; Poroy, Reha/ Tekinalp, Ünal : Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 21. Bs., İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2013, s. 105; Bahtiyar Mehmet, Kıymetli Evrak Hukuku, 16. Bs., İstanbul, Beta Yayıncılık, 2018, s. 31; Bozgeyik, Hayri, “Kıymetli Evrakta Hakkın Doğuşu ve Borçlunun Defileri”, Prof. Dr. Fahiman TEKİL’in Anısına ARMAĞAN, İstanbul, 2003, s. 492; Hacıömeroğlu, Abdulhamid Oğuzhan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Kıymetli Evrak Hukukunda Ciro, Ankara, Yetkin Yayınları, 2017, s. 108;
[39] Senedin zorunlu unsurlarının yokluğu ve kambiyo senetlerini batıl kılan kayıtlara ilişkin ayrıntılı bilgi
için Bkz. Yılmaz, a.g.e., s. 352-372; Senedin zorunlu şekil şartlarındaki eksikliğin senedi hükümsüz kılması nedeniyle bazı yazarlar bu hali senedin hükümsüzlüğüne ilişkin def’iler başlığı altında incelemektedir. Domaniç bu şekilde tasnife gerekçe olarak senetten anlaşılan bir def’inin söz konusu olması için kambiyo senedi öncelikle geçerli olması gerektiği gösterilmektedir. Bkz. Domaniç, Şerh IV, s. 153; Karayalçın, Senetler, s. 31; Pulaşlı, Kıymetli Evrak, § 7 N. 16 -yazar bu halleri hem senet metninden anlaşılan def’i hem de senedin hükümsüzlüğüne ilişkin def’iler başlığında incelemiştir.; Senedin zorunlu şekil şartlarındaki eksikliği senetten anlaşılan def’iler kapsamında inceleyen yazarlar için Bkz. Öztan, Kıymetli Evrak 1997, s. 219-220; Poroy/Tekinalp, a.g.e., s. 105; Kınacıoğlu, Kıymetli Evrak, s. 164; Bahtiyar, Kıymetli Evrak, s. 30-31; Pulaşlı, Kıymetli Evrak, § 7 N. 20; Aksu, a.g.e., s. 141; İmregün ise senetten doğan def’iler başlığı altında senetten doğan itirazlar alt başlığı altında konuyu ele almıştır. İmregün, Def’iler, s. 657. Şekil eksikliği makbuz senedi ve varant açısından da geçersizlik sonucunu doğurabilecek niteliktedir (TTK m. 833, m. 834 ve m. 835). Bu anlamda senedin hükümsüz olması, kıymetli evrak niteliğini de ortadan kaldırdığından artık bir ciro işleminden de bahsedilemeyecektir. Bu nedenle cironun geçersiz olduğu hallerde ciro ile devralana karşı def’ileri sınırlandırıcı etki de söz konusu olmayacaktır. Pay senetleri özelinde senet metninden anlaşılacak bir diğer def’i de TTK m. 487 f.1’e aykırı olarak anonim ortaklık adına imzaya yetkili olanlardan ikisinin imzalarının bulunmamasıdır. Bu imzalar damga, mühür veya basılı olabilir. Baskı şeklindeki imza delikli olmalı veya sahtekarlığı önleyici önlemlerin alınmış olması gerekir. İmza yetkililerinde ikisinin imzasını taşımayan pay senetleri geçersizlik yaptırımına tabidir. Tekinalp/Poroy/Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku II, N. 1106
[40] Poroy/Tekinalp, a.g.e., s. 106; Domaniç, Şerh IV, s. 152; Kınacıoğlu, Kıymetli Evrak, s. 164; Oktay,
a.g.m., s. 357; Bozer/Göle, a.g.e., s. 34; Bilgili/Demirkapı, a.g.e., s. 27; Pulaşlı, Kıymetli Evrak, § 7 N. 20 ve 29; Aksu, a.g.e., s. 143; Hacıömeroğlu, a.g.e., s. 109.
[41] TTK m. 1229 f.1-b’de konişmentoda yer alabileceği düzenlenen eşyanın haricen belli olan durumuna
ilişkin kayıt, yeterli inceleme imkanı yoksa konşimentoya bu hususta TTK m. 1239 f.1 uyarınca eklenen kayıt, TTK m. 1239 uyarınca eklenen ihtirazi kayıtlar, taşıyan tarafından senedi ciro ile devralanlara karşı ileri sürülebilecek def’i niteliğindedir. Sadece ihtirazi kayıtlara ilişkin olarak bu yönde Kender/Çağa, a.g.e., s. 94. Yolculuk çarteri sözleşmelerinde TTK m. 1237 f.3 uyarınca çarter partiye atıf yapılarak çarter partide yer alan hükümlerin konişmento içeriğine eklenmesi halinde bu hükümler de senet metninden anlaşılacaktır. Bunun için konişmento devredilirken çarter partinin bir suretinin yeni hamile ibrazı gerekir. Konişmentonun kural olarak navlun sözleşmesi hükümlerinden bağımsız olması bu şekilde anlamsızlaşabilecektir. Bu yönde Bkz. Meier-Hayoz/von der Crone, a.g.e., § 29 Rn. 89.
[42] Alışkan, a.g.e., s. 335; Hacıömeroğlu, a.g.e., s. 108-109
[43] Mutlak def’iler herkese karşı ileri sürülebilen def’ilerdir. Nispi def’iler ise mutlak def’iler dışında kalan
def’ileri kapsamaktadır. Helvacı, Armağan, s. 660
[44] Yılmaz, a.g.e., s. 351; Poroy/Tekinalp, a.g.e., s. 105 – Yazarlar kayıtların tüm hamillerce görülmesi
nedeniyle iyiniyetin söz konusu olamayacağını belirtmektedirler.
[45] Goel Rajeev K., “Identity theft in the internet age: Evidence from the U.S. states”, Managerial & Decision
Economics, 2019; 40, s. 169.
[46] Goel Rajeev K., “Identity theft in the internet age: Evidence from the U.S. states”, Managerial & Decision
Economics, 2019; 40, s. 169.
[47] Bisogni Fabio/ Asghari Hadi, “More Than a Suspect: An Investigation into the Connection Between Data
Breaches, Identity Theft, and Data Breach Notification Laws”, Journal of Information Policy, Vol. 10, 2020, s. 48.
[48] Gercke, s. 19 vd.
[49] TCK m. 136: “(1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi,
iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) (Ek:17/10/2019-7188/17 md.) Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.”
[50] Dolandırıcılık suçu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Özbek Veli Özer/ Doğan Koray/ Bacaksız Pınar,
Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 16. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Eylül 2021, s. 705-729; Tezcan Durmuş/ Erdem Mustafa Ruhan/ Önok R. Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 19. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Eylül 2021, s. 864-911; Artuk M. Emin/ Gökcen Ahmet/ Alşahin M. Emin/ Çakır Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 18. Baskı, Adalet Yayınevi, Eylül 2019, s. 621-656; Koca Mahmut/ Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Eylül 2017, s. 644-670; Hafızoğulları Zeki/ Özen Muharrem, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Kişilere Karşı Suçlar, 4. Baskı, US-A Yayıncılık, Ocak 2015, s. 400-419.
[51] Selçuk Sami, Dolandırıcılık, İstanbul 1982, s. 114
[52] Belgede sahtecilik suçları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Özbek/ Doğan/ Bacaksız, s. 835-859; Tezcan/
Erdem/ Önok, s. 1050-1075; Artuk/ Gökcen/ Alşahin/ Çakır, s. 740- 849; Koca/ Üzülmez, s. 680-732.
[53] TCK madde 212- “(1) Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması
halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.”
[54] Kişisel verilere karşı işlenen suçlar hakkında bkz. Özbek/ Doğan/ Bacaksız, s. 575-599; Tezcan/ Erdem/
Önok, s. 691-697; Hafızoğulları/ Özen, s. 286-293.




