FİİLİ TAKSİM, ŞEKLİ VE ÖNALIMIN KULLANILMASINDA GÖRÜNÜMÜ
Av.Hüseyin Şahin
25/07/2025
- FİİLİ TAKSİM KAVRAMI
Yasal önalım hakkına özgü önalım hakkı sınırlamalarından biri de paylı mülkiyete konu arazide fiili taksim yapılmış olması ve bunun sonucunda önalım hakkının kullanılmasının dürüstlük kuralına aykırılık oluşturmasıdır.
Bu sınırlama kanunda yer almayan, Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilmiş bir sınırlamadır. Dolayısı ile fiili taksime ilişkin şartlar ve hangi durumlarda önalım hakkının kullanılmasına engel olabileceği de Yargıtay içtihatlarına göre değerlendirilecektir. Fiili taksim halinde önalım hakkının kullanılmasının, dürüstlük kuralına aykırılık oluşturduğu kabul edilmektedir[1]. Yargıtay kararlarında fiili taksimin tanımı, “yasal ön alım hakkına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmazın paydaşlarınca özel olarak kendi aralarında taksim edilmesi ve her bir paydaşın belirli bir kısmı kullanması durumudur”[2] şeklinde yapılmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, fiili taksimden söz edilebilmesi için; üzerinde paylı mülkiyet bulunan bir taşınmaz olmalı, bu taşınmaz paydaşlarca kendi aralarında taksim edilmiş olmalı ve her paydaş belirli bir kısmı kullanmalıdır.
- FİİLİ TAKSİMİN ŞARTLARI
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Yargıtay kararlarında yapılan fiili taksim tanımından anlaşıldığı üzere fiili taksimden söz edebilmek için üç şartın var olması gerekmektedir[3]. Fakat her ne kadar tanımdan böyle bir sonuca ulaşılıyor olsa da Yargıtay aynı kararlarda bu şartlar aksine ifadeler de kullanmıştır. Aşağıda bu şartlar ayrı ayrı incelenecek olup aksi yöndeki ifadelere de değinilecektir.
ÖNALIM HAKKI SAHİBİ İLE PAYINI DEVREDEN PAYDAŞIN BELİRLİ KISIMLARI KULLANIYOR OLMASI
Konuya ilişkin Yargıtay kararlarında[4] geçen, yukarıda verdiğimiz fiili taksim tanımında yer alan “her bir paydaşın belirli bir kısmı kullanması durumudur” ifadesinden ve yine konuya ilişkin çoğu kararda geçen “Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken…”[5] İfadesinden paylı mülkiyet paydaşlarından her birinin kullanımına özgülenmiş ayrı bir bölüm olması gerektiği anlaşılmaktadır. Fakat Yargıtay bir kararında, “Davacı ve davalının taşınmazda ayrı ayrı kullandıkları yerler var ise taksim savunması kabul edilir. Dolayısıyla tüm paydaşların katılımı ile yapılmış bir taksim gerekli değildir[6]” diyerek bütün paydaşlar için yapılmış bir paylaşımın varlığı aramamıştır. Yine aynı doğrultuda, yeni tarihli kararlarında[7] “bu taşınmazın, paydaşlarca kendi aralarında taksim edilmesi ve davacı ve davalıya pay satan paydaş(paydaşların) taşınmazın belirli bir kısmını kullanması gerekli ve yeterlidir.” diyerek sadece önalım hakkını kullanan davacı ile davalıya payını satan paydaşın kullanımına ayrılmış bölümler olmasını aramakta ve diğer paydaşlara özgülenmiş bir bölüm olması gerektiğinden bahsetmemektedir. Bunun yanında “Bu davaya karşı davalının taşınmazın fiilen bölünerek kullanıldığı yönündeki savunması doğrultusunda dinlenen tanıkları, davacının kullanımı olmasa da pay satın aldığı malikin zemin kattaki daireyi, satıcı paydaşın birinci kattaki daireyi kullandığını beyan etmişlerdir. Yapı kullanma izin belgesinde her iki malikin adının da bulunduğu, iki dairenin girişlerinin farklı olduğu, belediyece iki ayrı numara verilmek suretiyle numaralandırıldığı, böylece taşınmazın fiilen taksim edilerek kullanıldığı anlaşılmaktadır.”[8] şeklindeki kararda ise önalım hakkını kullanan davacı paydaş belli bir bölümü kullanmıyor olsa bile bu paydaşın payı devraldığı eski paydaşın belli bir daireyi kullanması ve davalıya pay satmış olan satıcının başka bir daireyi kullanıyor olmasını, fiili taksimin varlığı için yeterli görmüştür. Başka bir kararda “…davaya konu taşınmazda davacının kullandığı pay bulunmadığından fiili taksimden söz edilemez”[9] denilerek davacının kullandığı bir bölüm olmaması sebebiyle fiili paylaşımın olmadığı sonucuna varılmıştır. Bazı kararlarda ise çok sayıda paydaşın bulunması halinde tüm paydaşların fiilen kullandığı bölümler olmasının aranmayacağı belirtilmiştir[10]. Yani paydaşların her birine ayrı ayrı özgülenmiş bir bölüm olması gerekli midir, bu gereklilik sadece paydaş sayısının çok olduğu durumda mı ortadan kalkacaktır yoksa her zaman sadece davacı ile davalıya satış yapan paydaşın fiili paylaşımı mı yeterli olacaktır sorularının kesin bir cevabı bulunmamaktadır. Bunun yanında yukarıda da değindiğimiz gibi Yargıtay’ın güncel kararlarından sadece önalım hakkı sahibi davacı ile payını satan davalının fiili taksiminin yeterli olacağı anlaşılmaktadır.
FİİLİ TAKSİMİN ÖNALIM HAKKININ KULLANILMASINA ETKİSİ
Yargıtay, önalım hakkının kullanılmak istendiği pay satışlarında, fiili taksimin bulunduğuna kanaat getirdiği her durumda, zamanında diğer paydaşın kullanımına karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacı paydaşın, pay satıldığı zaman önalım hakkını kullanmak istemesini, TMK’nın 2.maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı bulmuş ve önalım davasının reddi gerektiğini belirtmiştir. Yani Yargıtay önalım hakkının kullanımındaki fiili taksim engelini dürüstlük kuralına dayandırmaktadır[11].
14.02.1951 tarihli ve 17/1 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’yla kabul edildiği gibi kötüniyet iddiası hâkim tarafından resen dikkate alınacak ve davanın her aşamasında ileri sürülebilecektir[12]. Yani dilekçeler aşaması geçtikten sonra da davalı taraf, savunmanın genişletilmesi yasağına takılmaksızın fiili taksimin mevcut olduğunu ve davacı paydaşın önalım hakkını kullanmak istemesinin hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğini iddia edebilecektir. Her ne kadar Yargıtay fiili taksimi istikrarlı bir şekilde önalım hakkının kullanılmasına engel bir durum olarak kabul ediyor olsa da, doktrinde bu konu hakkında görüş birliği bulunmamaktadır. Bazı yazarlar Yargıtay’ın bu uygulamasının yerinde olduğunu ve paylı mülkiyette fiili taksim durumunda paydaşlardan birinin payını satması halinde, diğer paydaşların bu satışa karşı önalım haklarını kullanamayacaklarını kabul etmektedirler[13]. Bu kararların yerinde olmadığı yönünde de görüşler mevcuttur. Bir görüşe[14] göre fiili taksime ilişkin bir sözleşme yapılmış olsa bile, bu sözleşme önalım hakkından feragat anlamına gelmemelidir. Böyle bir taksim sözleşmesinin satış olarak değerlendirilmesi ve bu satışa karşı önalım hakkının zamanında kullanılmadığı iddiası yerinde olmayacaktır ve bu sebeple fiili taksim halinde de önalım hakkı kullanılabilmelidir. Yine başka bir görüş fiili taksimin varlığına rağmen önalım hakkının kullanılıyor olmasının, her zaman hakkın kötüye kullanılması amacı taşıdığı yönünde bir genelleme yapmanın doğru olmadığı yönündedir[15]. Bu görüşte olan yazarlar, fiilen taksimin TMK 698-699 hükümleri anlamında bir paylaşım olmadığını, bu sebeple paylı mülkiyet paylarının tamamen bağımsızlaşmadığı ve paylı mülkiyet ilişkisinin sona ermediğini, bu kabulün yasal önalım hakkının amacı olan paylı mülkiyete yabancı birini sokmama ve taşınmazın parçalanmasını önleme amaçlarına uygun olmadığı ve fiili paylaşım yapmanın önalım hakkından feragat anlamı taşımadığını belirtmektedirler[16]. Bir görüşe[17] göre ise Yargıtay’ın bu uygulaması kısmen isabetlidir. Bazı durumlarda, özellikle paydaşların taşınmaz bir veya birden fazla yapı yaparak bu yapının farklı bölümlerini ya da farklı yapıları kullandıkları durumlarda, paylı mülkiyetin kâğıt üzerinde kaldığı ve böyle durumlarda önalım hakkının kullanılmasının dürüstlük kuralına ve çelişkili davranış yasağına[18] aykırılık teşkil edebileceği belirtilmektedir. Bunun yanında özellikle paylı mülkiyetin bir tarım arazisi üzerinde olması durumunda, fiili paylaşıma rağmen, önalım hakkının kullanılması, yasal önalım hakkının temel amacı olan toprağın tek elde toplanması amacına ulaşmaya hizmet edeceğinden hak kullanılabilmeli ve fiili taksim iddiası böyle durumlarda dinlenmemelidir. Yani, önalım hakkının kullanılması söz konusu olduğunda ileri sürülen fiili taksim savunması, somut olaya göre incelenmeli ve buna göre hakkın kullanılmasına ya da kullanılmamasına karar verilmelidir. Kanaatimizce de Yargıtay uygulaması kısmen isabetli kısmen isabetsizdir. Öncelikle paylı mülkiyete tabi taşınmaz üzerinde inşa edilen ve henüz kat mülkiyetine geçilmemiş bir yapı olması durumunda paydaşların ayrı ayrı kullandığı kısımlar olması halinde, bizce de önalım hakkının kullanılamaması yerinde bir uygulamadır. Bu durumun fiiliyatta kat mülkiyetine benzemesini de göz önüne alırsak bu uygulamanın yerindeliği daha iyi anlaşılacaktır. Zira kat mülkiyetine geçilmiş olsaydı zaten Kat Mülkiyeti Kanunu m.8/I gereği önalım hakkı kullanılamayacaktı. Fakat bu durumun dışındaki, paylaşımın yukarıdaki örnekteki gibi paydaşlara ayrı dairelerin düşmesi kadar net olmadığı fiili paylaşımlarda, önalım hakkının kullanılmasının dürüstlük kuralına aykırı olmadığı söylenebilir. Özellikle yasal önalım hakkının, taşınmazı tek elde toplama amacı düşünüldüğünde, böyle taksimlerde önalım hakkının kullanılması mümkün olmalıdır. Hatta özellikle taşınmazın bir tarım arazisi olduğu düşünüldüğünde, fiili taksim söz konusu olduğunda, sırf paylı mülkiyetin söz konusu olması sebebiyle davacı paydaşın hak kaybına uğratılması hakkaniyete aykırı olacaktır. Şöyle ki; 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8/İ hükmüne göre sınırdaş tarımsal arazi malikinin önalım hakkı varken, paylı mülkiyetteki paydaşların, taşınmazı fiilen paylaşarak sınır komşusu olmaları ihtimalinde önalım hakkını kullanamamaları hakkaniyete uygun değildir. Genel nitelikli hukuk kuralları içeren TMK ile tanınan yasal önalım hakkının daha güçlü olması gerekirken, bu durumda sırf tapuda paylaşım yapılmadı diye sınırdaş kabul edilemeyen paydaş, önalım hakkını kullanamayacaktır. Sonuç olarak, bizce de fiili taksim her somut olay açısından ayrı değerlendirilmeli ve bu değerlendirmeye göre önalım hakkının kullanımına engel olup olmayacağına karar verilmelidir.
DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRI KULLANIM
Dürüstlük kuralı TMK m.2 ile düzenlenmiş, uyulması gereken genel bir kuraldır. Her hakkın kullanılmasında uyulacağı gibi önalım hakkının kullanımında da dürüstlük kuralına uyulmalıdır[19]. Dürüstlük kuralına aykırılık hâkim tarafından her olay açısından ayrı değerlendirilecek ve hüküm kurulacaktır[20]. Önalım hakkı bakımından Yargıtay’ın dürüstlük kuralına aykırılık tespiti yaptığı bazı durumlar aşağıda incelenecektir. Yargıtay bir kararında[21] taşınmazın tamamına sahip olan bir kimsenin, bu taşınmazı parsellere ayırıp bir kısım payı satması ve sonrasında bu paylardan bir kısmının üçüncü kez el değiştirmesi üzerine önalım hakkını kullanmasını dürüstlük kuralına aykırı bulmuş ve davanın reddinin gerektiği yönünde karar vermiştir. Bir diğer kararda[22] velayeti altındaki çocuklarının payını üçüncü bir kişiye satan yasal temsilcinin daha sonra aynı bedel üzerinden önalım hakkını kullanmak istemesi, TMK m. 2’ye aykırı bulunmuştur. Paylı mülkiyete tabi taşınmazın tamamının ya da bir payının, tüm paydaşlar tarafından satılması halinde de paydaşlardan birinin önalım hakkını kullanması dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edecektir[23]. Toplu konut yapımı gibi durumlarda, alıcıların bağımsız bölüm sahibi olmak için, kat mülkiyeti ya da kat irtifakına geçilmeden önce arsa payı satın alması durumunda, arsa payını diğer alıcılardan daha önce alan kişilerin önalım hakkı kullanarak düşük fiyatlarla daire sahibi olması da dürüstlük kuralına aykırı bir durum teşkil etmektedir[24]. Yukarıda da belirttiğimiz gibi dürüstlük kuralına aykırılık iddiası yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilen ve her türlü delille ispatlanabilen bir itirazdır. Bunların yanında önalım hakkından feragat ya da feragat anlamına gelen davranışlarda bulunulması durumunda ve fiili taksim durumunda önalım hakkının kullanılması da dürüstlük kuralına aykırılık olarak kabul ediliyor.
[1] Tekinay, Selahattin Sulh, Taşınmaz Mülkiyetinin Takyitleri, C.II/1, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1988,s.45;
Ayan, Mehmet, “Kanuni Şufa Hakkı”, Prof. Dr. Halil Cin’e Selçuk Üniversitesinde 10. Yıl Armağanı, Konya, 1995, s.397; Erkan, Vehbi Umut:, “Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.2007 Tarihli E. 2003/ 34 Ve K. 2007/ 94 Sayılı Kararı Üzerine: Türk Medeni Kanunu’nda Yasal Önalım Hakkının Hukuki Niteliği Ve Kullanılması”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:5, S:1, Malatya, 2014, s.269-294, s. 109; Beleç, Mehmet:, Yasal Önalım Hakkı, Ankara, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, 2007, s. 73; Köylüoğlu, Egemen Önalım Davası, Ankara, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2011, s.94.
[2] YHGK, T. 28.2.2018, E. 2017/14-1761, K. 2018/407; Y14.HD E.2016/4264, K.2019/1022, T. 7.2.2019;
Y.14. HD, E. 2016/16882, K. 2019/3301, T.10.4.2019; Y 6. HD, E. 2001/9019, K. 2001/9226, T. 27.11.2001 (Kazancı İçtihat Programı, Erişim tarihi: 13.06.2019).
[3] Zeynep Sayımlar, “Yasal Önalım Hakkının Kullanılmasını Etkileyen Bir Durum Olarak Fiili Taksim”,
İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Özel Sayı, C:1, 2015, s.627-652, s.638
[4] YHGK, E. 2017/14-1761 K. 2018/407 T. 28.2.2018; YHGK, E. 2017/14-1747 K. 2018/1617 T. 6.11.2018
(Kazancı İçtihat Programı- Erişim tarihi:05.06.2019).
[5] Y.14. HD., E. 2018/4781, K. 2019/3619, T. 18.4.2019; Y.14. HD., E. 2016/5255, K. 2019/3027, T.
2.4.2019; Y.14.HD., E. 2016/16209, K. 2019/2651, T. 25.3.2019; Y.14.HD., E. 2016/6380, K. 2019/2348, T. 14.3.2019; Y.14. HD., E. 2018/816, K. 2018/4247, T. 29.5.2018: “Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz.” (Kazancı İçtihat Programı-Erişim Tarihi: 04.06.2019)
[6] Y.14. HD, E. 2014/7327, K. 2014/11379, T. 20.10.2014 (Kazancı İçtihat Programı-Erişim Tarihi:
04.06.2019).
[7] YHGK, E. 2017/14-1763 K. 2019/129 T. 12.2.2019; YHGK, E. 2017/14-1747 K. 2018/1617 T. 6.11.2018;
YHGK E. 2017/14-1748 K. 2018/1329 T. 19.9.2018; Aynı yönde; Y.14. HD, E. 2016/4264, K. 2019/1022, T. 7.2.2019:”Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı kabul edilmektedir.”; YHGK, T. 28.2.2018, E. 2017/14-1761, K. 2018/407; Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, T. 6.2.2018 tarihli ve E. 2016/296, K. 2018/860 sayılı kararında “Dolayısıyla tarafların hisselerine tekabül eden yer kadar kullanıp kullanmaması ve taraflar dışındaki hissedarların bu gayrimenkulde yer kullanmasının araştırılmasına gerek yoktur.” Diyerek daha da ileri giderek yüz ölçümü bakımından tarafların paylarına denk gelen miktardaki kısımları kullanıp kullanmadıklarını araştırmaya gerek olmadığını belirtmiştir. (Kazancı İçtihat Programı-Erişim Tarihi: 04.06.2019).
[8] Y.14. HD, E. 2013/4607, K. 2013/6642, T. 3.5.2013 (Kazancı İçtihat Programı, Erişim Tarihi:
04.06.2019).
[9] Y.14. HD, E. 2014/8491, K. 2014/9115, T. 8.7.2014 (Kazancı İçtihat Programı-Erişim Tarihi: 04.06.2019).
[10] “….taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan
bölümlerin olması gerekmez.” Y.14. HD, E. 2014/6552, K. 2014/10138, T. 18.9.2014; Y.14. HD,E. 2014/6398,K. 2014/11139, T. 14.10.2014; 14. HD., E.2014/79, K.2014/2614, T. 27.02.2014 (Kazancı İçtihat Programı, Erişim Tarihi: 04.06.2019)
[11] Y.14.HD, E. 2016/4264 K. 2019/1022 T. 7.2.2019 (Kazancı İçtihat Programı, Erişim Tarihi: 04.06.2019).
[12] İlk derece yargılamasında ileri sürülmeyen fiilî taksim savunmasının temyiz aşamasında ileri
sürülebileceği yönünde bkz. Y14.HD, T. 5.12.2017, E. 2017/518 K. 2017/9099: ”Somut olaya gelince, davalı vekili cevap dilekçesinde davaya konu taşınmazlarda fiili taksim savunmasında bulunmamış ise de, temyiz dilekçesinde fiili taksim savunmasında bulunulduğuna göre bu konuda davalıya delillerini sunması için süre verilmesi, delil bildirildiği takdirde toplanması, varsa davacı delillerinin de toplanarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı oluğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
[13] Tekinay, a.g.e., s. 45; Eren, a.g.m., s. 116; Çay, a.g.e.,s. 91; Beleç, a.g.e., s. 73; Özenli, a.g.e., s. 113;
Tunaboylu, a.g.e., s. 541; Özenli, a.g.e., s. 61-62; Yasemin Özdek, “Önalımda (Şuf’ada) Vazgeçme ve Bir Yargıtay Kararı”, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. III, S. 3, 1985, s. 365.
[14] Esener, Güven, a.g.e., s.283
[15] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay-Özdemir, Saibe:, Eşya Hukuku, İstanbul, Filiz Kitabevi, 20.
Baskı, 2017, s. 563, dn. 1242; Sirmen, Lale, Eşya Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, 5.Baskı, 2017, s.422, dn. 631; Sayımlar, Zeynep, “Yasal Önalım Hakkının Kullanılmasını Etkileyen Bir Durum Olarak Fiili Taksim”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Özel Sayı, C:1, 2015, s.627-652, s. 646.
[16] Şıpka, Şükran Taman, Türk Hukukunda Kanuni Önalım (Şuf’a) Hakkı, İstanbul, Alfa Basın Yayın
Dağıtım, 1994, s. 116 vd.; Oğuzman, Seliçi, Oktay-Özdemir, a.g.e., s.557, s.563, dn.1242.
[17] Özçelik, Barış, “Fiili Taksim Halinde Yasal Önalım Hakkının Kullanılamayacağı Yargıtay Önündeki
Uygulamasının Değerlendirilmesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S.141, 2019, s.253-264, (Fiili Taksim), s.260.
[18] Hatemi, Hüseyin / Serozan, Rona / Arpacı, Abdülkadir, Eşya Hukuku, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1991, s.
615.
[19] Tekinay, a.g.e., s.44; Ayan, a.g.e., s.397.
[20] Oğuzman, M. Kemal / Barlas, Nami, Medeni Hukuk, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 24.Bası, 2018, s.269.
[21] Y.6. HD., E. 1989/12389, K. 1989/15269, T. 18.10.1989 (Kazancı İçtihat Programı- Erişim Tarihi:
5.6.2019).
[22] Y. 6. H.D. T. 25.4.1985 E. 1985/4561 K. 1985/5504 (Kazancı İçtihat Programı- Erişim Tarihi: 5.6.2019).
[23] Gürsoy, Eren, Cansel, a.g.e., s.617; Tekinay, a.g.e., s.43; Ayan, a.g.e., s.398.
[24] “Bu durumda davalının taşınmazların arsa payının değil bu arsa üzerine yapılan binanın bir dairesini satın
alındığını kabul edilmek gerekir. Davacının da aynı şekilde edindiği bir dairede oturduğu anlaşılmaktadır. Taraflar yanını henüz bitmiş olan binada bağımsız bölüm sahibi olmak amacı ile birer daire almışlardır. Amaç herhangi bir arsanın payını almak değil bu arsa payına isabet eden dairenin alınmasıdır. Davacının buna rağmen davalının daire edinmek kasdıyla aldığı pay için şuf’a hakkının kullanması ve çok düşük fiyatla satın alınan arsa kıymeti üzerinden para sarfedilip yüksek kıymet kazanan daireyi kanun boşluklarından yararlanarak elde etmek istemesi için niyet kuralları ile bağdaşamaz. Bu cihet nazara alınmadan şuf’a hakkın kabulü ile yazılı şeklide iptal ve tescile karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.” 6. HD., E. 1980/9356, K. 1980/8634, T. 7.10.1980.