İBRAZ EDİLMEMİŞ ÇEKE DAYALI ALACAK TALEBİ
Av.Hüseyin Şahin
Osmaniye Barosu
02/09/2024
I-GİRİŞ
Kambiyo senetlerine ilişkin hükümler TTK’nda düzenlenmiştir. Kambiyo senetleri parayı temsil eden kıymetli evraklardandır. Bu senetler sıkı şekil şartlarına tabidir. Buna ek olarak kambiyo senetlerinde soyutluk ilkesi yani senedin düzenlenmesine sebep olan temel borç ilişkisinden bağımsız olması kabul edilmiştir. Soyutluk ilkesi ve sıkı şekil kurallarına tabi olma kambiyo senedinin tedavül kuvvetini ve güvenirliğini artırmıştır. İşte ticari hayatın bu hızı ve kambiyo senetlerinin tedavül kuvveti düşünülerek İcra ve İflas Kanununda alacağı kambiyo senedine bağlı alacaklılar için diğer takip yollarına nazaran daha avantajlı olan özel takip yolları öngörülmüştür.
Çek, ticari hayatın ihtiyaçlarına cevap verebilmek ve aynı zamanda nakit para taşımanın çeşitli zorluklarını aşmak için kullanılan kambiyo senetlerinin bir türüdür. Çekin düzenlenerek tedavüle çıkarılmasının kişilere yüklediği ağır sorumluluk ve dolaşım güvenliğinin sağlanması için çek için de diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi sıkı şekil şartları öngörülmüştür. Çekin geçerliliğine ilişkin bu şekil şartları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 780 ve 781[1]. maddelerinde düzenlenmiştir[2]. Bir çekin geçerliliğinden bahsetmemiz için ilgili hükümlerdeki şekil şartlarının yerine getirilmiş olması ve çekin geçersiz olmasına neden olacak unsurları taşımamış olması gerekir[3].
Hamil çeki süresinde ibraz etmemiş ya da ibraza rağmen ödenmeme durumunun tespit ettirilmemiş olması halinde hamil, düzenleyen dahil tüm çek borçlularına karşı başvurma hakkını kaybedeceği gibi başvuru hakkı doğsa bile bu talep hakkı zamanaşımına da uğramış olabilir. İşte bu durumlarda çek bedelini tahsil edemeyen doğrudan temel borç ilişkisine dayanarak bir tahsil davası açacak ya da TTK m.732 hükmüne dayanarak kambiyo hukukuna özgü sebepsiz zenginleşme davası açabilecektir. Son olarak karşılığın devri de gündeme gelebilir.
II-ÇEKİN ÖDENMESİ
Çek hamili, çek bedelini elde etmek için, çeki ibraz süreleri içerisinde ödenmek üzere muhatap bankaya ibraz etmelidir. Bu husus ÇK’nın 3. maddesinde şöyle düzenlenmiştir: “Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde hamilin varsa vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenir. Ancak çek, hesabın bulunduğu şubeden başka bir şubeye ibraz edildiğinde, o şubece karşılığı sorulmak suretiyle ödenir.”
İlgili kanun maddesi, aslında TTK m. 795/1’de yer alan “çek görüldüğünde ödenir” kuralının daha ayrıntılı şeklini teşkil etmektedir[4]. Çek hamili çeki, muhatap bankanın hesabının bulunduğu şubesine veya herhangi diğer bir şubesine ödenmek için ibraz ederse, çekin karşılığının bulunması ve muhatap bankanın ödeme yapmasını engelleyen herhangi bir hukuki durumun bulunmaması halinde, çek ödenir. Buna karşılık, çek hamilinin hesapta çekin karşılığının bulunup bulunmadığını sorma yetkisi yoktur. TTK m. 795 ve ÇK m. 3/8 birlikte incelendiğinde çekler, üzerindeki düzenleme tarihi gelmemiş olsa bile hamil tarafından, ödeme için muhatap bankaya ibraz edebilir[5]; ancak, ödeme yapılması hesapta karşılık bulunması koşuluna bağlıdır[6]. Başka bir ifadeyle, üzerindeki düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekler hesapta ancak karşılık bulunması durumunda muhatap tarafından ödenir; ancak hesapta karşılık yoksa da “karşılıksızdır” işlemine konu olmayacaktır. ÇK madde 8 fıkra 3 hükmü, hukuki takip yapılmasını, çekin üzerinde yazan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesine ve karşılıksızdır işleminin yapılmasına bağlamıştır. Dolayısıyla, hamilin karşılıksızdır işlemini yaptırabilmesi için ibraz sürelerini beklemesi ve çeki süresi içinde tekrar ibraz etmesi gerekir[7].
III-ÇEKİN ÖDENMEMESİ
Muhatap bankaya ibraz edilen çek sadece karşılığının bulunmaması sebebiyle değil başka nedenlerden dolayı da ödenmeyebilir. Örneğin, muhatap bankaya ödenmesi için ibraz edilen çekin TTK’de sayılmış olan zorunlu şekil şartlarının tamamını içermemiş olması, çek üzerine atılı olan imzanın düzenleyene ait olmaması veya çeki muhatap bankaya ödemesi için ibraz eden kişinin yetkili hamil olmaması çekin diğer ödenmeme sebepleri arasında gösterilebilir[8]. Ödememe, çekin hükümsüzlüğü veya senet metninden anlaşılan bir definin ileri sürülmesine ya da hamilin muhataba makbuz vermekten ya da çeki iade etmekten kaçınma sebebine dayanıyorsa, hamil müracaat hakkını kullanma yoluna başvuramaz[9].
İBRAZ SÜRESİ GEÇEN ÇEK HAKKINDA
TTK madde 799 hükmünde; “Çekten cayma ancak ibraz süresi geçtikten sonra hüküm ifade eder. (2) Çekten cayılmamışsa, muhatap, ibraz süresinin geçmesinden sonra da çeki ödeyebilir. Genel hükümlere göre dava imkânı bulunmaktadır. Çek ibraz süresi içinde ibraz olunmadığı takdirde, hamil, keşideci ve cirantalara karşı müracaat hakkini yitirecek ve muhatabın da çekin ödenip ödenmeyeceği konusunda TTK 799 md. gereğince takdir hakkı doğacaktır. Muhatap, ibraz süresinin geçmesinden sonra ibraz edilen bir çeki, çekten cayılmamış olsa dahi, ödemek yükümlüğü altında değildir.
Muhatap banka tarafından keşidecinin isteği üzerine çekin üzerine konulan bloke kaydı da, sadece çekin ibraz süresi içinde hüküm ifade edecek, bu sürenin sona ermesinden sonra, keşidecinin çekten cayma hakki bulunduğundan bloke kaydı da hüküm ifade etmeyecektir.
İbraz süresi, çekin üzerinde yazılı düzenleme tarihinin ertesi günü başlar. İbrazın süresinde yapıldığı, çekin arkasına muhatap bankaca ibraz tarihinin yazılmış olmasıyla tespit edilir.
Hamil ibraz süresini geçirirse, kambiyo hukuku gereğince icra takibi yapamaz.
Çekin kısmi olarak karşılığı varsa, bu miktar ödenir. Kısmi ödemeyi reddeden alacaklı hamil, temerrüde düşer ve reddettiği miktar oranında müracaat hakkını kaybeder.
Yargıtay 12.HD. 12.9.1994 T. 1994/10282E. 1994/10310K. sayılı kararı:
“Türk Ticaret Yasasının 720.maddesi hükmüne göre, vaktinde ibraz edilmiş çekin ödenmemiş olduğunun muhatap tarafından ibraz günü de gösterilmek suretiyle çekin üzerine yazılmış bir beyanla gösterilmesi zorunludur. Takip dayanağı 10.10.1993 keşide tarihli çekte bankaya ibraz edildiği tarih yazılı değildir. Çekin süresinde bankaya ibraz edildiği, bankadan alınan yazı ile kanıtlanamaz. Bu haliyle çekin yasal süre içinde bankaya ibraz edildiği anlaşılamadığından alacaklı takip hakkını yitirmiştir. Mercice bu yön gözetilerek itirazın kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir.”
Yargıtay 12.HD. 16.12.1994 T. 15911E./16215K. sayılı kararı:
“Çekte ibraz tarihi yazılı değildir. İbraz tarihi için bankanın yazı yazması ve buna göre işlem yapılması olanaksızdır.”
Yargıtay 11.HD. 29.1.1991 T. 8557E./353K. sayılı kararı
“Süresinde ibraz edilmeyen çeklere dayanılarak, kambiyo hukuku çerçevesinde alacak isteminde bulunulamaz. Ancak çeklere ilişkin temel (esas) ilişkiye dayanılarak istemde bulunulabilir.”
Yargıtay 12.HD. 2.12.1994 T. 15402E./15392K. sayılı kararı:
“Süresinde ibraz edilmeyen çek ile, genel haciz yoluyla da icra takibi yapılamaz.”
Yargıtay 12.HD. 29.12.1994 T. 16797 E./17042 K. sayılı kararı:
“Çekler süresinde ibraz edilmemiş ise müracaat hakkı düşer ve bu çeklerle icra takibi yapılamaz. Süresinde ibraz edilmeyen çek yazılı delil başlangıcı niteliğinde sayıldığından, bu belge ile, temerrüt oluşmadığı için keşide tarihinden itibaren değil, takip tarihinden itibaren yasal faiz istenebilir. Davacı takip talebinde çek bedeli ve geçmiş günler faizini talep etmiş ise de çek süresi içerisinde muhataba ibraz edilmediği için çek vasfını kaybetmiş olup sadece yazılı delil başlangıcı niteliğinde sayılır. Bu durumda davacının bu belge ile keşide tarihinden itibaren faiz istemesi temerrüt oluşmadığı için mümkün değildir. O halde mahkemece, alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekirken takip öncesi dönem için işlemiş faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, alacak ve işlemiş faizden oluşan miktara takipte sonra tekrar faiz yürütülmek suretiyle TBK.nun 104/son maddesine aykırı olarak faize faiz işletilmesi de kabul şekli ile doğru görülmemiştir.”
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 23.10.2001 T., 2001/2394 E., 2001/6754 K. Sayılı kararı:
“Çek bedelini icra yoluyla alabilirsiniz. Ancak takip tarihinden itibaren faiz işletirsiniz.
1) İbraz süresinin geçirilmesi ile çekin kambiyo senedi niteliği ortadan kalkmaz. İbraz süresinin geçirilmesi ve keşidecinin cayma hakkını kullanması ile kambiyo senedi vasfı sona erer.
2) İbraz süresini kaçıran hamil, keşideci dışında kalan müracaat borçlularına (cirantalara) müracaat hakkını kaybeder.3) İbraz süresini kaçıran hamil, sebepsiz zenginleşme karinesine (TK.m.644) dayalı olarak keşideciye başvurabilir. Bu halde meşru hamil sebepsiz zenginleşme karinesine dayanır ve borçlu olmadığını ispat yükü keşidecidedir. 4) Sebepsiz zenginleşme karinesine dayalı olarak keşideciye müracaat hakkında bir yıllık zamanaşımı süresi olup, başlangıcı özellik arz etmektedir. İbraz süresinin geçirilmesi halinde cayma hakkı kullanılmış ise bir yıllık süre cayma hakkının kullanıldığı anda, kullanılmamış ise keşide tarihinden itibaren çekin kambiyo senedi vasfını koruduğu altı aylık kambiyo zamanaşımı süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlar.”
IV-ÇEKİN ÖDENMEME DURUMUNUN TESPİTİ
Poliçe ve bonoda hamil, ödememe durumunu sadece noter tarafından düzenlenecek bir protesto ile tespit ettirebilirken, çek hamiline bu tespitin yapılabilmesi bakımından protestoya eşdeğerde iki ayrı imkân daha tanınmıştır[10]. Geçerli bir çekin usulüne uygun şekilde muhatap bankaya ibrazına rağmen çek ödenmezse[11], bu durum şu üç ayrı yol ile tespit ettirilebilir:
– Protesto çekilmesi,
– Muhatap banka tarafından “karşılıksızdır” işlemi yapılması,
– Takas odasının beyanı.
Bu üç yolda da hem çekin ibraz edildiği, hem de ödenmemenin tespit edildiği tarihler önem taşıdığından, bu tarihlerin ödenmeme durumunu belirleyen yazılı beyanda yer alması yararlı ve isabetli olacaktır[12]. Bunun yanında kanun koyucu yapılan bu tespitlerin geçerliliği açısından, gerek muhatap banka gerekse takas odası tarafından yapılacak yazılı beyanların çek üzerinde gösterilmesini de şart olarak aramıştır. Aksi takdirde hamil başvurma hakkını kaybedecektir[13]. Ticaret dünyasında ödememe durumu ya muhatap banka tarafından yapılan karşılıksızdır işlemi ile ya da takas odasının beyanıyla tespit edilmektedir. Her ne kadar ödememe protestosu çektirmekte imkân dâhilinde olsa da, bu işlemin hem masraflı hem de zahmetli olması nedeniyle pek tercih edilmemektedir. Ayrıca muhatap bankaca yapılacak tespit yani karşılıksız işlemi sayesinde düzenleyen hakkında çek hesabı açma ve çek düzenleme yasağı verilebilmektedir[14].
V-HAMİLİN TEMEL İLİŞKİYE DAYANABİLMESİ
Başvurma hakkını kaybeden ya da bu hakkı zamanaşımına uğrayan hamil uğradığı zararın tazmini amacıyla TTK 732[15] kapsamında bir sebepsiz zenginleşme davasından yararlanabileceği gibi kambiyo senedi düzenlenmesine yol açan temel ilişkiye de dayanabilir[16].
Tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça, kambiyo senedinin ilke olarak ifa yerine değil ifa uğruna verildiğinin kabul edilmesi nedeniyle, zamanaşımı halinde temel borç ilişkisinden doğan talep hakkı da sona ermeyecek, kambiyo alacağının yanı sıra varlığını sürdürmeye devam edecektir[17]. Ancak burada temel ilişkiye dayalı taleplerin ancak doğrudan doğruya ilişkide bulunanlar arasında mümkün olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla düzenleyene karşı bu hakkını yalnızca lehtar kullanabilecektir. Ayrıca çeke dayalı bir kambiyo hakkının ileri sürülmesi söz konusu olmadığından zamanaşımı hakkında da, TTK 814 değil asıl borç ilişkisinin tabi olduğu zamanaşımı süreleri uygulanma alanı bulacaktır. Dolayısıyla çeke ilişkin üç yıllık zamanaşımı süresinin dolması temel ilişkiye dayalı talep hakkının ileri sürülmesine engel olmayacaktır.
Bu hususta son olarak değinmek gerekir ki, başvurma hakkı yitirilen bir çek, temel ilişkiye dayalı uyuşmazlıklarda tek başına yeterli olmayacak HMK 202 kapsamında yazılı delil başlangıcı teşkil edecektir. Yargıtay’ın yeknesak uygulaması da bu yöndedir[18].
VI-KARŞILIĞIN DEVRİ
TTK 818/1-n’nin yaptığı yollama nedeniyle poliçede karşılığın devrine ilişkin TTK 733 hükmü çek hakkında da uygulama alanı bulacak dolayısıyla başvurma hakkını kaybeden hamil, bu hüküm kapsamında da çek bedelinin tahsilini sağlayabilecektir. Bilindiği gibi bir çekin düzenlenmesi, otomatik olarak muhatap nezdindeki hesapta bulunan çek bedeli oranındaki karşılığın lehtara devredilmesi sonucunu doğurmaz. Ancak TTK 733/1 uyarınca düzenleyenin iflası ile birlikte muhatap nezdindeki karşılık kanunen hamile geçeceği gibi, düzenleyen, muhatap nezdindeki bu karşılığın devrini çek üzerine koyacağı iradi bir kayıtla da sağlayabilir (TTK 733/2). Her iki olasılıkta da hamil, muhatap nezdindeki bu karşılığı, artık ibraz süreleri ile sınırlı olmaksızın ,ancak devredilen alacağa ilişkin zamanaşımı süresi içinde ve alacaklı sıfatı ile talep hakkını elde edecektir. İşte karşılığın iradi olarak ya da kanunen devredildiği bu olasılıklarda muhatap, iflasın açıldığının ilanı veya karşılığın devri durumunun kendisine ihbarından sonra, yalnızca senedi ibraz ederek hak sahipliğini ispatlayan hamile ödeme yaparak karşılık ilişkisine dayalı borcundan kurtulabilecektir (TTK 733/3). Gerek iradi olarak, gerek kanunen gerçekleşen bu devir hakkında esasen alacağın temlikine ilişkin hükümler (BK 183 vd.) uygulanacaktır. Öte yandan her ne kadar kanuni devirde karşılığın iflasın açılması ile birlikte hamile geçeceği kabul edilmiş ve ayrıca sorumluluk açısından bir ihbara gerek görülmemişse de, bu olasılıkta da çek düzenlendiğinden habersiz olarak, iyiniyetle iflas idaresine ödeme yapan muhatabın sorumluluktan kurtulacağı sonucuna varılması gerekir. Ayrıca muhatap banka TTK 733/1 anlamında karşılığı bulunduğu takdirde ibraz süresinden sonra da çek bedelini hamile ödemek yükümlülüğü altındadır. Nihayet alacağın temlikine ilişkin hükümler kapsamında muhatabın, ibraz süresi geçtikten sonra kendisine yöneltilen karşılığın devrine dayalı bir talebe karşı, düzenleyene yönelik tüm kişisel def’ileri ileri sürebileceği de (BK 188/1) tartışmasızdır.
VII-SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME DAVASI
Çekin zorunlu unsurları taşıması ön şartıyla gidilebilecek olan bu yol TBK 77 vd. hükümlerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme davasından farklı kambiyo hukukuna dayalı özel bir davadır[19].
Kıymetli evrak niteliğinde bulunan ve ibraz süresi içerisinde bankaya ibraz edilmeyen çek nedeniyle alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 732. maddesi uyarınca, süresinde ibraz edilmeyen çekler yönünden taraflar arasında temel ilişki bulunmaması halinde yetkili hamil sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre keşideciden alacağın tahsilini isteyebilir. Sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince sebepsiz zenginleşmediğini ispat yükümlülüğü keşidecide olup keşideci sebepsiz zenginleşmediğini kanıtlamalıdır.
TTK m. 732 hükmüne dayanarak düzenleyen aleyhine sebepsiz zenginleşme davası açılabilmesi için, hamilin başvurma hakkını kaybettiği çeke dayanması yani bu çeki elinde bulundurması gerekir. Kanun koyucu TTK m. 732/2’de bu davaya muhatap olabilecek kişileri sınırlandırmıştır.
Bu kapsamda ciranta ve avalistlere karşı sebepsiz zenginleşme davası açılamayacaktır. TTK 732.madde karşısında sebepsiz zenginleşme davasının yöneltilebileceği kişinin sadece düzenleyen olabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu kapsamda talebi düzenleyene yöneltecek kişinin ise lehtar veya senedi ciro yoluyla devralan hamil sıfatını taşıması Kendigelen’e göre önemli değildir. Her ikisi de TTK m. 732’de öngörülen bu haktan yararlanabilir[20]. Ancak Yargıtay 19. HD ise, bir sınırlama yaparak sebepsiz zenginleşme davasına çeki ciro yolu ile devralan hamilin başvurabileceği, lehtarın ise sadece düzenleyen ile aralarındaki temel ilişki kapsamında alacağını talep hakkına sahip olduğu yönünde içtihatta bulunmuştur. Kendigelen bu içtihada lehtarı ispat bakımından olumsuz bir konuma düşüreceğinden ve hükmün öngörülme amacına aykırı olacağından hareketle katılmamaktadır[21].
HD’nin söz konusu kararı şöyledir;
‘’Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere eski TTK’nın 644. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme hükmüne dayanarak ancak ciro yolu ile çeki eline geçiren hamilin dava açması mümkündür. Başka bir ifadeyle lehtar ile keşideci arasında temel ilişki bulunduğundan bunlar arasındaki bir davada e. TTK 644. maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır’’[22].
Öte yandan TTK 732 hükmüne dayalı bir sebepsiz zenginleşme davasının açılabilmesi[23], BK 77’de düzenlendiği şekliyle hamilin zararına gerçekleşen zenginleşmenin haksız bir nedene dayanması şartına bağlı değildir[24]. Bu davanın açılabilmesi için hamilin çek bedelini tahsil edememiş olmasından dolayı bir zarara uğraması ve bunun karşılığında da düzenleyenin zenginleşmiş bulunması gerekli ve yeterlidir. Dolayısıyla hamil sebepsiz zenginleşme davasında temel ilişkiyi ispatla yükümlü tutulmamalı, aksine temel ilişki kapsamında bir zenginleşmenin gerçekleşmediği düzenleyen tarafından ispat edilmelidir. Dolayısıyla ispat yükü sebepsiz zenginleşmediğini iddia eden kişiye yani düzenleyene yüklenmiştir (TTK 732/4)
Hamilin bu dava ile talep edebileceği zarar ise çekin tahsil edilemeyen bedelidir[25]. Dolayısıyla hamil bu davada TTK 810 ve TTK 783/3’te öngörülen diğer kalemleri talep etme hakkı yoktur. Bununla birlikte hamil, sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği yani başvurma hakkının düştüğü veya zamanaşımına uğradığı tarihten itibaren ayrıca faiz isteyebilir. Son olarak sebepsiz zenginleşme talebine ilişkin zamanaşımı süresi, çekin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren işlemek üzere bir yıl olarak düzenlenmiştir. (TTK 732/4)[26].
Bu hususta 1999 tarihinde Yargıtay;
‘’Sebepsiz zenginleşme davasında çek bedellerine ilave olarak çek tazminatı, komisyon, haciz ve icra giderlerinin davacı tarafından davalıdan talep edebileceğine dair mahkeme kararını, hamilin borçlunun zenginleştiği tutarı talep edebileceği ayrıca borçlunun çek bedelinden sorumlu olacağı gerekçesi ile çek tazminatı, komisyon ve icra takip giderlerinin istenemeyeceğine karar vererek hükmü bozmuştur.[27]
VIII-SONUÇ
Çek keşide edildiğinde, alacaklının haklarının korunması için kanunda belirlenen süreler içerisinde ibraz edilmesi büyük önem taşımaktadır. Nitekim ibrazın bütün hukuki sonuçlarının doğurabilmesi için ibraz süresinin geçmemiş olmasına bağlıdır. 5941 Sayılı Çek Kanunun 3. maddesi gereğince çek hamili olan alacaklı 6102 Sayılı Kanun’da düzenlenen süreler içerisinde karşılığı olan çeki muhatap bankaya ibraz ettiğinde, banka tarafından ödeme yapılması gerekmektedir. Kanuni süresi içerisinde ibraz edilen çekin karşılığı bulunmasa dahi muhatap bankaya kanunen yüklenen sorumluluklar da talep edilebilecektir.
İbraz süreleri hak düşürücü süreler olduğundan çek 6102 Sayılı Kanun’da düzenlenen süreler içerisinde ibraz edilmez ise hamil (alacaklı) bazı olumsuz sonuçlarla karşılaşacaktır. Bu olumsuz sonuçlar süresinde ibraz edilmeyen çekin kambiyo senedi özelliğini yitirmesinden kaynaklanmaktadır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/3689 E., 2020/10835 K. Sayılı Kararı uyarınca süresinde muhatap bankaya ibraz edilmeyen çek, ispat hukuku açısından adi yazılı senet niteliğindedir.
Çek süresinde muhatap bankaya ibraz edilmez ise 6102 Sayılı TTK’nun 796. ve 808. maddeleri gereğince alacaklı müracaat hakkını kaybedecek, borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus takip yapamayacağı gibi, süresinde ibraz edilmeyen çek maddi hukuk açısından adi havale vasfını taşıyacak olup borç ikrarını içeren nitelikte belge sayılamayacak, ancak ispat hukuku açısından yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilecektir. Yani çek, 2004 Sayılı İİK’nun 68/1. maddesinde belirtilen belge mahiyetinde de olmadığı için borç ikrarını içermediği gibi tek başına itirazın kaldırılmasına veya itirazın iptaline dayanak teşkil etme gücünü de kaybetmiş olacaktır. Dolayısıyla süresi içerisinde çeki ibraz etmeyen hamil artık alacağını asıl borç ilişkisine dayanarak talep edebilecektir.
Hamil, çeki kanuni süresinde bankaya ibraz ettikten sonra çekin karşılığı yok ise keşideci, çekin cirantalarına başvuru hakkı vardır. Ancak çekin kanuni süresinde ibraz edilmemesi halinde hamil, keşideci de dahil olmak üzere tüm sorumlulara karşı kambiyo hukuku kapsamında başvuru yollarını kaybeder.
Kambiyo hukukuna özgü takip haklarının kullanılması için 6102 Sayılı Kanun m. 808 uyarınca çekin süresi içinde muhataba ibrazına ve ödememe halinin tespiti gerekmektedir[28]. Süresi içerisinde ibraz edilmeyen çek üzerinden kambiyo hukukuna özgü takip başlatılamaz. Hamil süresinde ibraz etmemesine rağmen kambiyo senetlerine özgü takip yoluna başvurur ise borçlu alacaklının böyle bir takip hakkı olmadığı hakkında, beş gün içinde İcra Mahkemesine şikâyette bulunabilir. İcra mahkemelerine yapılan şikâyet veya itiraz dolayısıyla çekin, kambiyo senedi vasfına haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku kapsamında takip hakkına sahip bulunmadığı hususları re’sen nazara alınarak yapılan takip iptal edilir[29]. Çek hamilinin, ibraz süresini geçirmiş olması nedeniyle müracaat hakkını kaybetmesi halinde, başvurabileceği hukuki yol ise, sebepsiz zenginleşme davası veya temel borç ilişkisine dayalı alacak davası açmak olacaktır.
6102 Sayılı Kanun m. 799 gereğince; ibraz süresinin geçmesiyle keşideci çekten cayma hakkına kavuşmaktadır. Ancak keşideci çekten caymaz ise bu durumda ibraz süresi geçmiş olsa bile muhatap banka ödemede bulunabilir. Kanun koyucu bu noktada keşidecinin ibraz süresi geçen çekten caymaması halinde ödemede yapıp yapmayacağı hususunda muhatap bankaya serbesti tanımıştır[30].
Hamilin kanuni ibraz süresi içerisinde çeki ibraz etmesinin önemli olan diğer bir yönü de, 5941 Sayılı Çek Kanununun 5.maddesinde düzenlenmiştir. Kanuni ibraz süresi içinde muhatap bankaya biraz edildiğinde kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çeklerin karşılıksız çek sayılacağı kabul edilmiş olup bu durumun hukuki yaptırımının da yanında karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, adli para cezasına hükmolunacaktır. Gerçekten karşılıksız olsa da ibraz süresi geçtikten sonra ibraz edilen çek, karşılıksız çek hükmünde sayılmamaktadır. Süresi içinde ibraz olunmayan çek hakkında hukuki veya cezai müeyyide uygulanamayacaktır.
İbraz süresi geçtikten sonra çek ciro edilmek istenirse, çek kambiyo vasfına haiz olmadığından arkasına atılacak imzalar da ciro hükmünde olmayacaktır. Nitekim ciro, kambiyo senetlerine ilişkin bir devir yöntemi olduğundan ibraz süresi geçen çek de kambiyo vasfını kaybettiğinden ciro edilmesi mümkün değildir. 6102 Sayılı Kanun m. 793 gereğince kanuni süresi içerisinde ibraz edilmeyen çekin arkasına atılan imzalar ancak Borçlar Hukuk kapsamında alacağın devri hükmünde kabul edilebilir[31].
Bloke çekler bakımından ise banka çekin süresi içinde ibraz edilmesi halinde, karşılığının bulunmadığı gerekçesiyle ödeme yapmamazlık edemeyecek iken, ibraz süresi geçen çekin bloke edilmiş olma vasfı ortadan kalkacağından ve bloke halde tutulan para, ilgili hesaba alacak olarak kaydedilecek veya keşideciye iade olacağından hamile ödeme yapmayacaktır.
Zorunlu unsurlarını taşıyan bir çeki elinde bulunduran hamil, 6102 Sayılı TTK’da belirtilen sürelere uygun bir şekilde çeki muhatap bankaya ibraz etmezse, her ne kadar çek geçerliliğini yitirmeyecek olsa da kambiyo senedi vasfını yitireceğinden ibraz süresinin kaçırmasının bir takım önemli sonuçları doğacaktır. Bunların en önemlisi, Kanunun 808. Maddesi uyarınca; süresi içinde çeki muhatap bankaya ibraz etmeyen hamilin tüm sorumlulara karşı müracaat hakkını kaybetmesidir. Ancak bu durumda hamil, her ne kadar kambiyo hukuku çerçevesinde alacak isteminde bulunamayacaksa da çekin düzenlenmesine neden olan asıl borç ilişkisinin tarafı olmak kaydıyla, bu temel ilişkiye dayalı olarak icra takibi yapabileceği gibi, çekin Kanunun 814. maddesinde düzenlenen zamanaşımı süresinin dolmasından itibaren, bir yıllık zamanaşımı süresi içerisinde, Kanunun 732. maddesi uyarınca, sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak keşideciye karşı dava açabilecektir[32]. Ayrıca Kanunun 799. maddesi gereğince; keşidecinin süresinde ibraz edilmeyen çekten dönme hakkı da doğacaktır. Öte yandan yukarıda belirttiğimiz üzere süresi içerisinde ibraz edilmeyen çek hakkında 5941 Sayılı Çek Kanununda öngörülen hukuki ve cezai yaptırımların uygulanması da mümkün değildir. 6102 Sayılı Kanun’un 793. Maddesi uyarınca ibraz süresi geçtikten sonra çekin arkasına atılan imza, ciro hükmünde olmayacak ancak ve ancak alacağın devri olarak hukuki sonuç doğuracağından çeki elinde bulunduran hamile karşı, kişisel defiler de ileri sürülebilecektir.
KAYNAKÇA
1-Abuzer Kendigelen,Çek Hukuku,2019
2-Yrd. Doç. Dr. Ali Haydar Yıldırım,Çek Cezası
Ahmet Büyükşişli,Karşılıksız Çeke Bağlanan Sonuçlar,Yüksek Lisans Tezi
3-Çiğdem Kavasoğlu Akbulut,Karşısılıksız Çek Keşide Etmenin Hukuki ve Cezai Sonuçları,Yüksek Lisans Tezi
4-İsmail Eyilik,Çekte Başvurma Hakkı,Yüksek Lisans Tezi
5-Erdoğan Moroğlu/Abuzer Kendigelen Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat 2014
6-Seza Reisoğlu, Çek Hukuku, 2011
7-Hasan Pulaşlı, Kıymetli Evrak Hukukunun Esasları , 2020
8-Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2017
9-Can, Halil / Güner, Semih: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1999, s.241
10-Narbay, Şafak: Çekten Cayma ve Ödeme Yasağı, 1. Bası, İstanbul 1996, s.3
11-Battal, Ahmet: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2005, s.152
12-Öztan Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku,2. Bası,Ankara 1998, s.1167.
[1] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-1312 K. 2021/864 T. 29.6.2021;Dava dilekçesinde davacı;
davalı taşıyıcının sözleşmeyi ihlalinden kaynaklanan tazminat talebini, dergilerin hiç dağıtılmaması, geç dağıtılması ve sözleşme gereği alıcılarına teslim edilmeyen dergilerin kendisine iade edilmemiş olmasına dayandırarak 17.500TL’nin davalıdan tahsilini talep etmekle beraber, talep sonucunda yukarıda zikredilen tazminat kalemlerine ilişkin olarak hangi zarar kalemi bakımından ne kadar tazminat talebinde bulunduğunu açık bir biçimde belirtmemiştir. Bu durumda mahkemece, HMK’nın 31. maddesi uyarınca, öncelikle davacıya her bir tazminat kalemi için ne miktarda tazminat talebinde bulunduğu açıklattırıldıktan sonra işin esası incelenerek davanın sonuçlandırılması gerekmektedir.
Davalı taşıyıcı, taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin aslî edimlerinden olan dergilerin sözleşmeye uygun olarak alıcılarına teslimi hususunda ispat külfeti altındadır. Dolayısıyla teslim edilmediği iddia olunan dergilerin sözleşmeye uygun olarak teslimatının yapıldığını veya teslimatın kendi kusurundan kaynaklanmayan nedenlerle yapılamadığını ispat yükü davalı taşıyıcıda olduğundan usulüne uygun olarak davalı taşıyıcıya teslim edilen ancak alıcılarına teslim edilmeyen dergiler bakımından davacının sorumluluğuna hükmedilmesi doğru olmamıştır. Bu kapsamda davalı taşıyıcı, teslim edilmeyen dergiler bakımından ispat külfetini yerine getirmediği takdirde, TTK’nın 781. maddesi çerçevesinde davacının bu sebeple uğradığını iddia ettiği zararlardan sorumludur.
Ayrıca davacı tarafça, davalı taşıyıcı tarafından alıcılarına teslim edilen bir kısım dergilerin geç teslim edildiği iddia edilerek bu sebeple uğranılan zararın da tazmini talep edilmiştir. Bu kapsamda, TTK’nın 779. maddesi uyarınca taşıma işi, taraflar arasında belirlenen sürede veya somut olaya göre münasip bir sürede tamamlanması gerekmekte olup geç teslim hâlinde kanunî “kusur karinesi” çerçevesinde davalı taşıyıcının bu sebeple ortaya çıkan zarardan sorumluluğu söz konusu olacak ise de; söz konusu karine ve buna dayalı olarak ortaya çıkan sorumluluk, ancak taşıma konusu dergilerin alıcılarına geç teslimi olgusunun ispatıyla doğar. Bu hususta ispatı yükü ise TMK’nın 6. maddesiyle HMK’nın 190. maddesi gereğince; teslimatın gecikmesi olgusunun ispatına bağlanan hukukî sonuçtan lehine hak çıkaran davacı gönderene aittir. Zira geç teslimin davacı tarafça ispatı durumunda, TTK’nın 780 ve 781. maddelerinde kabul edilen “kusur karinesi” gereği davacının varlığını iddia ettiği zararın davalıdan tazmini gerekecek olup bu aşamadan sonra davalı taşıyıcı, ancak teslimatın gecikmesinde kusurunun bulunmadığını ispatlayarak sorumluluktan kurtulabilecektir. Ayrıca HMK’nın 190/2. maddesi uyarınca; TTK’nın 780 ve 781. maddelerinde düzenlenen “kusur karinesi”, niteliği gereği kanunî bir karine olduğundan, bu kanunî karineye dayanan davacı, karinenin temelini oluşturan vakıa olan geç teslim olgusunu ispatla mükelleftir. Bu sebeple davalı taşıyıcı tarafından alıcılarına teslim edilen dergiler bakımından geç teslim edildiğine dair iddianın ispat yükü davacı üzerindedir. Hâl böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
[2] Yargıtay 3. Hukuk dairesi E. 2022/7993 K. 2023/373 T. 1.3.2023; Dava, alınacak mal karşılığı verilen
çekin bedelsiz olduğuna ilişkin yapılan icra takibi sebebi ile açılmış itirazın iptali davasıdır.
Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa yemin teklifinde bulunabilir. Yemin, iddianın ispatı yönünden son başvurulacak bir ispat vasıtasıdır. Hakim, davacının iddiasını, yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine vardığı takdirde, davacı tarafa, dava dilekçesinde dayandığı yemin delilini de resen hatırlatmalıdır. Aksi halde, davacının tüm delilleri toplanıp, değerlendirilmemiş olur. Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi davacı, dava konusu çekleri mal karşılığı davalıya verdiğini, ancak malların teslim edilmediğini yazılı belge ile ispat edememiştir. Ne var ki davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmıştır. Bu itibarla davacının iddiasını isbatta dayandığı yemin delili çerçevesinde gerekli hatırlatma ve teklif yapılmalı ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yargıtay 12. Hukuk dairesi E. 2014/2114 K. 2014/6437 T. 6.3.2014; Çekin kayıtsız şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi içermesi şekil unsurlarından birisi olup, bu hususu içermeyen belgenin çek olarak kabul edilmesi imkanı bulunmamaktadır.
[3] Mehmet Köle/Fatma Görgülü, Son Düzenlemeler Işığında Çekin Şekil Şartları Ve Çeke Dayalı Kambiyo
Senetlerine Özgü Takip Yolları, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 21, Sayı: 35, Yıl: 2016
[4] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-37 K. 2021/512 T. 20.4.2021; Dava, çekten kaynaklanan alacak
istemine ilişkindir. Dava konusu çeklerdeki imzaların keşideciye ait olduğunu ispat yükü davacı tarafa yüklenerek, eksik inceleme sonucu hükme esas oluşturacak niteliği yoksun bilirkişi raporu nazara alınıp, dava konusu çeklerdeki imzaların keşideci eli ürünü olduğunun tespit edilemediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi, eldeki uyuşmazlığa ilişkin ispat külfetine ve sahtelik incelemesine dair tüm kanunî düzenlemelere ve ilkelere aykırılık teşkil etmektedir.
Tüm dosya kapsamına göre dava konusu çeklerdeki keşideciye atfen atılan imzaların sahteliğine ilişkin uyuşmazlıkta ispat külfetinin, TMK’nın 6. maddesiyle HMK’nın 190/1. maddesi uyarınca davalı Bankada olduğu nazara alınarak, HMK’nın 211/1-b maddesi çerçevesinde bilirkişi raporunda işaret edilen keşidecinin çek tanzim tarihine yakın tarihli, değişik amaçlarla atmış olduğu samimi mukayese imzalarını içeren belge asılları ve davalı tarafından fotokopi olarak sunulan evrakın keşidecinin ıslak imzalarını havi asıllarının teminiyle yapılacak bilirkişi incelemesi sonrasında bir karar verilmesi gerekir.
[5] Ancak ÇK’nın geçici 3. maddesinin 5. fıkrası kapsamında ileri tarihli çeklerin, 31.12.2017 tarihine kadar
üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ödenmek için muhatap bankaya ibrazı yasaklanmıştır. İbraz edilmiş olsa dahi bu geçersiz sayılacak, hesapta karşılık olsa dahi banka tarafından ödenmeyecek ve çekin karşılığı yoksa da “karşılıksızdır” işlemine tabi tutulmayacaktır
[6] Tekinalp Ünal: Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın İleri Keşide Tarihli Çeklere İlişkin Sisteminin Değerlendirilmesi, Çekler Hakkındaki 3167 sayılı Kanunla İlgili Adalet Bakanlığı Taslağı ve Karşı Görüşler Sempozyumu, Bildiriler-Tartışmalar Panel, 22 Ocak 2002, Ankara, 2002, s. 82, 85 (Panel, Tartışmalar).
[7] Tekinalp Ünal: Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın İleri Keşide Tarihli Çeklere İlişkin Sisteminin Değerlendirilmesi, Çekler Hakkındaki 3167 sayılı Kanunla İlgili Adalet Bakanlığı Taslağı ve Karşı Görüşler Sempozyumu, Bildiriler-Tartışmalar-Panel, Ankara 22 Ocak 2002, Ankara, 2002 (Tartışmalar)., s. 81.
[8] Öztan, Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, 18. Bası, Ankara, 2013. s. 305-306.
[9] Karahan, Sami / Arı, Zekeriyya / Bozgeyik, Hayri / Saraç, Tahir / Ünal, Mücahit: Kıymetli Evrak Hukuku,
- Bası, Konya, 2013., s. 396.
[10] Kendigelen, Abuzer: Çek Hukuku, 4. Bası, İstanbul, 2007, s. 287.
[11] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2012/19-1098 K. 2013/400 T. 27.3.2013; Dava, teminat çeki borçlusuna
karşı başlatılan ilamsız icra takbiine vaki icra takibine vaki itirazın iptali ve icra tazminatı istemine ilişkindir. Mahkeme, süresinde ibraz edilmeyen çek için zamanaşımı süresinin geçirildiğinden bahisle
davayı reddetmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık süresi içinde ibraz edilmeyen çeke dayalı olarak davacı hamil banka tarafından T.T.K’nun 644. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme sebebiyle açılan davada dava açma süresinin başlangıcı tarihidir. Dava ve takip dayanağı çek 30.5.2008 keşide tarihli olup, T.T.K’nun 708/1. maddesi uyarınca ibraz süresi 9.6.2008 tarihinde sona ermektedir. Bu tarih göz önüne alındığında ( 6 ) aylık zamanaşımı süresi ise 9.12.2008 tarihinde dolmaktadır. Davacı hamilin bu tarihten itibaren T.T.K’nun 644. maddesine dayalı olarak ( 1 ) yıl içinde keşideciye karşı müracaatta bulunma hakkı olup davacı hamil, bu süre içinde keşideciye karşı 20.11.2009 tarihinde icra takibine başlamıştır. Bu durumda mahkemece açıklanan bu hususlar dikkate alınarak uyuşmazlığın esasına girilerek T.T.K’nun 644. maddesi gereği davalı keşideciye sebepsiz zenginleşmediğini kanıtlama olanağı tanınarak, tüm deliller birlikte değerlendirilip, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, T.T.K’nun 644. maddesinde öngörülen ( 1 ) yıllık zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin çekin ibraz süresinin bitimi tarihi olan 9.6.2009 tarihi itibariyle davacı hamilin takip ve talepte bulunmadığı ve zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddinde isabet görülmemiştir. Yerel mahkemenin direnme kararı yerinde olmayıp Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekir. Karar tarihinde 6102 Sayılı T.T.K.yürürlülükte olmamasına rağmen, 6762 Sayılı T.T.K.nın 644. maddesine dayalı talep hakkının tabi bulunduğu zamanaşımı süresi konusundaki boşluğun doldurulmasında 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732/4. maddesindeki kanun hükmünün dikkate alınmasının gerektiği ve böylece somut olay açısından tatbiki gereken 6762 Sayılı T.T.K.nın 644. maddesine dayalı talep hakkına uygulanması gereken ( 1 ) yıllık zamanaşımı süresinin, çekin aynı kanunun 726. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığı tarihten itibaren başlamasının gerektiği Genel Kurul çoğunluğunca kabul edilmiştir.
[12] “… TK’nın 720. maddesi hükmüne göre, vaktinde ibraz edilmiş çekin ödenmemiş olduğunun muhatap
tarafından ibraz nü de gösterilmek suretiyle çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir beyanla belirtilmesi zorunludur. Çekin süresinde bankaya ibraz edildiği bankadan alınan cevabi yazı ile kanıtlanmaz. Bu haliyle çekin yasal sure içerisinde bankaya ibraz edildiği anlaşılmadığından alacaklı takip hakkını yitirmiştir. …” (Yargıtay 12. HD, 10282/10310, T. 12.09.1994) (Kendigelen, s. 288).
[13] Kendigelen, s. 288
[14] Kayar, İsmail, Kıymetli Evrak Hukuku, 7. Bası, Kayseri, 2013, s. 203.
[15] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2022/670 K. 2023/677 T. 8.2.2023 Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Davalı banka ciro yolu ile çekin son hamili olup hamil, kambiyo yolu ile takip hakkını yitirirse de 6102 SK’un 732. maddesi uyarınca keşideciye müracaat hakkı bulunmaktadır. Hâl böyle olunca davalı banka, çekin keşidecisine müracaat edebilecektir. Bu durumda davacının sebepsiz zenginleşmediğini ispatlaması gerekmektedir. Davacının sebepsiz zenginleşmediğini ispat edemediği anlaşıldığından davacı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı gerekçe ile kabule karar verilmesi doğru olmamıştır.
[16] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2019/17-16 K. 2020/7 T. 14.1.2020; Dava, tasarrufun iptali istemine
ilişkindir. Olayda davacı alacaklı ile davalı borçlu arasındaki temel ilişkinin çok daha önce başladığı, dosya kapsamındaki beyanlar ile takibe konu edilen çekler ve sunulan faturalardan da görüleceği gibi tarafların devamlılık arz eder şekilde davaya konu tasarruf öncesinde iş yaptıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda, iptali istenilen takip dayanağı borcun konusunu oluşturan temel ilişkinin başlama tarihi 18.03.2011 kabul edilerek bu tarihten sonra yapılan satışlar yönünden mahkemece, işin esasına girilerek taraf delilleri toplandıktan sonra karar verilmesi gerekir.Bu nedenle kararın bozulması gerekir.
Göreve ilişkin olan kurallar kamu düzenine ilişkin olmakla, yerel mahkemece davanın tüketici mahkemesi sıfatıyla görülmesine yönelik bir ara karar oluşturulmadığı, ilk kararda da bu sıfata yer verilmediği gözetilerek direnme kararındaki gerekçeli karar başlığında “Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla” ibaresinin hataen yer aldığı kabul edilmiştir. Mahkemenin sıfatına ilişkin ibarenin kaldırılması gerekir ancak bu mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
[17] Yargıtay 11. Hukuk dairesi E. 2018/2618 K. 2018/7107 T. 15.11.2018 Dava, çeke dayalı alacak istemine
ilişkindir. Mahkemenin davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline ilişkin itirazın iptali istemine ilişkin olduğu şeklindeki gerekçesi dosya kapsamı ile uyumlu olmadığından, Davacı tarafın çeke dayalı olarak alacaklı olduğunu iddia ettiği, davalı tarafın tahsilat makbuzu adı altında düzenlenen makbuzla çek bedelinin nakden tahsil edildiğini ve çeke ait bilgilerin yazılı olduğunu, mal teslim edilmeden çek bedelinin ödendiğini savunarak davanın reddini istediği anlaşılmakla; Dava konusu çek davacının elinde olup davalı keşideciden tahsili talep edildiğine göre dava konusu makbuz davalı tarafın iddia ettiği gibi dava konusu çekin ödendiğine dair değil, çekin teslimine ilişkin makbuz olup mahkemece uyuşmazlığın buna göre değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
[18] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2020/3570 K. 2021/125 T. 19.1.2021; Dava, kıymetli evrak niteliğinde
bulunan ve ibraz süresi içerisinde bankaya ibraz edilmeyen çek nedeniyle alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir. Süresinde ibraz edilmeyen çekler yönünden taraflar arasında temel ilişki bulunmaması halinde yetkili hamil sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre keşideciden alacağın tahsilini isteyebilir. Sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ispat yükümlülüğü keşidecide olup, keşideci sebepsiz zenginleşmediğini kanıtlamalıdır.
Olayda, davalı keşidecinin sebepsiz zenginleşmediğini ispatlaması gerekmekte olup mahkemece ispat külfetinde yanılgıya düşülerek davacı tarafın bilirkişi ücretini yatırmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle, kararın bozulması gerekir.
[19] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/3-1598 K. 2015/1159 T. 8.4.2015; İspat yükü kendisine düşen
taraf, diğer bütün delillerle iddiasını ispata çalışıp, bunu başaramadığı takdirde, son çare olarak yemin deliline başvurur. Taraflar, başlangıçta diğer delilleri ile birlikte yemin teklifinde de bulunabilir. Bu halde’ ilk önce diğer deliller incelenir. Bunlar ile iddia veya savunma ispat edilirse yemin teklifine gerek kalmaz. Buna karşılık, diğer delillerle iddia veya savunma ispat edilemezse, o zaman son çare olarak yemin deliline başvurulur.
[20] Kendigelen, Abuzer , Çek Hukuku 2019 s. 397.
[21] Kendigelen, Abuzer , Çek Hukuku 2019 s. 393.
[22] Yargıtay 19. HD 09.05.2006 tarih ve 2005-8811/5123 sayılı kararı
[23] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2014/16700 K. 2014/18724 T. 1.12.2014; Davacı, davalının kendisinden
almış olduğu hayvansal yem karşılığında borçlanarak çek düzenleyerek kendisine verdiğini , çekin ibrazında karşılığının çıkmaması sebebiyle borçlular hakkında takip yapıldığını, çekin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle icranın geri bırakılmasına karar verildiğini, dava açma zorunluluğunun doğduğunu ileri sürerek sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak dava açmıştır.
Lehdar olmayan davacının temel ilişkiye dayalı olarak keşideciye başvuramayacağı, aksi düşünülse dahi davacının akdi ilişkiyi ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, dava dilekçesi incelendiğinde davacı, davaya konu çeki hayvansal yem bedeli karşılığında davalıdan aldığını beyan etmekle birlikte sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak dava açtığını açıkça bildirmiştir. Davacının dava dilekçesindeki dayandığı hukuki sebep dikkate alınmaksızın ve gerektiği takdirde davanın hukuki sebebi davacıya açıklattırılmaksızın davanın akdi ilişkiye dayalı olarak açıldığının kabulüyle karar verilmesi doğru değildir.
[24] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2019/5329 K. 2020/3385 T. 1.7.2020 Dava, 6102 Sayılı TTK’nın 732.
maddesine göre alacağın sebepsiz zenginleşme nedeniyle tahsili istemine ilişkindir. TTK 732. maddesine göre açılan işbu davada; sebepsiz zenginleşmediğini ispat külfeti davalıda olup, davalı, davacı aleyhine sebepsiz zenginleşmediğini ispat etmelidir. Ancak, davalının çek bedelini ödediğine ilişkin ibraz ettiği dekontlara göre ödemeler, dava dışı şirkete yapılmış olup, söz konusu ödemeler, lehdar dahi olmayan dava dışı bir şirkete ve davacı bankanın çekleri ciro ile devraldığı tarihten sonra yapılmıştır. Ayrıca, davalı tarafça sunulan dekontlarda, ödemelerin dava konusu çeklere ilişkin olarak yapıldığına dair hiçbir açıklama da bulunmamaktadır. Davacı banka, tüm aşamalarda bu çekler nedeniyle davalının kendisine borçlu olduğunu iddia etmiş olduğundan, davacı bankanın bu ödemeleri kabul ettiği veyahut karşı çıkmadığı kabul edilemez. Bu durumda, mahkemece, aksi gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
[25] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2016/1716 K. 2017/4452 T. 18.9.2017; Dava, 6102 Sayılı TTK’nın 732.
maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta, davaya konu çekin keşidecisinin davalı olduğu, davacının kredi borçlusu olan dava dışı şirket emrine düzenlendiği ve davacının da çeki dava dışı şirketten temlik cirosu ile devraldığı anlaşılmaktadır. İşbu dava, keşideci davalı yönünden 6102 Sayılı TTK’nın 732. maddesinde yer alan sebepsiz zenginleşme davası olup, bu madde hükmüne göre, zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan hakların korunması için gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla, düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene ( keşideciye ) aittir. Bu durumda, mahkemece sebepsiz zenginleşmediğini ispat yükünün davalı keşidecide olduğu kabul edilerek bir karar vermek gerekirken; TTK’nın 732. maddesi dikkate alınmaksızın, alınan çekin dava dışı şirketin kredi borcundan davacı tarafça mahsup edilmediği, kredi alacağının dava dışı şirkete karşı halen mevcut olduğu ve sebepsiz zenginleşme şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
[26] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2018/4972 K. 2019/6656 T. 23.10.2019; Dava, dava ve takip konusu çekin
zamanaşımına uğramadığının tespiti ve çek bedelinin tahsili talebine ilişkindir. Gerek ilk derece mahkemesince gerekse bölge adliye mahkemesince tahsil isteminin hukuksal dayanağının zaman itibariyle uygulanması gereken mülga 6762 Sayılı Kanun’un 644. maddesi olduğu kabul edilmiş, mahkemece tahsil istemi yönünden TTK 644. maddesinde öngörülen 1 yıllık süre geçtikten sonra dava açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup verilen bu karar aleyhine davalı yanca herhangi bir itirazda bulunulmamış ve istinaf yoluna başvurulmamıştır. Bu itibarla davacının tahsil isteminin hukuksal dayanağının 6762 Sayılı Kanun’un 644 ( 6102 Sayılı TTK’nın 732. ) maddesinde düzenlenen alacak davası olarak kabulü gerekmektedir. TTK 644. maddesinde bu nitelikteki bir davanın dava konusu çekin zamanaşımına uğramasından itibaren 1 yıllık süre içinde ikame edilmesi gerektiği belirtilmiş olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, kararda bahsedilen 1 yıllık süre, zamanaşımı süresi olarak düzenlenmiş olup ancak davalı tarafından usulüne uygun şekilde def’i olarak süresinde ileri sürülmesi durumunda dikkate alınır. Zamanaşımı def’i, alacaklının alacağını borçlunun rızasına aykırı olarak dava yoluyla isteyebilme hakkını ortadan kaldıran kişisel bir savunma sebebi olması nedeniyle itirazlardan farklı olarak, diğer savunma sebeplerinde olduğu gibi mahkemece resen gözetilmesi söz konusu değildir. Bu nedenle davalı tarafından 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 140. ve 6948 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 161. maddesi hükümleri ile HUMK 74. maddesi ve 6100 Sayılı HMK’nın 25. maddesi hükmü gereğince tahsil istemi bakımından zamanaşımı definin ileri sürülmesi gerekir.
Dosyanın incelenmesinde davalı tarafından TTK 644. maddeye dayalı tahsil istemi bakımından zamanaşımı def’inde bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda gerek ilk derece mahkemesinin tahsil davasının zamanaşımına uğradığı cihetiyle verdiği ret kararı ve gerek bölge adliye mahkemesinin davacının istinaf başvurusu üzerine bu yön itibariyle istinaf başvurusunun reddine dair kararı doğru olmamış, ayrıca zamanaşımı definin davalı tarafından ileri sürülmediği halde mahkemece re’sen dikkate alınması az yukarıda açıklanan kanun hükümlerine aykırı olduğu gibi kamu düzenine de açıkça aykırılık teşkil etmekte olup kararın bu nedenle de resen bozulması gerekmiştir.
[27] Yargıtay 11. HD. 1999/1590 E, 1999/3443 K, 03.05.1999 T; Dava; takip konusu çekler nedeni ile menfi
tespit istemine ilişkindir. Mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyulmasına karar verilmek suretiyle yeniden yapılan yargılama sonucu hüküm kurulmuş ise de, mahkemece Dairemizin bozma ilamı gereği yerine getirilmemiştir. Zira, davacı keşideci ile davalı hamil arasında doğrudan bir hukuki ilişki bulunmayıp bozma ilamında da belirtildiği gibi davacının davasının kabulü için 6762 Sayılı TTK’nun 644. maddesi ( 6102 Sayılı TTK’nun 732. maddesi ) uyarınca bu çek nedeniyle sebepsiz zenginleşmediğinin yazılı delillerle kanıtlanması gerekir. Oysa ki Dairemizin bozma kararı sonrası davalı taraf iddiasını kanıtlamak amacıyla tanık dinletmiş ve mahkemece dinlenen tanık beyanları hükme esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa ki davacı tarafından iddia olunan hususun tanık deliliyle ispatı mümkün değildir. Açıklanan nedenle bozma ilamının yorumlanmasında hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
[28] 6102 Sayılı TTK Madde 808; “Zamanında ibraz edilmiş olan çekin ödenmemiş olduğu ve ödememe hâli;
- a) Resmî bir belge, “protesto” ile, b) Muhatap tarafından, ibraz günü de gösterilmek suretiyle, çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir beyanla, c) Bir takas odasının, çek zamanında teslim edildiği hâlde ödenmediğini tespit eden tarihli bir beyanıyla, sabit bulunduğu takdirde hamil; cirantalar, düzenleyen ve diğer çek borçlularına karşı başvurma haklarını kullanabilir.” şeklindedir.
[29] 2004 Sayılı İİK Madde 170/a-2; “İcra mahkemesi müddetinde yapılan şikayet veya itiraz dolayısıyle,
usulü dairesinde kendisine intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin bu vasfı haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunmadığı hususlarını re’sen nazara alarak bu fasla göre yapılan takibi iptal edebilir.” şeklindedir.
[30] 6102 Sayılı TTK Madde 799; “ Çekten cayma ancak ibraz süresi geçtikten sonra hüküm ifade eder.
Çekten cayılmamışsa, muhatap, ibraz süresinin geçmesinden sonra da çeki ödeyebilir” şeklindedir.
[31] 6102 Sayılı TTK Madde 793; “Protestonun düzenlenmesinden veya aynı nitelikte bir belirlemeden veya
ibraz süresinin geçmesinden sonra yapılan ciro, ancak alacağın temlikinin sonuçlarını doğurur. Tarihsiz bir cironun, protesto veya aynı nitelikte bir belirlemeden veya ibraz süresinin geçmesinden önce yapıldığı, aksi sabit oluncaya kadar karinedir” şeklindedir.
[32] 6102 Sayılı TTK Madde 732; “Zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan hakların korunması için
gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla, düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar.
Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem, muhataba, yerleşim yerli bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve düzenleyen, poliçeyi başka bir kişi veya ticari işletme hesabına düzenlemiş olduğu takdirde o kişiye veya ticari işletmeye karşı da ileri sürülebilir.
Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir istem ileri sürülemez. (4) Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir” şeklindedir.




