TAŞINMAZ SATIŞINDA KDV VE DAMGA VERGİSİ SEBEBİYLE SORUMLULUK
Av.Hüseyin Şahin
Osmaniye Barosu
12/04/2023
GENEL OLARAK
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1/3-d maddesinde, satış yerlerinde yapılan satışların katma değer vergisine tabi olduğu belirtilmiştir.
İcra müdürlüklerinde yapılan satışlar da söz konusu yasal düzenlemeye istinaden kural olarak Katma Değer Vergisine tabi bulunmaktadır[1]. Ayrıca, 21.07.1985 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 15 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinde de, cebri icra, izale-i şuyu, ipoteğin paraya çevrilmesi, tasfiye gibi nedenlerle müzayede mahallerinde yapılacak olan satışların katma değer vergisine tabi olacağı açıkça belirtilmiştir.
21.07.1985 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 15 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinde de, I/2 bölümünde; “Bu satışlarda vergiyi doğuran olay, satışın yapıldığı tarihte vuku bulmaktadır. Verginin mükellefi satışları düzenleyen özel veya resmi kişi ve kuruluşlar olup, Katma Değer Vergisi Kanununun 23/d maddesi hükmüne göre satılan malın kesin satış bedeli katma değer vergisinin matrahı olacaktır.” Düzenleme açıkça belirlenmiştir.
3065 Sayılı Kanun’da bahsedilen “müzayede” kavramı, komisyon karşılığı düzenleyicileri bulunan, kazanç sağlama amacını taşıyan ticari işletme muhasebesindeki bir organizasyonu ifade etmektedir[2]. Ancak yukarıda belirtildiği üzere, 15 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde, cebri icra ve izale-i şüyuu suretiyle yapılacak olan satışlarda bu kapsam içine sokularak katma değer vergisine tabi olacağı belirtilmiş, bu uygulamaya Yargıtay ve Danıştay tarafından da onay verilmiştir.
“3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu gereğince, bu verginin mükellefi satıcıdır. Taraflarca açıkça KDV.’nin satış bedeline dahil olmadığı belirtilmedikçe, KDV satış bedeli içinde tahsil edilmiş sayılır ve mükellef olan satıcı bu vergiyi yatırmak zorundadır. Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerde ve ihale şartnamesinde KDV.’ne dair hüküm bulunmadığından satış bedeli içinde tahsil edilmiştir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.”[3]
Buna göre icra yoluyla yapılan satışlarda verginin mükellefi icra daireleri olup, yapılan satışlar ile ilgili hesaplanan KDV’nin en geç satış bedelinin tahsil edildiği günü izleyen günün mesai saati bitimine kadar vergi dairesine beyan edilip aynı süre içinde ödenmesi gerekmektedir[4].
Buna göre, icra dairesi tarafından haczedilen menkul ve gayrimenkul malların açık artırma suretiyle satışı ile ilgili olarak düzenlenen ve yetkili merciin onayı ile tamamlanan kağıdın, açık arttırmaya konu malların, birden çok isteklisi arasından kime, hangi bedelle satıldığını gösterdiği dikkate alındığında, ihale kararı olarak değerlendirilmesi ve her bir nüshasının Kanuna ekli (1) sayılı tablonun II/2 fıkrasına göre ayrı ayrı aynı nispette damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ihale kararı mahiyetindeki kağıdın düzenlenmesi ile damga vergisini doğuran olay gerçekleşmiş olup, damga vergisinin söz konusu kararda imzası bulunan ihalenin üzerinde kaldığı belirtilen şirketiniz tarafından 44 Seri No.lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği çerçevesinde makbuz mukabili ödenmesi gerekmektedir[5].
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi verdiği bir kararında[6] aynen; “…Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre, müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışlar, katma değer vergisine tabidir. Satış memurluklarınca yapılan satışlar açık artırma usulü ile yapılmaktadır. Satışın yapıldığı yer müzayede mahalli durumundadır. Verginin alınması için, satış nerede yapılırsa yapılsın açık artırma ile yapılması yeterlidir. Satışı yapan satış memuru verginin mükellefidir. Satışın yapılması ile vergiyi doğuran olay meydana gelmekle, kesin satış bedeli de verginin matrahını teşkil etmektedir. Satış kesinleşmeden taşınmazın fiilen alıcıya teslimi mümkün değildir. Olayda, ihalenin feshi davasının reddine ilişkin karar kesinleşmekle matrah belirlenmiş, taşınmazın teslimini isteme hakkı ve KDV borcunu ödeme yükümlülüğü doğmuştur. Satış şartnamesinde, KDV’nin alıcıya ait olduğu belirtilmiş satış tutanağında alıcı, KDV’ni yasal süre içinde yatıracağını taahhüt etmiştir. Bu nedenlerle, KDV’ni yatırma yükümlülüğü alıcıya aittir. 18. 12. 191 tarihli muhtırada; ihalenin feshi davası 23. 01. 1989 tarihinde Yargıtay’dan geçmek suretiyle kesinleşmiş olduğundan, taşınmazın satış bedeli ile KDV’nin muhtıranın tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde yatırılması, aksi takdirde ihalenin feshi cihetine gidileceği ihtar olunmuş, muhtıra 28. 02. 1991 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, KDV, 14. 03. 1991 tarihinde Çatalca Vergi Dairesi’ne yatırılmıştır. Bir işlem süresi içinde yapılmazsa, ilgili, o işlemden beklenen faydayı ve kendisini tahdit eden sonucu önlemek imkanın kaybeder. Satış memuru tarafından verilen süre, kesin süre niteliğindedir. Sonuçları da belirtilmiştir. Katma Değer Vergisi verilen süre içinde yatırılmamış olduğundan İİK’nın 133. maddesi gereğince satış kararının satış memuru tarafından kaldırılması gerekir. Muhtırada verilen yedi günlük süre geçtikten sonra KDV’nin yatırılmış olması, yedi gün geçmekle oluşmuş bulunan satış kararının kaldırılması koşullarını etkilemez. Tellâliye resminin hemen veya verilen süre içinde ödenmemesi hali, 23. 03. 1955 tarih, 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince ihalenin satış memurluğunca resen bozulması nedeni olduğu gibi, KDV’nin de verilen süre içinde ödenmemesi de ihalenin bozulması nedenidir. İhalenin feshi davasında dayanılan maddi vakıalarla, bu davada dayanılan maddi vakıalar farklı olduğundan ihalenin feshi davasının reddedilmiş olması, İİK’nın 133. maddesine dayanılarak şikâyette bulunmayı engellemez ve kesin hüküm oluşturmaz.” Şeklinde görüş bildirmiştir.
Şartname ve satış ilanında da tellâliye harcının alıcıya ait olduğunun belirtilmesi ve tellâliyenin ihale bedeli kavramı içerisinde yer alması sebebiyle, ihale alıcısı kendisine verilen süre içerisinde tellâliye harcını yatırmaz ise bu durumda icra müdürü yine m. 133’e göre ihalenin kaldırılması kararını verecektir[7]. Bu konuda birçok Yargıtay kararına konu olan ve kararlarına dayanak teşkil eden 23. 03. 1955 tarih 1955/1 E. 1955/5 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da aynen; “… Tellâliye resminin ihale bedelinden madud ve ona mülhak olması ve müşterinin bununla ilzam edilebilmesi için arttırma şartnamesine bu kaydın dercedilmesi lazımdır. Aksi takdirde müşteri tellâliye resmini vermekle mükellef olmadığı gibi bunun müddetinde verilmemesinden dolayı da ihale feshedilemez. Bu resim diğer masraflar gibi borçluya tahmil olunur. Belediye Gelirler Kanunu’nun 25. maddesinde tellâliye resminin satılan malın bedelinden istifa olunacağının tasrih edilmiş olması da bunu teyit etmektedir. 10. 06. 1954 tarihli ilamda tellâliye resminin ihale bedelinden madud olduğunun zikredilmesi, bu bedelin arttırma şartnamesine dercedilmese bile müşteriye aidiyetini göstermez. Binaenaleyh bu husus ihtilaf mevzuu değildir. Yukarıdaki kayıt ve şart ihtiva eden ihaleler de tellâliye resmi müşteriye ait ve ihale bedelinden madud olduğuna göre bu bedelin derhal veya verilen mehil zarfında icra veznesine yatırılmaması ihalenin feshini icap ettirir mi? Diğer bir tabirle gerek ihale bedelinden madud olan tellaliye resminin gerekse bizatihi ihale bedelinin verilen mehil zarfında ödenmemesi halinde satış memurunun ihaleyi re’sen feshe salahiyeti var mıdır? İcra ve İflas Kanunu’nun 133. maddesinde (gayrimenkul kendisine ihale olunan kimse derhal veya verilen mühlet içinde parayı vermezse ihale kararı feshedilir) denilmektedir. Maddedeki (feshedilir) tabiri vücub eder. Yani para verilmediği takdirde satış memurunun resen ihaleyi feshetmesi lazımdır. Gerçi Medeni Kanunun 633. maddesi uyarınca ihale ile mülkiyet müşteriye intikal ederse de ihale bedeli derhal verilmeyerek ödeme için mühlet tayin edilmiş ise mülkiyet şarta bağlı olarak intikal etmiş olur. Şart yerine getirilmezse yani verilen mühlet zarfında para ödenmezse ihale feshedilir. Ve mülkiyet eskisi gibi borçlunun uhdesine geçer. Satış memuru dosyayı resen tetkik edecek vakit bulamadığından dolayı ihale müddet hitamında feshedilmemiş ise verilen mehilden sonra müşteri para getirdiği zaman bunu kabul etmeyerek ihalenin feshine karar vermesi icap eder. Şayet satış memuru bunu da yapmayarak parayı alıp vezneye koymuş ise alakadarların mercie şikâyeti üzerine İcra Hâkimliğince bu muamelenin bozulmasına ve mezkûr 133. madde uyarınca satış memurluğunca ihalenin feshi lüzumuna karar verilmesi iktiza eder. Müddet geçtikten sonra verilen paranın kabulüyle ihalenin tekemmül ettirilmesi, kanunun tayin ettiği müddetin satış memurluğunca uzatılması demek olur ki, bu hal müddetleri kesin olarak tespit eden İcra ve İflas Kanununun ruh ve müfadına aykırı düşer. Sözü geçen kanunun yirminci maddesinde müddetleri değiştiren mukaveleler hükümsüz addolunmuştur. Bir an için bunun aksi kabul edilirse tatbikatta birçok ihtilafların doğmasına ve işlerin sürüncemede kalmasına sebebiyet verilmiş olur. Ancak, muamelede menfaattar olan alakalıların muvafakatleri halinde ihale tekemmül edeceğinden böyle bir vaziyette para müddet geçtikten sonra verilmiş olsa bile satış memuru ihaleyi feshedemez. İhale kararı gerek resen gerekse şikâyet üzerine feshedilmiş olsun bu fesih, verilen müddetin nihayet bulduğu tarihe muzaf ve raci olur. Ancak bu gibi muamelelere karşı vaki olacak şikâyetlerde de İcra ve İflas Kanununun on altıncı maddesindeki hükmün tatbik olunacağı tabiidir.”
Netice; İcra ve İflas Kanununun 133. maddesi uyarınca ihale bedeli ile arttırma şartnamesinde müşteri aidiyeti tasrih olunan tellâliye resmi derhal veya verilen mühlet içinde ödenmediği takdirde satış memurluğunca ihalenin resen feshedilmesi, edilmediği surette vaki olacak şikâyet üzerine mercice ihalenin feshi lüzumuna karar verilmesi lazım geldiğine ve İcra ve İflas Dairesinin son içtihadının kanuna uygun bulunduğuna… karar verildi.” Yargıtay’ın ilgili daireleri de yukarıda anılan içtihadı birleştirme kararından önce de[8] şartnamede müşteriye ait olacağı bildirilen tellâliye ücretinin ihale bedelinin bir unsuru haline geleceği ve ödenmemesi halinde ihale kararının kaldırılmasına ya da diğer bir deyişle icra müdürü tarafından re’sen ihalenin feshine karar verilmesi gerektiğini kararlarında ifade etmiş iken bilahare de anılan içtihadı birleştirme kararından sonra bu yöndeki kararları istikrar kazanmış[9] ancak Yargıtay yeni tarihli kararlarında[10] ise 01. 07. 1948 tarihli Belediye Gelirleri Kanunu’nun 26. 05. 1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ile yürürlükten kaldırıldığını ve anılan Kanun’un 68. maddesi’nde “tellallık harcını mal ve ürünleri satan gerçek ve tüzel kişilerin ödemekle yükümlü olduğu” hükmünün getirilmiş olması ve anılan hükmün emredici nitelikte bulunması sebebiyle, şartnamede tellâliye harcının alıcıya ait olacağının bildirilmiş olmasının yasanın emredici hükmünü bertaraf edemeyeceği dolayısıyla da tellâliye harcından borçlunun sorumlu olduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak Yargıtay yeni tarihli kararları doğrultusunda tellâliye harcı şartnamede alıcıya ait olduğu belirtilse dahi ihale bedeli kavramı içerisinde yer almadığı görüşündedir. Yargıtay İcra İflas Dairesi 06. 06. 1970 tarihli bir kararında, ihale alıcısının ihale bedelini ödememesi halinde, İİK m. 133 f. 1 c. 2 gereğince, ihale alıcısından sonra en yüksek teklifte bulunan iştirakçiye teklifte bulunulması ve bu iştirakçinin de teklif kabul edip taşınmazın kendisine ihale edilmesi durumunda ödeyeceği ihale bedeli içerisinde tellâliye ücretinin yer alamayacağını, en yüksek pey süren ikinci kişiye yapılan bu ihalenin artırma işlemlerini gerektirmemesi sebebiyle tekrar tellâliye ücreti yatırması gerekmediğini ifade etmiştir. Anılan kararın geniş metni aşağıda sunulmuştur; “23. 05. 1955 tarihli 1/5 sayılı İçtihadı birleştirme kararında açıklandığı gibi; Satış şartnamesinde müşteriye ait olduğu bildirilen tellâliye resmi, satış bedelinin bir cüzüdür. İlk müşterinin, tellâliye resmi de idhal edilmek suretiyle tahakkuk edecek satış bedelinin tamamını, muayyen müddet içinde, icra veznesine yatırmaması, buna yapılan ihalenin feshini, gayrimenkulün bundan sonra en çok pey sürmüş şahsa teklif edilmesini gerektirir. Üç gün içinde almaya razı olursa ihale buna yapılır. Bu ikinci ihale ayrıca artırma işlemlerini gerektirmediğinden tekrar tellâliye resmi ödenmesini icap ettirmez. Bu şahıs ancak teklif ettiği ve 129. maddenin ilk fıkrasına uygun bedelle sorumludur. İhalenin bozulmasına sebebiyet veren ilk müşteriye ödettirilecek bedel farkı tespit edilirken bunun sürdüğü peye bedelin bir cüzü olan tellâliye resmi de eklenmek suretiyle baliği nazarı itibara alınır.”
KDV’NİN ÖDENME ZAMANI ve ZAMANINDA ÖDENMEMESİNİN SONUÇLARI
KDV ödeme yükümlülüğünün ne zaman doğacağı uygulamada tereddütlere yol açmaktadır. Bu tereddütlerin temel nedeni, rızai yoldan yapılan devirlerden farklı olarak cebri icra yoluyla yapılan satışlarda mülkiyetin tescilden önce kazanılmış olmasıdır. (TMK m. 705)[11]. Bu durumda acaba ihale bedelinin yatırılması için öngörülen süre içerisinde KDV’nin de yatırılması gerekecek midir, yoksa ihalenin kesinleşmesiyle birlikte mi katma değer vergisini ödeme yükümlülüğü doğmaktadır?
3065 Sayılı Kanun’un 1.maddesinde müzayede mahallinde yapılan satışlardan kaynaklanan teslimlerin katma değer vergisine tabi olduğu belirtilmiş ve 10. maddesinde de malın teslimiyle vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği ifade edilmiştir. Teslim kavramından ne anlaşılması gerektiği ise aynı Kanun’un 2. maddesinde “bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi” olarak açıklanmıştır.
Söz konusu yasal düzenlemelerden hareket edildiğinde, cebri icra yoluyla yapılan satışa konu taşınmazın mülkiyetinin ihale alıcısına geçmiş olması vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi için yeterli olmamakta, aynı zamanda tasarruf yetkisinin de alıcıya devredilmiş olması gerekmektedir[12].
Tasarruf yetkisinin ne zaman ihale alıcısına devredildiği ise TMK.nun 705. maddesinin son cümlesinde belirtilmiştir. Buna göre ihale ile birlikte mülkiyet ihale alıcısına geçmekle birlikte, ihale alıcısının tasarruf yetkisi ancak taşınmazın ihale alıcısı adına tescili ile doğmaktadır. Bu durumda, alıcı, taşınmaz henüz kendi adına tescil edilmeden tasarruf yetkisine sahip olamayacağına göre, 3065 Sayılı Kanun’un 2. ve 10. maddelerinde yer alan açık düzenlemeler karşısında ihale ile birlikte KDV ödeme yükümlülüğünün doğduğundan söz etme imkanı da bulunmamaktadır.
Cebri icra yoluyla yapılan satışlarda katma değer vergisini doğuran olay bizatihi ihalenin kendisinin değil bu ihale gereğince yapılacak devir işlemi olduğundan, İİK.nun 130. maddesinde belirtilen ve yasal 10 günlük süre içerisinde ödenmesi gereken tutara KDV dahil değildir. Bir diğer ifadeyle icra müdürünün, alıcıya tanınan 10 günlük süre içerisinde KDV’nin ödenmemiş olduğunu gerekçe göstererek İİK.nun 133.maddesi gereğince ihale kararını kaldırması mümkün bulunmamaktadır[13].
İhale kesinleştiğinde (yasal süre içerisinde ihalenin feshi talep edilmez ya da talep edilir de bu yönde açılan dava kesin olarak reddedilirse) icra müdürlüğü ihale alıcısından KDV ödenmesini bir yazı ile talep etmeli, ödememesi durumunda ihalenin feshedileceğini ihtar etmeli ve ödemede bulunmak üzere kendisine uygun bir süre tanımalıdır[14].
Yargıtay, cebri icra yoluyla yapılan satışlarda KDV’nin ödenme zamanı ve ödenmemesinin sonuçları konusunda zaman içerisinde farklı kararlar vermiştir. Ancak son kararlarındaki görüşü, KDV’nin ihalenin kesinleşmesiyle birlikte alıcıdan tahsil edilmesi gerektiği yönündedir[15].
KDV’nin ihalenin kesinleşmesiyle birlikte ödenmesi gerekmekte ise de ihalenin kesinleşmiş olduğu ve bu sebeple KDV’nin ödenmesi gerektiği alıcıya bildirilene kadar bu vergi için gecikme faizi uygulanması hukuken mümkün bulunmamaktadır. Çünkü, ihalenin kesinleşmiş olduğundan ve dolayısıyla artık katma değer vergisini ödemek zorunda bulunduğundan haberdar olmayan ihale alıcısının gecikme faizi ile sorumlu tutulması her şeyden önce hukukun temel ilkelerine aykırılık oluşturacaktır[16].
İhalenin kesinleşmesi üzerine icra müdürlüğü tarafından gönderilen yazıya rağmen alıcı katma değer vergisini ödemez ise o takdirde icra müdürlüğü ihale kararını kaldırmalıdır. Böyle bir durumda alıcı adına tescil işlemi yapılmamış olduğundan KDV de tahakkuk etmemiş olacaktır.
İhale alıcısı, ihalenin kesinleşmesinden sonra icra müdürlüğü tarafından kendisine tanınan süre geçtikten sonra katma değer vergisini yatırmış olsa dahi yine de ihalenin kaldırılmasına karar verilmelidir. Çünkü, şartnamede devir işleminin yapılabilmesi için ihale bedeline ilaveten KDV’nin de ödenmesi gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen alıcı icra müdürlüğü tarafından kendisine tanınan süre içerisinde katma değer vergisini yatırmamıştır. Kendisine verilen sürenin dolmasıyla yasal sonuçlar ortaya çıktığından, sonradan yapılan ödeme bu sonucu değiştirmeyecektir[17].
İhale, icra müdürlüğü tarafından kaldırılır ya da mahkemece feshedilirse KDV ödenmesi de söz konusu olmayacaktır. Şayet ihale henüz kesinleşmeden alıcı tarafından KDV ödenmiş ise fesih veya kaldırma kararı ile birlikte ödenen KDV’nin de alıcıya iade edilmesi gerekecektir. Nitekim 15 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinde, müzayede mahallinde yapılan satışlarda, satışın herhangi bir sebeple gerçekleşmemesi halinde vergi tahakkuk ettirilmeyeceği, tahakkuk ettirilen verginin ise terkin edileceği açıkça belirtilmiştir.
Adalet Bakanlığı İcra İşleri Dairesi Başkanlığı, Sayı : 86420598-417/5667, 02.06.2022 tarihli, Konu : İcra ve İflâs Kanunu Uyarınca Borçluya Satış Yetkisi Verilmesine Dair Yönetmelik yazısı içeriğinde özetle;
“Borçluya verilen satış yetkisine istinaden borçlunun haczedilmiş bulunan malını rızaen satarak borcunu ödemesine imkân sağlayan bu müessesenin, rızaen satış sürecinde cebri satış işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesi ve alacaklının satış isteme süresinin işlememesi sebebiyle cebri icra prosedürü içerisinde borçlunun inisiyatifiyle yürütülen bir aşamayı ifade ettiği, rızai satış yetkisinin verilmesi üzerine borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan satış anlaşmasının icra dairesi dışında gerçekleştirildiği, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendinin (d) alt bendinde belirtildiği gibi müzayede mahallinde yapılan bir satıştan söz edilemeyeceği ve müzayede mahallinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.” Belirtilmekte olup bu konuda istisnai bir durum ortaya çıktığı da sabittir.
SONUÇ
Sonuç olarak, icra dairelerinde yapılan satışlarda KDV yönünden uygulamada satışa konu menkul veya gayrimenkul açısından KDV damga vergisi ödenmesinin zamanı ile ilgili önemli problemler yaşanmaktadır. Bu problemlerin en aza indirgenebilmesi için yaşanana sorunla ilgili Gelir İdaresinden özelge talep edilerek ilgili icra dairesine ibraz edilmesinde yarar görülmektedir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 111/a maddesi kapsamında borçluya verilen satış yetkisine istinaden hacizli malın borçlu tarafından rızaen satılması ve mahkemece satış işleminin onaylanması halinde;
1- 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu gereğince KDV’nin alınamayacağı,
2- 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı Tablo’nun “II. Kararlar ve mazbatalar” bölümünün 2’nci maddesi uyarınca satış bedeli üzerinden binde 5.69 oranında ihale kararı damga vergisi tahsili gerektiği,
3- 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (1) sayılı Tarife’nin “B-İcra ve İflas Harçları”, “I-İcra harçları” başlıklı bölümünün (3/c) bendi gereğince alınması gereken tahsil harcı oranının Harçlar Kanunu’nda belirlenen sınırlar çerçevesinde yüzde 11,38 olduğu,
4- Taşınmazların tapu müdürlüklerinde yapılan tescil işlemi sırasında yatırılan tapu alım ve satım harcının satıcı tarafından ödenmesi gereken (bedelin binde 20’si oranında) miktarın icra dairesi tarafından borçlu namına ödenmesinin gerekeceği, Değerlendirilmekle birlikte konunun yargı mercilerine intikal etmesi halinde ise yargı mercilerince verilen karara göre işlem yapılması gerektiği düşünülmektedir.
İcra yoluyla yapılan satışlarda verginin mükellefi, satışı gerçekleştiren icra daireleridir. İcra dairelerince müzayede mahallinde yapılan satışlar nedeniyle hesaplanan katma değer vergisi, ilgili mevzuatı uyarınca en geç bedelin tahsil edildiği günü izleyen günün mesai saati bitimine kadar vergi dairesine beyan edilip aynı süre içinde ödenecektir. (91 Seri No’lu KDV Genel Tebliğ ile değiştirilen parağraf)
Satışa ait katma değer vergisinin bu süre içinde beyan edilerek ödenmemesi halinde teslim gerçekleştirilmeyecektir.
Bu işlem sırasında her bir satışa ait bilgileri içeren ve ekte örneği verilen 5 No’lu Katma Değer Vergisi Beyannamesi kullanılacaktır. Bu beyanname, satışı gerçekleştiren icra dairesi yetkilisi tarafından imza, tarih ve mühür kullanılmak suretiyle onaylanacaktır. Her bir satışa ait katma değer vergisinin tahakkukuna esas olmak üzere düzenlenen bu belgenin bir örneği ile vergi dairesi makbuzu, mükellef tarafından Vergi Usul Kanununun muhafaza ve ibraz hükümleri çerçevesinde saklanacaktır.
Öte yandan 15 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin (I) bölümünde ise müzayede mahallerinde yapılan satışlarda satışın herhangi bir nedenle gerçekleşmemesi halinde vergi tahakkuk ettirilmeyeceği, tahakkuk ettirilen verginin terkin edileceği açıklanmıştır. Buna göre, müzayede suretiyle yapılan satışlarda herhangi bir nedenle malların alıcıya tesliminin gerçekleşmemesi halinde vergiyi doğuran olay meydana gelmemektedir.
Bu durumda teslimi gerçekleşmeyen mallar için katma değer vergisi ödenmiş olması halinde bu verginin tahakkuktan terkin edilerek, alıcıya ödenmek üzere satışı yapan kurum veya kuruluşa iade edilmesi gerekmektedir.
KAYNAKLAR
1-6098 sayılı TBK m 274-281 hükümlerinde Açık artırma yoluyla satışlar , hükümler ve usulüne ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.
2-Yılmaz Özbalcı, Katma Değer Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, Oluş Yayıncılık, Ankara 1999, s.141.
3-Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 2003/12049 K. 2004/1682 T. 17.2.2004;”Sözleşmelerde ve İhale Şartnamesinde KDV.‘ye Dair Hüküm Bulunmadığından Satış Bedeli İçinde Tahsil Edildiğinin Kabulü Gereği )
4-Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri KDV Grup Müdürlüğü 08/08/2012 tarih B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV GENEL-2474, İcra Müdürlüğünde yapılan satışlarda KDV ve Damga Vergisinin ödenme zamanı hakkında konulu yazısı. “ icra müdürlüğünden ihalelerini aldığınız araçlara ilişkin hesaplanan katma değer vergisi (KDV) ile damga vergisinin ödeme zamanı hakkında Başkanlığımız görüşü” içerikli yazısı.
5-Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri KDV Grup Müdürlüğü 08/08/2012 tarih B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV GENEL-2474, İcra Müdürlüğünde yapılan satışlarda KDV ve Damga Vergisinin ödenme zamanı hakkında konulu yazısı. “ icra dairesi tarafından haczedilen menkul ve gayrimenkul malların açık artırma suretiyle satışı ile ilgili olarak düzenlenen ve yetkili merciin onayı ile tamamlanan kağıdın, açık arttırmaya konu malların, birden çok isteklisi arasından kime, hangi bedelle satıldığını gösterdiği dikkate alındığında, ihale kararı olarak değerlendirilmesi ve her bir nüshasının Kanuna ekli (1) sayılı tablonun II/2 fıkrasına göre ayrı ayrı aynı nispette damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir ” içerikli yazısı.
6-Yargıtay 12. HD 15. 03. 1993 T. E. 1731 K. 5281 (YKD, 1993/7, s. 1023)
7- Postacıoğlu, İlhan E. ; İcra Hukuku Esasları, İstanbul 1982.s. 487
8-Muşul, Timuçin; İcra ve İflas Hukuku, 1. Baskı, İstanbul 2005, s. 604;
9- Erturgut, Mine; İcra ve İflas Hukukunda Menkullerin Paraya Çevrilmesi, Ankara 2000, s. 130-131;
10- Öğütçü, A. Tahir; İcra ve İflâs Kanunundaki Yenilikler, Kayseri 1965, s. 109.
11-Y. İİD 07. 05. 1954 T. E. 1841 K. 2222 “Dellaliye resmi ödenmesinin hangi tarafa ait olduğu hususunda
kanunda açık bir hüküm mevcut değilse de artırma şartnamesinde mezkûr resmin müşteriye aidiyeti dercolunduğu ve bu suretle ilanlar yapıldığı takdirde ihale bedeline mülhak ve ondan madut olacağından dellaliye resminin de derhal veya verilen mehil içinde ödenmemesi ihalenin feshini icap ettirdiği …”
12-Nedimoğlu, Kevni / ARVAS, Necmeddin; Bütün İçtihatlarıyla İcra ve İflâs Kanunu, Ankara 1954.., s. 158-159
13-Y. İİD 20. 11. 1964 T. E. 13252 K. 13256 “İİK’nın 133. maddesinde belirtildiği gibi; ihale bedeli veya artırma şartnamesiyle müşteriye aidiyeti açıklanmak suretiyle bedelin bir unsuru haline gelen dellaliye resmi derhal veya verilen mühlet içinde ödenmediği takdirde satış memuru, ilgililerin istek ve şikâyetlerini beklemeksizin ihaleyi re’sen bozmağa mecburdur. “(Hüdayioğlu, Behçet; İcra ve İflâs Kanunu ve Tatbikatı, s. 166); Y. İİD 21. 04. 1970 T. E. 4392 K. 4406 (Yelekçi, Memduh; a. g. e., s. 299); Y. 12. HD 07. 10. 1982 T. E. 6137 K. 6914, Y. 12. HD 03. 05. 1979 T. E. 3717 K. 4037, Y. İİD 18. 01. 1963 T. E. 506 K. 614 (Uyar, Talih; İhale ve İhalenin Bozulması, s. 531–532); Y. 12. HD 31. 10. 1983 T. E. 6417 K. 8188 (YKD, 1984/2 s. 265)
14-Hüdayioğlu, Behçet; İcra ve İflâs Kanunu ve Tatbikatı, s. 166
15-Yelekçi, Memduh; İcra Ve İflâs Kanunu, Notlu-Açıklamalı Emsal Yargıtay Kararıyla, Ankara 1986, s.299
16-Uyar, Talih; İhale ve İhalenin Bozulması, s. 531–532
17-, Uyar, Talih; İcra ve İflâs Kanunu Şerhi, C. 6, s. 9928–9930
18-Y. 12. HD 16. 12. 2003 T. E. 21326 K. 24901 ;Y. 12. HD 24. 02. 2006 T. E. 2005/26572 K. 3610, Y. 12. HD 09. 02. 2006 T. E. 2005/14848 K. 1997, Y. 12. HD 02. 02. 2006 T. E. 2005/24756 K. 1240, Y. 12. HD 23. 03. 2004 T. E. 1827 K. 6870, Y. 12. HD 05. 03. 2004 T. E. 2003/28110 K. 5125, (Uyar, Talih; İcra ve İflâs Kanunu Şerhi, C. 6, s. 9928–9930)
19-Her ne kadar müzayede suretiyle satışlara ilişkin Borçlar Kanunu’nun 231. maddesinin ilk fıkrasında, müzayededen alınan taşınmaz malların mülkiyetinin tapu siciline kaydedilmekle alıcıya geçeceği belirtilmekte ise de aynı maddenin son fıkrasında ise cebri müzayede yoluyla yapılan satışlara ilişkin özel hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. Cebri icra yoluyla yapılan satışlar bakımından özel hüküm ise Medeni Kanun’un 705. maddesinde düzenlenmiştir.
20-BAYRAKDAR, Bekir, “Müzayede Mahallerinde Yapılan Satışların KDV Karşısındaki Durumu”, Vergi Dünyası Dergisi, S:201 (Mayıs 1998), s.109.
21-Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 12.01.2004 tarih ve E:16690 – K:86 sayılı kararı. İzmir Barosu Dergisi, Ocak 1995, s.103
22-Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 27.01.2005 tarih ve E:24821 – K:1083 sayılı kararı.(www.kazanci.com.tr)
23-UYAR, Talih, “Katma Değer Vergisi İle İhale (Damga) Pullarının Ne Zaman Yatırılması Gerekir? Bunların Ödenmemesi İhalenin Feshini Gerektirir mi?”, İstanbul Barosu Dergisi, 1998, S.1-2-3, s.84 vd.
24-Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 14.06.1995 tarih ve E:8461 – K:8818 sayılı kararı. (www.kazanci.com.tr)
25-Danıştay 9. Daire’nin 05.10.2005 tarih ve E:2842 – K:2659 sayılı kararı.(www.hukukturk.com)
26-Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 15.03.1993 tarih ve E:1731 – K:5281 sayılı kararı. (İstanbul Barosu Dergisi, 1993, S: 7, s. 1023)
27-Murat Dönmez, Taşınmaz Satışlarında İhale Kararının Kaldırılması Ve Tamamlayıcı Artırma, TBB Dergisi, Sayı 73, 2007
[1] 6098 sayılı TBK m 274-281 hükümlerinde Açık artırma yoluyla satışlar , hükümler ve usulüne ilişkin
düzenlemeler yer almaktadır.
[2] Yılmaz Özbalcı, Katma Değer Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, Oluş Yayıncılık, Ankara 1999,
s.141.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 2003/12049 K. 2004/1682 T. 17.2.2004;”Sözleşmelerde ve İhale Şartnamesinde KDV.‘ye Dair Hüküm Bulunmadığından Satış Bedeli İçinde Tahsil Edildiğinin Kabulü Gereği )
[4] Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri KDV Grup Müdürlüğü
08/08/2012 tarih B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV GENEL-2474, İcra Müdürlüğünde yapılan satışlarda KDV ve Damga Vergisinin ödenme zamanı hakkında konulu yazısı. “ icra müdürlüğünden ihalelerini aldığınız araçlara ilişkin hesaplanan katma değer vergisi (KDV) ile damga vergisinin ödeme zamanı hakkında Başkanlığımız görüşü” içerikli yazısı.
[5] Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri KDV Grup Müdürlüğü
08/08/2012 tarih B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV GENEL-2474, İcra Müdürlüğünde yapılan satışlarda KDV ve Damga Vergisinin ödenme zamanı hakkında konulu yazısı. “ icra dairesi tarafından haczedilen menkul ve gayrimenkul malların açık artırma suretiyle satışı ile ilgili olarak düzenlenen ve yetkili merciin onayı ile tamamlanan kağıdın, açık arttırmaya konu malların, birden çok isteklisi arasından kime, hangi bedelle satıldığını gösterdiği dikkate alındığında, ihale kararı olarak değerlendirilmesi ve her bir nüshasının Kanuna ekli (1) sayılı tablonun II/2 fıkrasına göre ayrı ayrı aynı nispette damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir ” içerikli yazısı.
[6] Yargıtay 12. HD 15. 03. 1993 T. E. 1731 K. 5281 (YKD, 1993/7, s. 1023)
[7] Postacioğlu, İlhan E.; a. g. e., s. 487; Muşul, Timuçin; İcra ve İflâs Hukuku, s. 604; Erturgut, Mine; a. g.
e., s. 130-131; Öğütçü, Tahir; a. g. e., s. 109.
[8] Y. İİD 07. 05. 1954 T. E. 1841 K. 2222 “Dellaliye resmi ödenmesinin hangi tarafa ait olduğu hususunda
kanunda açık bir hüküm mevcut değilse de artırma şartnamesinde mezkûr resmin müşteriye aidiyeti dercolunduğu ve bu suretle ilanlar yapıldığı takdirde ihale bedeline mülhak ve ondan madut olacağından dellaliye resminin de derhal veya verilen mehil içinde ödenmemesi ihalenin feshini icap ettirdiği …” (Nedimoğlu / Arvas; a. g. e., s. 158-159)
[9] Y. İİD 20. 11. 1964 T. E. 13252 K. 13256 “İİK’nın 133. maddesinde belirtildiği gibi; ihale bedeli veya
artırma şartnamesiyle müşteriye aidiyeti açıklanmak suretiyle bedelin bir unsuru haline gelen dellaliye resmi derhal veya verilen mühlet içinde ödenmediği takdirde satış memuru, ilgililerin istek ve şikâyetlerini beklemeksizin ihaleyi re’sen bozmağa mecburdur. “(Hüdayioğlu, Behçet; İcra ve İflâs Kanunu ve Tatbikatı, s. 166); Y. İİD 21. 04. 1970 T. E. 4392 K. 4406 (Yelekçi, Memduh; a. g. e., s. 299); Y. 12. HD 07. 10. 1982 T. E. 6137 K. 6914, Y. 12. HD 03. 05. 1979 T. E. 3717 K. 4037, Y. İİD 18. 01. 1963 T. E. 506 K. 614 (Uyar, Talih; İhale ve İhalenin Bozulması, s. 531–532); Y. 12. HD 31. 10. 1983 T. E. 6417 K. 8188 (YKD, 1984/2 s. 265)
[10] Y. 12. HD 16. 12. 2003 T. E. 21326 K. 24901 “…2464 sayılı yasanın 68. maddesinde, tellallık harcını
mal ve ürünlerini satan gerçek veya tüzel kişilerin ödemekle yükümlü olduğu hükmü getirilmiştir.
Yasanın bu emredici hükmüne göre bu harcın sorumlusu, mal ve mahsullerini satan gerçek ve tüzel
kişilerdir. Şartnamede tellâliyenin alıcıya ait olacağının belirtilmesi, yasanın emredici hükmü nedeniyle
sonuç doğurmaz. Bu nedenlerle tellâliye harcı borçluya ait olmakla, alacaklının tellâliyeye ilişkin
şikâyetinin kabulü gerekirken …”, Y. 12. HD 24. 02. 2006 T. E. 2005/26572 K. 3610, Y. 12. HD 09. 02. 2006 T. E. 2005/14848 K. 1997, Y. 12. HD 02. 02. 2006 T. E. 2005/24756 K. 1240, Y. 12. HD 23. 03. 2004 T. E. 1827 K. 6870, Y. 12. HD 05. 03. 2004 T. E. 2003/28110 K. 5125, (Uyar, Talih; İcra ve İflâs Kanunu Şerhi, C. 6, s. 9928–9930)
[11] Her ne kadar müzayede suretiyle satışlara ilişkin Borçlar Kanunu’nun 231. maddesinin ilk fıkrasında,
müzayededen alınan taşınmaz malların mülkiyetinin tapu siciline kaydedilmekle alıcıya geçeceği belirtilmekte ise de aynı maddenin son fıkrasında ise cebri müzayede yoluyla yapılan satışlara ilişkin özel hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. Cebri icra yoluyla yapılan satışlar bakımından özel hüküm ise Medeni Kanun’un 705. maddesinde düzenlenmiştir
[12] Aksi yönde görüş; BAYRAKDAR, Bekir, “Müzayede Mahallerinde Yapılan Satışların KDV
Karşısındaki Durumu”, Vergi Dünyası Dergisi, S:201 (Mayıs 1998), s.109.
[13] Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 12.01.2004 tarih ve E:16690 – K:86 sayılı kararı. “Alıcı ve alacaklı,
kendisine yapılan ihalenin feshi için borçlu vekili tarafından 1993/441 sayılı dosya ile dava açıldığını bildirerek henüz KDV.nin yatırılma zamanı gelmediği halde KDV.nin 20 gün içinde yatırılmadığından bahisle, İİK.33 maddesine göre düşürülmesine dair icra müdürlüğü kararının iptalini istemiştir.Gerçekten, Katma Değer Vergisi Kanun’una göre ihalenin yapılması ile KDV’ni doğuran olay meydana gelmektedir. Verginin matrahı ancak ihale bedelinin kesinleşmesi ile belirlenebilir. 1993/441 sayılı ihalenin feshi davasının kesinleştiği saptanmadan, KDV’nin alıcı ve alacaklı yönünden ödeme yükümlülüğünün yerine getirilmesi istenemez.Bu yönleri ile müdürlük kararı yasaya aykırı olup iptaline karar vermek gerekirken şikayetin süresinde yapılmadığından ve verilen 20 günlük süre içinde KDV’nin ödenmediğinden bahisle istemin reddi isabetsizdir”(İzmir Barosu Dergisi, Ocak 1995, s.103)
Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 27.01.2005 tarih ve E:24821 – K:1083 sayılı kararı. “Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre, müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışlar Katma Değer Vergisine tabidir. Satışlar, memurlukça açık artırma usulü ile yapılmaktadır. Satışın yapıldığı yer, müzayede mahalli durumundadır. Verginin alınması için, satış nerede yapılırsa yapılsın açık artırma ile yapılması yeterlidir. Satışın yapılması ile vergiyi doğuran olay meydana gelmekle, kesin satış bedeli de verginin matrahını teşkil etmektedir. Satış kesinleşmeden KDV borcunu ödeme yükümlülüğü doğmaz. Damga vergisi ve tellaliye harcı için de aynı kural geçerlidir. Sözü edilen nitelikteki özentilerin yatırılması gereken zaman, yukarıdaki kurala göre gerçekleştikten sonra, verilen süre içinde ödenmemesi hali 23.03.1955 tarihli ve 1/5 sayılı içtihatı birleştirme kararı gereğince,ihalenin satış memurluğunca kaldırılması nedenini oluşturur. Somut olayda alacaklı-alıcıya KDV’nin yatırılması için 31.05.2004 günü süre verilmiştir.İhalenin yapıldığı bu tarihte henüz fesih istenebilmesi için gerekli 7 günlük süre geçmediğinden,ihale kesinleşmemiş ve yukarıda belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanması zamanı gelmemiştir. Bu nedenle şikayetin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir”(www.kazanci.com.tr)
[14] UYAR, Talih, “Katma Değer Vergisi İle İhale (Damga) Pullarının Ne Zaman Yatırılması Gerekir?
Bunların Ödenmemesi İhalenin Feshini Gerektirir mi?”, İstanbul Barosu Dergisi, 1998, S.1-2-3, s.84 vd.
[15] Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 14.06.1995 tarih ve E:8461 – K:8818 sayılı kararı. “Katma Değer
Vergisi`nin matrahını kesin satış ( ihale ) bedeli oluşturur. Bir başka deyişle, bu vergiyi ödeme yükümlülüğü ihalenin kesinleşmesi ile başlar. Satışın yapılması ile vergiyi doğuran olay meydana gelmekte, kesinleşen satış bedeli de, verginin matrahını teşkil etmektedir. İhale kesinleşmeden memurlukça bu bedelin yatırılması için alıcıya mehil verilemeyeceği gibi, bu sürede yatırılmadığından bahisle ceza tayini için vergi dairesine müzekkere de yazılamaz. Bu nedenlerle şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi isabetsizdir”(www.kazanci.com.tr)
[16] Danıştay 9. Daire’nin 05.10.2005 tarih ve E:2842 – K:2659 sayılı kararı. “Davacının Üsküdar…İcra
Müdürlüğünden açık artırmalı ihale ile 15.7.2002 tarihinde taşınmazı satın aldığının, daha sonra bu ihalenin feshi için davalısı sadece takip alacaklısı olan davanın açılması üzerine davacının sadece taşınmaz bedelini yatırarak katma değer vergisini yatırmadığının, ancak ihalenin feshi davasının İstanbul…İcra Tetkik Merci Hakimliğince yetkisizlik nedeniyle 31.7.2003 tarihinde reddedildiğinin ve taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştiğinin, bundan sonra davacının 1.11.2002 tarihinde durumu öğrenerek tahakkuk eden katma değer vergisi ve gecikme faizini ödediğinin, icra müdürlüğünün satışın 15.8.2002 tarihinde kesinleştiğine ilişkin yazısı üzerine de KDV’nin geç yatırıldığından bahisle gecikme faizi hesaplanarak tahsil edildiğinin anlaşıldığı, davacının ihalenin kesinleştiğini öğrendiği 1.11.2002 tarihinde katma değer vergisini ödediğinden icra müdürlüğünün ihalenin 15.8.2002 tarihinde kesinleştiği yolundaki yazısına itibarla tahakkuk ettirilen gecikme faizinde yerindelik bulunmadığı, yasal faiz isteminde ise vergi yasalarında böyle bir hüküm bulunmadığından reddi gerektiği gerekçesiyle gecikme faizinin red ve iadesine hükmeden yasal faiz istemini ise reddeden İstanbul 6. Vergi Mahkemesinin 29.5.2003 tarih ve 2003/2015 sayılı kararının; süresinden sonra ödenen katma değer vergisi nedeniyle hesaplanan ve tahsil edilen gecikme faizinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar, sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına 5.10.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi”.(www.hukukturk.com)
[17] Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 15.03.1993 tarih ve E:1731 – K:5281 sayılı kararı. “ Katma Değer
Vergisi Kanunu’na göre, müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışlar, katma değer vergisine tabidir. Satış memurluklarınca yapılan satışlar açık artırma usulü ile yapılmaktadır. satışın yapıldığı yer müzayede mahalli durumundadır. Verginin alınması için, satış nerede yapılırsa yapılsın açık artırma ile yapılması yeterlidir. Satışı yapan satış memuru verginin mükellefidir. Satışın yapılması ile vergiyi doğuran olay meydana gelmekte, kesin satış bedeli de verginin matrahını teşkil etmektedir. Satış kesinleşmeden taşınmazın fiilen alıcıya teslimi mümkün değildir. Olayda, ihalenin feshi davasının reddine ilişkin karar kesinleşmek ve, matrah belirlenmiş, taşınmazın teslimini isteme hakkı ve KDV’nin alıcıya ait olduğu belirtilmiş, satış tutanağında alıcı, KDV’ni yasal süre içinde, yatıracağını taahhüt etmiştir. Bu nedenlerle, KDV’ni yatırma yükümlülüğü alıcıya aittir. 18.12.1991 tarihli muhtırada; ihalenin feshi davası 23.1.1989 tarihinde Yargıtay’dan geçmek suretiyle kesinleşmiş olduğundan, taşınmazın satış bedeli ile KDV’sinin muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yatırılması, aksi taktirde ihalenin feshi cihetine gidileceği ihtar olunmuş, Muhtıra 28.2.1991 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, KDV. 14.3.1991 tarihinde Çatalca Vergi Dairesine yatırılmıştır. Bir işlem süresi içinde yapılmazsa, ilgili, o işlemden beklenen faydayı ve kendisini tahdit eden sonuç önlemek imkanını kaybeder. Satış memuru tarafından verilen süre, kesin süre niteliğindedir. Sonuçları da belirtilmiştir. KDV. verilen süre içinde yatırılmamış olduğundan İİK.nun 133. maddesi gereğince satış kararının Satış memuru tarafından kaldırılması gerekir. Muhtırada verilen 7 günlük süre geçtikten sonra KDV’nin yatırılmış olması, 7 gün geçmekle oluşmuş bulunan satışın kaldırılması koşullarını etkilemez. tellaliye resminin hemen veya verilen süre içinde ödenmemesi hali, 23.3.1955 tarih, 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince ihalenin satış memurluğunca resen bozulması nedeni olduğu gibi, KDV’nin de verilen süre içinde ödenmemesi de ihalenin bozulması nedenidir. İhalenin feshi davasında dayanılan maddi vakıalarla, bu davada dayanılan maddi vakıalar farklı olduğundan ihalenin feshi davasının reddedilmiş olması, İİK.nun 133. maddesine dayanılarak şikayette bulunmayı engellemez ve kesin hüküm oluşturmaz. Açıklanan nedenlerle, satış memurunun, satış kararının kaldırmış olması yasaya aykırı olup, şikayetin kabulü gerekirken mercice red olunması isabetsizdir. Merci kararının zuhulen onandığı anlaşıldığından karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.”(İstanbul Barosu Dergisi, 1993, S: 7, s. 1023)




