TÜRK DOKTRİNİ VE YARGI KARARLARINDA BORÇLUNUN ZARARINA HAREKET
04/04/2023
Av.Hüseyin Şahin
Osmaniye Barosu-103
I.GENEL OLARAK
Türk kambiyo Hukuku üzerinde görüşüne ağırlık verilen doktrininde Türk hukukunda bile bile borçlu zararına hareket bakımından baskın bir görüş olduğunu söylemek zordur.
Bir görüşe göre, bile bile borçlu zararına hareket, Alman hukukunda olduğu gibi, yetkili hamilin iktisap anında borçlunun def’ilere sahip olmasını bilmeyi yeterli görmemeli, borçluya zarar verme yönünde bir şuura sahip olmasını aramalı veya bu neticeye ulaşmayı kendisi için önemsiz addetmelidir. (Arslanlı, Halil (1959), Ticaret Senetler Dersleri, İstanbul, s.127, Kınacıoğlu, s. 169). Burada asıl unsurun yetkili hamil olmayı gerektirmesi yanında mağdur etme iradesinin varlığı ve borçlu zararına hareket etme kastı gerekmektedir. (Öztan Fırat (1997), Kıymetli Evrak Hukuku, 2. Baskı, Ankara, s.242, İmregün Oğuz (2003), Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul, s. 24.) Mağdur etme iradesi senedi hukuken korunacak şekilde devralırken mevcut olmalıdır. (Öztan, s. 242, Yılmaz, s. 497) Hukuki görünüşe itimat teorisi gereğince yetkili ve senet metninden açıkça anlaşılan hamil, kendisine karşı sadece kişisel def’ilerin ileri sürülebileceğini bilmesi gerektiğinden, ancak mağdur etme kastıyla hareket ederse, bilerek borçlu zararına hareket etmiş olur ve kanun bunu bu yüzden onun bu kazanımını ve def’ilere karşı korunması gerektiği yöndeki hukuki inanışı ortadan kaldırır. (Yılmaz, s. 496).
Bir diğer görüş ise bile bile borçlu zararına hareket etmenin iyiniyetli olmamakla aynı şey olduğunu söylemekte, ancak ortada hakkın kazanılması olmadığı için iyiniyetten bahsedilmediğini, onun için bilerek borçlu zararına hareket kavramının konulduğunu, bundan dolayı da kavramın iyiniyetten ayrıldığını ileri sürmektedir.(Türk, Ahmet (2006), Maddi Hukuk ve İcra İflas Hukuku Yönleriyle Menfi Tespit Davası, Ankara, s. 289-290)
Bu görüşün yanında, diğer bir görüş söz konusu kavramın kötü niyet olmadığını ondan öte bir kavram olduğunu, zira TMK m.3’deki kötüniyette hakkın geçişine engel olacak bir hukuki eksikliği bilmek veya bilecek durumda olması gerektiğini, burada ise üçüncü kişinin senedi bile bile borçlu zararına devraldığını beyan etmektedir. (Pulaşlı, Hasan (2018), Kıymetli Evrak Hukukun Esasları,6.Baskı, Ankara, s. 62).
Bu görüşe göre, iyiniyetli yetkili hamilin korunması hususunda, hamilin kötüniyetli oluşu, TMK m 3’deki “kendisinden beklenen ihtimamı sarfetmeme” anlamından daha geniştir. (Erdoğan, Şirin Mehmet (1999), Kambiyo Senetlerinde İyiniyetli Hamilin Korunması, TBB Dergisi, S. 2, s. 380).
Başka bir görüşe göre ise, poliçe hamili ile ciranta arasında borçluyu şahsi itirazlardan yoksun bırakmak maksadıyla hileli bir işbirliğinin gerçekleşmiş olması hâli, bile bile borçlu zararına iktisap durumunu doğurur.(Doğanay, İsmail (2004), Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C. II, 4. Bası, İstanbul, s. 1839 ve 1847-1848).
Hamilin, Türk Ticaret Kanunu’na göre tanımlanması gerekmektedir. Buna göre, hamiline yazılı çeklerde, hamil çeki elinde bulunduran kişi; emre yazılı çekte, hamil, lehtar veya muntazam bir ciro ile çek kendisine devredilmiş bulunan kişidir. (REİSOĞLU Seza; Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Çek, 3. Bası, Ankara, Haziran 2003, s. 366-367)
Çekin hamili ve ibrazı kavramları bağlantılıdır. Çekin kanuni olarak geçerli ibrazından söz etmek için; ibrazın süresi içinde ve ödenmek üzere yapılmasının gerekmesi yanı sıra, ibrazın hak sahibi hamil tarafından yapılması zorunludur. Hamil; hamiline yazılı çeklerde, çeki elinde bulunduran kişidir. Bu tür çeklerde, muhatap bankaya ibrazda bulunan kişi yetkili hamil sayıldığından, herhangi bir kişi ödeme için ibrazda bulunabilir.(Yargıtay 11.HD.27.2.1986 T. 450 E/1038 K. Sayılı kararı “Hamiline yazılı senetler sadece teslim ile tedavül ettiği cihetle çeki elinde bulunduran kimse o çekin meşru hamili sayılır” (ÖZTÜRK, s.529.))
Emre yazılı çeklerde ise ibraza yetkili kişi; hamil, lehtar veya düzgün cirolarla son ciro edilen kişiyi ifade eder. (REİSOĞLU, s.189) Mülga TTK. nun 713.(6102 s TTK m 801) maddesine göre muhatap bankanın, cirolar arasında muntazam bir teselsülün mevcut olup olmadığını incelemesi yeterli olup, banka ciranta imzalarının doğruluğunu incelemek zorunda değildir. Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 801. maddesine göre de; “cirosu kabil bir çeki ödeyecek muhatap, cirolar arasında düzenli bir teselsülün var olup olmadığını incelemekle yükümlü ise de, cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda değildir” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Çekin ödenmesi için hamilin bizzat kendisi muhatap bankaya başvurabileceği gibi, hamilin vekili, temsilcisi de ödeme talebiyle muhatap bankaya başvurabilir. Bu durumda temsilcinin özel yetki sahibi olması aranmaz. Temsilcinin veya vekilin müvekkili adına “ahzukabz” yetkisine sahip olması yeterli olacaktır. Çekin tahsili konusunda ahzu kabz yetkisini vererek vekiline tevdii eden hamilin, söz konusu çekin tahsili hususunda iradesi açıktır. Buna rağmen vekaletnamede özel olarak belirli bir çekin tahsiline dair açık yetkinin aranması, ticari hayatın gereklerine ters düşmekte ve çekin kullanımını güçleştirmektedir.(REİSOĞLU, s.190; ÖZTÜRK, s.529) Şimşek’e (ŞİMŞEK, s.459) göre ise, nama yazılı çeklerde tahsil için verilen vekaletnamenin içeriğinin çek bedelini tahsil etmeye elverişli olması gerekir. Hamilin banka hesaplarından para çekme yetkisini belli bir kişiye vermiş olması yeterli değildir. Bu durumda bu kişinin muhatap bankaya çeki ibraz ederek ödeme isteme yetkisi yoktur. (REİSOĞLU, s.190)
II. YARGITAY KARARLARINDA BORÇLUNUN ZARARINA HAREKET
Yargıtay’ın bile bile borçlu zararına hareket kavramı konusundaki kararlarında bir yeknesaklık
yoktur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında, “Poliçeyi edinen hem borçlunun, poliçeyi devredene karşı ileri sürebileceği itirazın varlığını hem de devredenin poliçe üzerinde bir itirazı önleyecek bir tasarruf yapmağa yetkili olmadığını biliyor idiyse, o zaman, borçlunun zararına hareket etmiş olur”(Y. HGK 25.12.1963 tarih 1963/78 E. 1963/41 K. sayılı ilamı, Batider, C. 3, S. 1, 1965, s. 178) demiştir. Buna göre hamilin, borçlunun ve kendisinden önceki hamillere karşı bir def’i ileri sürülebilmesi için, yetkili olan hamilin def’i hakkının ve konusunun varlığını bilmesi ve aynı zamanda da devir hâlinde, bu def’iyi bertaraf edecek imkânının bulunmadığını bilmesi, borçlunun bile bile zararına hareket etmesi bakımından şarttır. Buna karşılık, Yargıtay bir başka kararında “Davacıyla senet lehdarı arasındaki ilişkiyi bilmesi yeterli olmayıp sırf borçluyu ızrar etmek maksadıyla hareket etmiş başka bir deyişle bu amaçla senet lehdarıyla gizli anlaşma içerisine girmiş olması da gerekir” demiştir. (Y.11. HD. 29.02.1982 tarih 1982/5728 E. 1982/5726 K. sayılı ilamı, Gürbüz, A. Hulusi (1984), Ticari Senetlerin İptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul, s. 951-953. Aksi görüş, Öztan, s. 243). Yargıtay’ın eski tarihli bu kararda önceki doktrinden etkilenerek zarar verme kastının hile anlaşması olarak anladığı ve bunun varlığını şart olarak aradığı görülmektedir.
Son zamanlardaki Yargıtay kararlarında da, bile bile borçlu zararına hareket kavramının, hamilin iyiniyetli olup olmaması esasına dayandırıldığı görülmektedir. Örneğin bir kararında, hamilin bonoyu iktisap ederken bile bile borçlu zararına hareket edip etmediğinin tespiti lazım gelen ihtilafta uyuşmazlığın, davalı-alacaklının iyiniyetli hamil olup olmadığı noktasında toplandığından bahsetmiştir. (Y. HGK. 22.04.2015 tarih 2013/12-1948 E. 2015/1247 K. sayılı ilamı, www.kazanci.com. Benzer şekilde, “6102 Sayılı TTK’ nun 687. maddesi (mülga 6762 sayılı TTK m. 599) gereğince davacının şahsi defilerini davalı hamil …’a karş Yine bir başka kararında uyuşmazlığın ileri sürebilmesi için, davalının çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini, yani kötüniyetli olduğunu kanıtlaması gerekir” şeklindeki 19. HD. 13.06.2016 tarih 2016/2545 E. 2016/10534 K. sayılı ilamı, www.kazanci.com.)
6762 Sayılı T.T.K.nun 690. maddesinin yollamasıyla bonolarda da uygulama yeri olan 6762 Sayılı T.T.K.nun 599. maddesinde “Poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan defileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun” hükmü öngörülmüştür.
III. GÖRÜŞÜMÜZ
Doğrudan doğruya kambiyo senedinin düzenlenip verilmesi sırasında değil de, temel ilişki kurulurken oluşan irade bozuklukları da (hata, hile ve tehdit, BK. m. 23 vd.) bedelsizliğe yol açabilir. Borçlu temel ilişkiyi iptal ederse temel alacak geçersiz hale geleceğinden kambiyo taahhüdü bedelsiz kalır.
Senedin devir şekli bedelsizlikte (kişisel defilerde) önem taşımaktadır.(İmregün, Kıymetli Evrak, s. 23.) Oysa senet metninden anlaşılan, ya da senetteki taahhüdün hükümsüzlüğüne ilişkin mutlak defilerde devir şeklinin önemi yoktur. (Türk, Ahmet (2006), Maddi Hukuk ve İcra İflas Hukuku Yönleriyle Menfi Tespit Davası, Ankara, s. 289-290)
Bir kambiyo borçlusu kambiyo senedine kendi imzasını atmıştır. Dolayısıyla imza sahteliği söz konusu değildir. Fakat, kambiyo borçlusu senedin zilyetliğinin devri konusunda geçerli bir “verme anlaşması” (Begebungsvertrag), diğer bir terimle “geçirim sözleşmesi”(Poroy/Tekinalp, s. 102.) yapmamış, senet rızası dışında elinden çıkmıştır (Bkz., TTK. m. 598.II). Rıza dışında elden çıkma, kaybolma, çalınma, gasbedilme şeklinde olabilir.
Bir görüşe göre, emre yazılı senetlerde de borçlu senedin elinden rızası dışında çıktığını iyiniyetli hamile karşı defi olarak öne süremez. Çünkü, senedin rıza dışı elden çıkması durumunda, sahtelikten farklı olan bir yön vardır. O da, senede imza atarak geçerli bir kambiyo taahhüdünün varlığı konusunda üçüncü kişiler nezdinde yaratılan hukuki görünümdür. (Kınacıoğlu, s. 166; Öztan, s. 225.) İşte bu nedenle, iyiniyetli hamile karşı “verme anlaşmasının yokluğu” bir defi olarak ileri sürülememelidir.(Arslanlı, s. 35; “Burada iyiniyetli üçüncü kişilere tanınan himaye, senedi kaybeden, çaldıran, ya da başka bir surette rızası hilâfına elinden çıkaran şahsa tanınan himayeye tercih edilmiştir”, bkz., Öztan, s. 224-225, 252; aynı yönde Kınacıoğlu, s. 166; Oktay, s. 359-360. Bu konuda ayrıca Bkz., Budak/Çelik, s. 48 ) Borçlu bu defiyi ancak, imzalı senedi rıza dışı elde eden kişiye ve sonraki kötüniyetli veya ağır kusurlu hamillere karşı ileri sürebilir.
Aksi görüşü savunan yazarlar ise, hamiline yazılı senetlerden farklı olarak emre yazılı senetlerde, konuya ilişkin açık bir hükmün bulunmaması karşısında, emre yazılı senetlerde senedin rıza hilafına elden çıktığının her hamile karşı öne sürülebileceği kanısındadırlar.(Poroy/Tekinalp, s. 112-113. Pulaşlı’nın da bu görüşte olduğu anlaşılmaktadır. Yazara göre, hamiline yazılı senetlerde defiler esas itibarıyla emre yazılı senetlerdeki gibidir. Ancak, borçlu, hamil iyiniyetli olmak şartıyla senedin rızası hilafına elinden çıktığına dair defiyi öne süremez (TTK. m. 571.III). Bkz., Pulaşlı, s. 42-43.) Başka bir deyişle, burada kambiyo taahhüdünün hükümsüzlüğüne ilişkin (mutlak) bir defi vardır(Poroy/Tekinalp, s. 112.).
Kanımızca TTK m. 686/2’de yer alan kötü niyetli veya ağır kusurlu iktisap kavramı, (Benzer hüküm TTK m. 680’de açık poliçenin anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulduğu iddiasının hamile karşı ileri sürülebilmesinde, TTK m. 792’de ise çekin iktisabında tanınmıştır.) bile bile borçlu zararına hareket kavramının açıklanmasında önemlidir. Çünkü her iki kavram birlikte ele alındığında bile bile borçlu zararına hareket daha iyi anlaşılmaktadır.
TTK m. 686/2’de yer alan hükme göre, “Poliçe herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, birinci fıkrada yazılı hükümlere göre hakkı anlaşılan yeni hamil, ancak poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisabında ağır bir kusur bulunduğu takdirde o poliçeyi geri vermekle yükümlüdür.” Bu hüküm, maddenin ilk fıkrasına atıf yapmakta ve poliçeyi düzgün bir ciro silsilesi ile ele geçirmiş olan yetkili hamilin, poliçe isterse önceki hamilin elinden rızası dışında çıksın, kendisinin kötüniyetli veya ağır kusurlu olarak poliçeyi elde ettiği ispatlanmadıkça, poliçenin gerçek hamili olarak kabul edileceğini ortaya koymaktadır. Söz konusu “kötüniyetli veya ağır kusurlu olarak iktisap” kavramı, “bile bile borçlu zararına hareket” ile aynı kavram değildir. Her ne kadar bile bile borçlu zararına harekette de kötü niyetli bir davranış bulunsa da, bu iki kavramdaki iyiniyetli kazanımın niteliği, özelliği ve şartları bakımından farklar bulunmaktadır. (Her iki kavramın da aynı anlama geldiği yönündeki beyanlar için bkz. Türk, Ahmet (2005), Kambiyo Senedi Borçlusu Tarafından Açılan Bedelsizliğe
ve Hükümsüzlüğe Dayalı Menfi Tespit Davalarının Gösterdiği Özellikler, DEÜHFD, C. 7, Prof. Dr. İrfan Baştuğ’a Armağan, İzmir, s. 324. Buna karşılık yazar, makalesinin başka bir yerinde ise, iktisabında kötü niyetli ve ağır kusurlu olmamak kavramında iyiniyet aranırken, bile bile borçlu zararına iktisapta iyiniyet şartının olmadığından bahsetmektedir, s. 364-365). Bir kere, bile bile borçlu zararına hareket kavramının düzenlendiği hükümler, senet borçlusunun, düzenleyen veya önceki hamille arasındaki doğrudan ilişkileri konu alan def’ileri ele almaktadır. Bu nedenle hamilin iktisabında bilmeden ağır kusurlu olması veya eksiklik durumunu bilmesi aranmaz. Oysa kötü niyetli veya ağır kusurlu olarak iktisap kavramının düzenlendiği TMK m. 3’de yer alan iyiniyetli kazanımdır. Çünkü hüküm, kötü niyetli olmayan kazanımda var olan iktisaptaki eksikliğin iyiniyet ile doldurulmasını karine olarak belirtmekte, ağır kusuru ise yine iyiniyetli olmamakla eş tutarak onun da iktisaba engel olan bir hâl olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer bir husus, kötü niyetli veya ağır kusurlu harekette, kambiyo senedini devralırken, devralanın kim olduğuna veya devredenin yetkili olup olmadığına bakılmaz, devralanın devir anında iyiniyetli olması kâfidir. (TMK m. 988 ve 990 açısından da aynı şekilde iktisap anı esastır. Bu hususta, Oğuzman, Kemal/Barlas, Nami (2015), Medenî Hukuk, Giriş-Kaynaklar-Temel Kavramlar, 21. Bası, İstanbul, s. 249 ve 252) Buna karşın bile bile borçlu zararına harekette, senede kanuna uygun bir şekilde hamil olmayan kimsenin iyiniyetli olduğunu ileri sürmeye hakkı olmaz. Zira bu kişi alacaklı sıfatını ve alacaklıya tanınan hakları iktisap etmiş olmaz.(Öztan, s. 217.)
6762 Sayılı T.T.K.nun 690. maddesinin yollamasıyla bonolarda da uygulama yeri olan 6762 Sayılı T.T.K.nun 599. maddesinde “Poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def’ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil poliçeyi “iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket” etmiş olsun” hükmü öngörülmüştür. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2014/12-403 K. 2014/682 T. 21.5.2014)
Kanımızca bilerek borçlu zararına hareket kavramında şahsi def’ilere karşı senetteki hakkın ileri sürülmesi esas alındığında aranan iyiniyet, TMK m. 3’den daha geniş nitelikte olan ve kıymetli evrak hukukuna özgü bir iyiniyettir. Hâlbuki TTK m. 686/2’de açıkça kötü niyetli iktisaptan bahsedilmiş, hamilin TMK m. 3 anlamında iyiniyetli olarak senedi iktisap ettiği karine olarak kabul edilmiştir. Yani burada senedin şeklen hamili görünen kişi, senedi iktisap ederken iyiniyetli ya da ağır ihmalli bir davranışı söz konusu değilse, senedin hukuken iktisap etmiş kişidir. Dolayısıyla, bile bile borçlu zararına hareket kavramını açıklarken Alman hukukundaki bilme teorisini temel almak gerekmektedir. Ancak burada tek başına bilmek yetmemeli, senetteki hakkı ileri süren kişi kötü niyetli olarak kambiyo senedini devralırken borçlunun şahsi def’ilerini ileri sürme imkânını kaybedeceğini de idrak etmiş, bu idrake bağlı olarak da iradesini bu yönde tecelli ettirmiş olmalıdır. Söz konusu idrak ve iradenin senet kendisi tarafından devralınırken bulunması şarttır.
Emre yazılı çeklerde, TTK md. 713’e göre, meşru hamilin tespiti için cirolar arasında muntazaman bir zincirin bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir.(REİSOĞLU, s.240; BİLGİLİ/DEMİRKAPI, s.173) Bunun için lehdardan başlanarak, son hamilde bulan cirolardan ilkinin lehdarın imzası ve daha sonrakilerin ise, bir önceki cirodaki lehdarın imzasını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi gerekir. Bu durumda olan ciro zinciri muntazam niteliktedir. Ciro zinciri bu durumda olmayıp ciro zincirinde kopukluk varsa ve birbiriyle bağlantı kurulamıyorsa muhatap bankaca çekin ödenmemesi gerekir.(BİLGİLİ, DEMİRKAPI, s.173. )
IV.BİLE BİLE BORÇLU ZARARINA HAREKETİN İSPATLANMASI
İbraz edilen çekin ibrazı ve yetkili hamil olup olmama konusundaki tartışmalar hukuki olmaktan ziyade, ekonomik bir temelde yapılmaktadır. Ceza hukuku açısından ise, çekin karşılığının bulunmaması durumunda yaptırım uygulanması sorunu değişik açılardan tartışılmaktadır. Ancak, konunun hukuki yönünün açıklıkla ortaya konulması bakımından öncelikli olarak günümüzde çekin ekonomik hayattaki yeri ve karşılıksız çek miktarlarının ortaya konulması, yapılacak değerlendirmelerin daha isabetli olması sağlayacaktır. Bu açıklamalardan sonra yaptırım sorununun Anayasa, AİHS, suç teorisi ve genel hukuk siyaseti açısından ele alarak incelemenin yararlı olacağı kanaatindeyiz.
Poliçe, çek ve bonolarda, sepet kime veya kimin emrine ödenecekse o kimseye hamil denir. Yetkili hamil düzgün cirolardan ve ibrazdan sonraki temlik cirosundan anlaşılacağına göre senet metninden anlaşılan hususlardandır. Senedin metninden veya biçiminde hamili kim ise, o kimsenin hak sahibi sayilacağı anlaşılan her türlü senede hamiline yazılı senet denir. Hamil, kambiyo senetleri hukukuna dayanarak senette belirlenmiş olan hakkı talep etme imkanına sahip olduğu sürece, başka bir hukuki sebebe dayanarak talepte bulunma gereksinimi hissetmez. Çünkü, kambiyo senetleriyle ilgili olarak gerek maddi hukuk ve gerekse takip hukuku hamile, genel hükümlerden çok daha fazla ayrıcalıklar ve kolaylıklar getirmiş bulunmaktadır. Ancak, hamilin kambiyo senetlerinden doğan imtiyazlardan istifade edebilmesi bazı şartların varlığına bağlıdır. Özellikle üç durumda hamil kambiyo senetlerine ilişkin yollardan istifade edememektedir.
1-Müracaat hakkının sona ermiş olması,
2- Zamanaşımımn gerçekleşmiş olması,
3- Keşidecinin iflas etmesi. (Mehmet Şirin Erdoğan, Kambiyo Senetlerinde İyiniyetli Hamilin Korunması, Türkiye Barolar Birliği Dergısı 1999/2 )
Cironun teşhis fonksiyonunda, bir kambiyo senedini elinde bulunduran kimse, son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili haınil sayılır (TTK. m. 686/1). Hamil senede bağlanmış olan hakkı devretmek istediğinde, cironun teşhiğ fonksiyonunun bir sonucu olarak hak sahibi olduğunu senet dışmda başka bir şeyle ispatlamak zorunda değildir. Ayrıca, senet borçlusu şeklen hak sahibi görünen hamile borcu ödemekle borcundan kurtulur (TTK. m. 710/3).
Çek, poliçe ve bono gibi kanunen emre yazılı senetlerdendir (TK.K. m. 700). Bu sebeplerle çek, kural olarak ciro ve teslimle, istisnai olarak da genel hükümlere göre devredilir. Emre yazılı çekin devri, ciro ve teslimle olur (TTK. m. 700). Çeklerin cirosu da poliçe hükümlerine uygun olarak tanzim edilmi ş olduğundan poliçenin cirosuna uygulanan hüküınler (TTK. m. 593), aynen çeklerin cirosuna da uygulanmaktadır.(Mehmet Şirin Erdoğan, Kambiyo Senetlerinde İyiniyetli Hamilin Korunması, Türkiye Barolar Birliği Dergısı 1999/2 )
Bir poliçedeft dolayı sorumlu olanlar (poliçe borlulan), kendilerine başvurulduğu takdirde, ödeme talebinde bulunan hamile karşı bazı defiler ileri sürebilme hakkına sahiptirler. Ancak hukukumuzda iyiniyetli hamile karşı ileri sürülebilecek def’iler borçluların menfaatleriyle iyiniyeli hamilin menfaatlerinin adalete uygun bir şekilde dengelenerek düzenlennıeye çalışılmıştır.
TTK. iyiniyetli hamilin korunması hususunda, hamilin kötüniyetli oluşunu TMK. m. 3’deki “kendisinden beklenen ihtimamı sarf etmeme” anlamından daha geniş tutmuştur. TTK. defilere ilişkin 825, 687 ve 680. Maddelerinde düzenlenen hususlarla, 686. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan iyiniyetli iktisap konusu birbirinden. Farklıdır. Her iki durumda da iyiniyetli hamil korunmakta, ancak korunan hususlar ve bunların şartları farklılıklar arzetmektedir.
TTK. m.686/2’de senedin tasarruf hakkı bulunmayan bir kimseden devralınması durumunda iyiniyetli devralanın senet üzerinde mülkiyet hakkı elde etmesi konusu düzenlenmiştir. Burada, borçlunun senedi iyiniyetle iktisap edene karşı borcunu ödemekle yükümlü olup olmadığı ya da ne ölçüde sorumlu olacağı hususları düzenlenmiştir. Senedi devralamn iyiniyetli olması iktisap eden için yeterli olmakta, “devredenin buna yetkisiz olup olmaması” önem arz etmemektedir. Halbuki def’ilere ilişkin 680, 687 ve 825. maddelerde, hamilin senetten doğan hakları talep etmeye yetkili olduğu hususuyla, hamile karşı senette borçlu görünen kişinin hamile karşı hangi def’ileri ileri sürebileceği hususları düzenlenmiş bulunmaktadır. (Mehmet Şirin Erdoğan, Kambiyo Senetlerinde İyiniyetli Hamilin Korunması, Türkiye Barolar Birliği Dergısı 1999/2 )
Kambiyo senetleri, adı üstünde senet oldukları için bunlara karşı olan iddiaların HMK m. 200 uyarınca istisnalar dışında yine senetle ispatlanması gerekmektedir. Özellikle bile bile borçlu zararına harekette konu edilen bedelsizlik iddiasının da kesin delille ispatı söz konusudur.(Yüksel, Bozkurt Ebru Armağan (2008), İspat Hukuku Bakımından Kambiyo Senetleri, C. XXIV, S. 3, Batider, s. 522.) Bunu da dava isterse icra takibine karşı açılmış bir menfi tespit davası olsun iddia eden ispatlayacaktır.(Türk, Menfi Tespit, s. 288)
Bir görüşe göre, kötü niyetle iktisap ve iktisapta ağır kusur, bile bile borçlu zararına hareketten daha kolay ispatlanır. (Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Kaya, s. 70.) Bu görüş, kişisel ve kişisel olmayan nisbi def’iler ayrımına göre, kötü niyetle iktisap ve iktisapta ağır kusurda kişisel olmayan nisbi def’ilerin ileri sürülmesi nedeniyle böyle bir iddiada bulunmaktadır. (Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Kaya, s. 68.) Bu ayrımda, bilerek borçlu zararına harekette ancak kişisel def’iler ileri sürülebildiği için, bunun devralan hamile karşı ispatı çok zorudur. Hâlbuki kişisel olmayan nisbi def’iler olan senedin rıza dışında elden çıkması, iradeyi sakatlayan haller, kamu düzenine aykırı amaçla senedin düzenlenmesi, kumar ve bahis borcuna dayalı senet düzenlenmiş olması gibi durumlar herkese karşı ileri sürülüp her türlü delille kanıtlanabileceğinden ispat daha kolaydır. (Bu hususta, Y. 19. HD. 06.02.2018 tarih 2016/13484 E. 2018/422 K. ve 26.10.2017 tarih 2016/12679 E. 2017/7343 K. sayılı ilamları, www. Kazanci. com.) Bununla birlikte bile bile borçlu zararına hareketin niteliği gereği, bu hareketin varlığının senetle ispatı bir zorunluluk değildir. Yani, borçlu, hamil olan davalılara karşı kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğini, kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu bilebilecek durumda olduğunu tanık dâhil her türlü delille ispat edebilir.(Y. 19. HD. 26.10.2017 tarih 2016/12679 E. 2017/7343 K. sayılı ilamı, www.kazanci.com.) Bile bile borçlu zararına hareketin ispatı için senede karşı senetle ispat kuralı aranmamakla birlikte, ispat yükü senet borçlusunun üzerinde olup, borçlu tarafından hem def’ilerin varlığı hem de bunların senedi iktisap ederken hamil tarafından bilindiğinin ispatlanması gerekmektedir.(Yılmaz, s. 495. Ancak doktrinde zarar kastının bulunduğunun ispatının kesin bir şekilde aranmasının, borçlunun bunu ispatlamasını hemen hemen imkânsız kıldığı, bu sebeple senedin devralındığı sırada hamilin şahsi def’ilerin varlığını bildiğinin ispatlamasının yeterli sayılması gerektiği de ileri sürülmüştür. Öztan, s. 242) İşte bu nedenle def’inin varlığının ispatlanmasında yazılı belge ile ispat zorunluğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü bir kambiyo senedinin düzenleyenden sadır bir belge olması nedeniyle, mücerret borç içeren bu senedin başka bir sebeple düzenlediği iddiasının HMK m.200’e göre yazılı belge ile ispatının aranması gerekecektir.(Kendigelen, s. 40.)
Yargıtay, takip hukuku açısından hamilin bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğinin geçerli yazılı bir belge ile kanıtlanması gerektiğini de kararlarında dile getirmiştir.(Y. 12. HD. 26.01.2018 tarih 2016/26992 E 2018/673 K., 12.12.2017 tarih 2016/24731 E. 2017/15452 K. Ve 28.12.2016 tarih 2016/31079 E. 2016726316 K. sayılı ilamları,www.kazanci.com.) Bunun sebebi, iddianın görüldüğü mahkeme olan icra mahkemesinden kaynaklanmaktadır. Zira icra mahkemelerinde yapılan inceleme, ancak İİK m.169/a uyarınca resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge üzerindendir. Ancak burada da aslında şahsi def’inin ispatlanması açısından yazılı belgenin istendiğini söylemek gerekmektedir. Bunun yanında takip hukukunda açılan bir dava olmasa da, devralan hamile karşı bilerek borçlu zararına hareket edildiği iddiasında, senedin bedelsiz olduğu ve bu hamilin bu bedelsizliği bildiği ileri sürüldüğünden, bedelsizliğe konu olan durumu ve bu durumu bilerek hamilin senedi devraldığı birlikte iddia edilmek zorunda olduğundan, hamile karşı belirtilen hususun ispatında yazılı belge ile ispat zorunlu hale gelmektedir.
Bu çerçevede senedin teminat senedi niteliğinde olmasına bağlı olarak, bilerek borçlu zararına hareket iddialarında Yargıtay bir sözleşmeye bağlı olarak verilmiş teminat senetleri bakımından,
ilgili senedi gösteren yazılı delilin varlığını aramaktadır.(Bu hususta, Kendigelen, s. 38, Sarıkaya, s. 24-28) Ancak bile bile borçlu zararına harekette sadece bu yazılı delil yetmez, aynı zamanda senedi devralanın bile bile borçlu zararına hareket ettiğinin ispatı gereklidir. Yazılı delil sadece senedin teminat senedi olduğunu ortaya koymaktadır. Yine kambiyo senedinin hatır senedi olduğu iddiası da Yargıtay’a göre, yazılı delil ile ispatlanmalıdır.(Yılmaz, s. 475, Y. 19. HD. 02.05.2017 tarih 2016/14940 E. 2017/3487 K. sayılı ilamı, www.kazanci.com) Malın teslim edilmediği veya malın ayıplı olduğu yönündeki iddiası da senet borçlusu tarafından ancak yazılı delille ispatlanabilir. (Öztan, s. 1008, Türk, Menfi Tespit, s. 292) Bu husus hamile karşı ileri sürüldüğünde de hem yazılı delil, hem de bunun devralan hamil tarafından devralma anında bilindiğinin ispatlanması gerekmektedir. Ancak yapılacak iş karşılığı olmak üzere verilen ancak işin yapılmadığı iddiasının (bedelsizlik) senedi devralan hamile karşı yazılı belge ile ispatlanması gerektiği yönündeki hüküm yerinde değildir.(Y.15. HD. 22.09.2003 tarih 2003/1133 E. 2003/4142 K. sayılı ilamı, www. Kazanci. com). Zira bu yöndeki bir kararda “dava konusu çekin boya-badana işçiliği karşılığı verildiği ve tarafların bu bedel üzerinde anlaştıklarının kabulü zorunludur” denildikten sonra “Yazılı bu belgeler.karşısında davacı kooperatifin davalı Selami’nin işi yapmadığına ilişkin iddiaları yerinde değildir” denilmesi hatalı olmuş olup, işin yapılıp yapılmadığının mahkemece tespiti mümkündür. Dolayısıyla bu davada kambiyo senedi borçlusu hem işin yapılmadığını, hem de hamilin bile bile borçlu zararına hareket ettiğini yazılı belge olmaksızın ispatlayabilir.
Buna karşılık Yargıtay’ın, “Mahkemece yapılan incelemede Suat tarafından herhangi bir işin yapılmadığı belirlenmiş olup çekler bu nedenle karşılıksız kalmıştır. Diğer taraftan ciranta Suna’nın söz konusu çeklerden dolayı alacaklı olmadığı temyiz edilmeyen mahkeme kararıyla belirlenmiş olup, Suat’ın yapmış olduğu icra takip masraflarının ciranta Suna tarafından verilmiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu, çeklerin T… Ltd. ile A… Ltd. Şirketlerinin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, her iki şirket defterlerinde Suat adına açılmış bir hesabın bulunmadığı, söz konusu çeklerin Suat’a verilme nedeni olarak gösterilen T… Ltd. Şti. adına Suna ile davalı Suat arasındaki 10.11.2004 tarihli sözleşmenin her zaman hazırlanması mümkün olup; ana sözleşme bedelinden de fazla olduğu, yapılması gereken imalatların cinsine, miktarına ve boyutlarına uymadığı, Suat tarafından U… Kent Kooperatifi’nde yapılan veya yapılmakta olan herhangi bir ahşap imalatının mevcut bulunmadığı…” hususlarıyla bilerek borçlu zararına hareketin varlığını kabul etmesi, olguların araştırılması ve vakaların ispatı bakımından doğru bir karar niteliğindedir. (Y. HGK. 04.11.2009 tarih 2009/19-357 E. 2009/469 K. Sayılı ilamı, www.kazanci.com)
Bununla birlikte Yargıtay bir kararında hem bedelsizlik hem de borçlu zararına hareket iddiası var ise bu her iki iddianın da ayrı ayrı kanıtlanması gerektiğini, bunlardan borçlu zararına hareket iddiasının tanıkla kanıtlanabileceğine hükmetmiştir.(Y. 11. HD. 13.05.1982 1982/1781 E. 1981/22640 K. Sayılı ilamı, www.kazanci.com.) Ancak, böyle bir iddia düzenleyenden değil de bizzat bile bile borçlu zararına hareket ettiği iddia edilen kişi tarafından ileri sürülürse, bu du-
rumda TMK m.6 uyarınca ispat külfetinin bu kişiye geçtiği kabul edilmelidir.(Kendigelen, s. 40) Örneğin hamil “malen” kaydı olan bir kambiyo senedinde, malın teslim edilmemesi, malın ayıplı çıkmasına bağlı bir iddiada, senedin borç para karşılığı düzenlendiğini iddia ediyorsa senedin düzenlenişini talil (nedene bağladığı) ettiği için ispat külfeti kendisine düşecektir.(Aynı yönde, Öztan, s. 1007, Türk, Menfi Tespit, s. 292. Bu hususta Y. 19. HD. 04.04.2018 tarih 2016/16348 E. 2018/1815 K. sayılı ve Y. 19. HD. 16.05.2017 tarihli 2016/18170 E. 2017/3831 K. sayılı ilamları. www.kazanci.com)
Kambiyo senedi hatır senedi niteliği halinde ise, borçlu senedin hatır senedi olma niteliğini, yani düzenleyen ile lehdar arasında senet düzenlenirken, bu senedin düzenlenmesinde bir alt ilişki olmadığı, senedin düzenlenmesinde illiyet bağının bulunmadığını (Hatır senedinde düzenleyen ile lehdar arasındaki bu yöndeki bağ bakımından, Jakobi, s. 293) ve hamilin bunu bilerek senedi devraldığını ispatlamalıdır. Hamilin bile bile borçlu zararına hareket ettiğini ispat, ancak senet ciro ile devredilmişse söz konusu olacaktır. Düzenleyen ile lehdar arasındaki senet bakımından buna gerek olmadığı gibi, senedin alacağın temliki ile devrolması ya da miras yoluyla intikali halinde buna gerek kalmaz. (Pulaşlı, s. 57, Türk, Menfi Tespit, s. 290).
Bilerek borçlu zararına harekette, kambiyo senedi borçlusunun ileri sürdüğü def’ileri açıklaması, def’ilerin içeriği olan ve hamilin talep hakkını ortadan kaldıran hukukî engelleri veya hukukî yoklukları ortaya koyması gerekmektedir. (Başözen Ahmet (2010), İlk Görünüş İspatı, Ankara, s. 158 vd. Senet borçlusunun kendisine ait def’ileri hamilin bildiğinin ve hamilin bu yöndeki kastının varlığının ispatlanmasında hayat tecrübeleri esas alınacaktır. Hakim bu konuda geniş bir takdir yetkisine sahip olacak ve her somut olayı özelliği ile ele alacaktır. Nitekim bile bile borçlu zararına hareket bakımından Yargıtay’ın senedin lehdarı ile hamili arasındaki yakın akrabalık (Y. 11. HD. 03.04.2010 tarihli 2008/11925 E. 2010/3675 K. sayılı ilamı ile Y. 12. HD. 09.06.2015 tarih 2015/12988 E. 2015/16086 K. ve Y. 3. HD. 19.06.2003 tarih 2003/7662 E. 2003/7762 K. sayılı ilamları, www.kazanci.com.) , iş ilişkisi (Y. 14. HD. 18.07.2011 tarihli 2011/8995 E. 2011/9420 K. sayılı ilamı ve Y. 12. HD. 05.03.2014 tarih 2014/3437 E. 2014/6336 K. sayılı ilamı, www.kazanci.com.) ya da senedin niteliğini bilerek devralma açısından lehtar ile hamil arasındaki kuvvetli bağa bakarak (Y. 12. HD. 23.09.2013 tarih 2013/20867 E. 2013/29631 K. sayılı ilamı, www.kazanci.com.), bu durumun varlığına karar verdiği görülmektedir. Yargıtay bilerek borçlu zararına harekette zayıf nitelik gösteren olguları ise bilerek borçlu zararına hareket kapsamında görmemektedir. Örneğin sırf kambiyo hukukuna dayalı olarak takip edilecek kişilerin bazılarının takip edilememesini (cirantanın takip edilmemesi) bilerek borçlu zararına hareket kapsamında ele alınmaması gerektiğini içtihat etmiştir.( Y. 19. HD. 05.06.2003 tarih 2002/8940 E. 2003/5964 K. sayılı ilamı, www.kazanci.com.)
V.SONUÇ
Bile bile borçlu zararına hareket kavramı hakkında gerek doktrinde gerekse mahkeme kararlarında farklı görüşler olsa da, bu kavramın ortaya konulmasında kanaatimizce bilme teorisinin esas alınması gerekmektedir. Buna göre, senedi devralan hamil senet borçlusunun ileri sürebileceği def’ileri devralma anında biliyor olacak, aynı zamanda borçlunun zararına hareket etme iradesi bulunacak ve bu kasti bir nitelik taşıyacaktır. Senet borçlusuna zarar verecek şekilde hareket etme iradesi ise kastın varlığına karine niteliğindedir. Burada hamil kambiyo senedini devralmasıyla borçlunun şahsi def’ilerini ileri sürme imkânını kaybedeceğini biliyor olmalı ve bunu isteyerek senedi devralmalıdır.
Bilerek borçlu zararına hareket kavramında borçlunun ileri sürebileceği şahsi def’ilere karşı, bile bile borçlu zararına hareket olmaması için hamilde var olması gereken iyiniyet, TMK m. 3’ten daha geniş nitelikte olan ve kıymetli evrak hukukuna özgü bir iyiniyettir. Uygulamada bile bile borçlu zararına hareketin tartışma konusu olduğu en sık karşılaşılan durumlara bakıldığında, bu hususların hamil tarafından senet devralınırken biliniyor olması ve buna rağmen senedin devralınmasının söz konusu olduğu görülmektedir.
Bu en sık karşılaşılan durumlarda, Yargıtay bu durumların var olduğunun ve senet hamilinin bunu bildiğinin ispatlanmasını esas almaktadır. Bahsettiğimiz bu durumlar bakımından Yargıtay
yazılı delil ararken, bile bile borçlu zararına hareketi ise ispatlama da her türlü delilin ileri sürülebileceğini kabul etmektedir. Dolayısıyla aslında bile bile borçlu zararına hareketin belirlenmesinde şahsi def’i, senede karşı senetle ispat kuralı gereği yazılı delille ispatlanmak zorunda iken, hamilin senedi devralırken bu husus bildiği ve buna rağmen senedi ödenmesini sağlamak için devraldığını ispatlamak her türlü delille mümkündür.
Hamilin bile bile borçlu zararına hareket ettiğinin belirlenmesinde hayat tecrübeleri esas alınacaktır. Hâkim bu konuda geniş bir takdir yetkisine sahip olup, her olayı bu çerçevede değerlendirir ve buna göre borçlu zararına hareket edilip edilmediğini tespit eder. Yargıtay’ın kararlarında da bu çerçevede senedin lehdarı ile hamili arasındaki yakın akrabalık, iş ilişkisi ya da senedin niteliğini bilerek devralma açısından lehtar ile hamil arasındaki kuvvetli bağa bakarak bazı kriterler tespit edilmiş olup, bunlar somut duruma göre, bile bile borçlu zararına hareketin varlığının belirlenmesinde rol oynamaktadır.
VI. KAYNAKLAR
1.Burak Adıgüzel, Yargıtay Kararları Işığında Kambiyo Senetlerinde Bile Bile Borçlu Zararına Hareket, Tfm 2018; 4(2)
2.Arslanlı, Halil (1959), Ticaret Senetler Dersleri, İstanbul, s.127
3. (Öztan Fırat (1997), Kıymetli Evrak Hukuku, 2. Baskı, Ankara, s.242,
4. İmregün Oğuz (2003), Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul, s. 24.
5..Türk, Ahmet (2006), Maddi Hukuk ve İcra İflas Hukuku Yönleriyle Menfi Tespit Davası, Ankara, s. 289-290
6. Pulaşlı, Hasan (2018), Kıymetli Evrak Hukukun Esasları,6.Baskı, Ankara, s. 62.
7.Erdoğan, Şirin Mehmet (1999), Kambiyo Senetlerinde İyiniyetli Hamilin Korunması, TBB Dergisi, S. 2, s. 380).
8.Doğanay, İsmail (2004), Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C. II, 4. Bası, İstanbul, s. 1839 ve 1847-1848.
9. Gürbüz, A. Hulusi (1984), Ticari Senetlerin İptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul, s. 951-953
10.Yüksel, Bozkurt Ebru Armağan (2008), İspat Hukuku Bakımından Kambiyo Senetleri, C. XXIV, S. 3, Batider, s. 522.
11.REİSOĞLU Seza; Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Çek, 3. Bası, Ankara, Haziran 2003,
12.REİSOĞLU, Seza: Yeni Çek Kanunu ve Hukuki Sorunlar, http://www.tbb.org.tr/Dosyalar/
Konferans_Sunumlari/SR_yeni_cek_kanunu_ve_değerlendrilmesi_07012010.pdf), 19.01.2010 (Çek Kanunu)
13.ŞİMŞEK, Edip: Hukukta ve Cezada Ticari Senetler, Ankara 1983
14.ÖZTÜRK, Sinan: Çekte İbraz, Yargıtay Dergisi, Temmuz 2001, C.27, S.3, s.528 vd.
15.CAN, Mertol: Çek Hamillerinin Bankaya Karşı Hukuki Durumu, Prof.Dr. İhsan Tarakçıoğlu’na Armağan, 1999, GÜHF, C.II, S.1-2, s.74.
16.BİLGİLİ, Fatih; DEMİRKAPI, Ertan: Kıymetli Evrak Hukuku, Bursa 2010
17.BİLGİLİ, Fatih: 28.02.2009 Tarihli “Bazı Kanunlarda Deşiklik Yapılması Hakkında Kanun”un Çek Hukukuna İlişkin Getirdikleri, MÜHF Dergisi, 2009/1, s.189 vd.
18.CAN, Halil; GÜNER, Semih: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1999
19.DOMANİÇ, Hayri: Karşılıksız Çek Yargıtay Kararları ve Dünya Mevzuatından Örnekler-Eleştiri ve Temenniler, İstanbul 1983
20.AKYAZAN, Sıtkı: Çekin Muhataba İbrazı Zorunluluğu ve Çekten Cayma, Batıder 1972, C.VI, S.4, s.687-691.
21.ALIŞKAN, Murat: Çek Kanunu Kapsamında Çek, Kazancı Hukuk Dergisi, S.63-64, s.7 vd.
ANIK, Gülgün: Çekin Takas Odasına İbrazı, İstanbul Barosu Dergisi, C.74, S.7-8-9, İstanbul 2000, s.673-705.
22.ARKAN, Sabih: 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun’da Yapılan Değişiklikler, Batıder 2003, C.XXII, S.I, s.19-20.
23.BAHTİYAR, Mehmet: Kıymetli Evrak Hukuku, Ders Notları, B.2, İstanbul 2003
24.BAHTİYAR, Mehmet: Türk Ticaret Kanunu Tasarısının Dili ve Bazı Hükümlerinin Değerlendirilmesi, TBBD, 2005, S.61,s.103.
25.BAHTİYAR, Mehmet: İleri Tarihli Çekten Doğan Hukuki ve Cezai Sorumluluk, Makaleler I, İstanbul 2008, s.44 vd. (İleri Tarihli Çek)
26.BARTU, Nihat: Muahher Tarihli Çekler ve Çek Karşılıkları, İstanbul Barosu Dergisi, C.24, 1950, s.524-531.
27.BATTAL, Ahmet: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2005
28.BATTAL, Ahmet: Güven Kurumu Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara 2001
29.BİLGİLİ, Fatih; DEMİRKAPI, Ertan: Kıymetli Evrak Hukuku, Bursa 2010
30.BİLGİLİ, Fatih: 28.02.2009 Tarihli “Bazı Kanunlarda Deşiklik Yapılması Hakkında Kanun”un Çek Hukukuna İlişkin Getirdikleri, MÜHF Dergisi, 2009/1, s.189 vd.
31.BOZBEL, Savaş; ATALI Murat: Çekte İbraz Tarihinin Yer Almamasının Müracaat Hakkının Kullanılması Bakımından Sonuçları, Prof.Dr. Fırat Öztan’a Armağan, Şubat 2010, s.445-456.
32.BOZER, Ali: Çekler Hakkındaki 3167 Sayılı Kanunla İlgili Adalet Bakanlığı Taslağı ve Karşı Görüşler Sempozyumu, 12 Ocak 2002, Banka ve Ticaret Hukuku Enstitüsü, Ankara 2002
33.CAN, Mertol: Çek Hamillerinin Bankaya Karşı Hukuki Durumu, Prof.Dr. İhsan Tarakçıoğlu’na Armağan, 1999, GÜHF,C.II, S.1-2, s.74.
34.CAN, Mustafa Erdem: Çek Muhatabı Bankanın Yasal Miktarı Ödeme Sorumluluğu, Legal Hukuk Dergisi, Ağustos 2009, S.80, s.2361-2384 (Ödeme Sorumluluğu)
35.CAN, Halil; GÜNER, Semih: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 1999
36.COŞKUN, Muzaffer: Özel Hukukta Karşılıksız Çek ve Hamilin Hakları, İstanbul 1994
ÇABRİ, Sezer: Muhatap Bankanın Çek Hesabı Açma ve Çek Karnesi Vermesi İle Bundan Doğan Sorumluluğu, MÜHF Dergisi,2006/2, s.170 vd.
37.ÇÖL, Hüseyin Cem: İleri Tarihli Çeke İlişkin Sorunlar, AÜHF Dergisi, 2004, C.54, S.1, s.195 vd.
38.DOĞANAY, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.2, B.4, İstanbul 2004
39.DOMANİÇ, Hayri: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Kıymetli Evrak Hukuku ve Uygulaması, İstanbul 1990
40.DOMANİÇ, Hayri: Karşılıksız Çek Yargıtay Kararları ve Dünya Mevzuatından Örnekler-Eleştiri ve Temenniler, İstanbul 1983
41.DONAY, Süheyl: Son Değişiklikler Açısında Çek, İstanbul 1986
42.DONAY, Süheyl: Yeni Çek Kanunu Hakkında Görüşler, Kazancı Hukuk Dergisi, S.67-68, s.177 vd. (Makale)
43.ERMAN, Sahir: Karşılıksız Çek, Çek Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu, 18-19 Aralık 1981, Batıder C.XI, s.123 vd.
44.EROĞLU, Sıtkı: 3167 Sayılı Çek Kanunu İle İlgili Olarak T.C. Merkez Bankası Açısından Uygulamada Ortaya Çıkan, Tespit ve Öneriler, Batıder 1989, C.XV, S.II, s.13-29.
45.ERTEKİN, Erol; KARATAŞ, İzzet: Uygulamada Ticari Senetler, Ankara 1992
46.ERİŞ, Gönen: Açıklamalı-İçtihatlı Çek Hukuku, Genişletilmiş Güncelleştirilmiş 5. Baskı, Ankara 2004
47.ERTUNÇ, Ali: Karşılıksız Çek Banka Ödeme Yükümlülüğünde Ödemeden Men, Temerrüt, Cezai Yaptırım, Terazi Hukuk Dergisi, Mayıs 2009, S.33, s.54 vd.
48.GENÇTÜRK, Muharrem: Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Çekte İbraz Süreleri Ne Zaman Başlar, Prof.Dr.Hüseyin Ülgen’e Armağan, 2007, s.633 vd.
49.GÖKÇE, Teoman: İleri Keşide Tarihli Çeklerin Keşide Tarihinden Önce İbraz Edilmesine Bağlanacak Hukuki Düşünceler, Adalet Dergisi, 2002, S.11, s.127 vd.
50.GÖLE, Celal: Çek Hukuku, Ankara 1989
51.GÖLE, Celal: Uygulama Açısından 3167 sayılı Çek Kanunu Sempozyumu, Batıder, C.XV, S.2, Aralık 1989,Tartışmalar, s.36 vd. (3167 Sempozyum)
52.GÖLE, Celal: Çekler Hakkındaki 3167 Sayılı Kanunla İlgili Adalet Bakanlığı Taslağı ve Karşı Görüşler Sempozyumu, 12 Ocak 2002, Banka ve Ticaret Hukuku Enstitüsü, Ankara 2002
53.GÜRBÜZ, Hulusi: Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin İptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, 2. Baskı, İstanbul 1985
54.GÜLEÇ SOYER, Sesim: Borç İçin Hapis Yasağı ve Karşılıksız Çek Keşide Etme, Ankara 2007
55.HELVACI, Mehmet: Çek Kanunu Tasarısının Genel Olarak Değerlendirilmesi, Batider 2009, C.XXV, S.4
56.İMREGÜN, Oğuz: Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998
57.İMREGÜN, Oğuz: Kara Ticareti Hukuku Dersleri, Genel HükümlerOrtaklıklar-Kıymetli Evrak, 12. Baskı, İstanbul 2001 (Kara Ticareti)
58.İNAN, Nurkut: Özel Hukukta Karşılıksız Çek, Çek Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu, Batıder 1981, C.XI, S.2, s.105, 224.
59.İNAN, Nurkut: İstirdat Davasında İsbat Yükü-Çekin İktisadi Niteliği, Batıder 1969, C.V, S.1, s.94.
60.İPEKÇİ, Nizam: Açıklamalı-İçtihatlı TTK Şerhi, III. Cilt, Ankara 2003
61.KAHYAOĞLU, Emin Cem: 5941 Sayılı Çek Kanunu ile İlgili Bazı Tespitler, Kazancı Hukuk Dergisi, S.67-68, s.144 vd.
62.KALPSÜZ, Turgut: Çek Hukukunda Gelişmeler Sempozyumu, 18-19 Aralık 1981, Batıder, C.XI, S.2, s.88-89.
63.KALPSÜZ, Turgut: Çekler Hakkındaki 3167 Sayılı Kanunla İlgili Adalet Bakanlığı Taslağı ve Karşı Görüşler Sempozyumu, Ankara 2002, Banka ve Ticaret Hukuku Enstitüsü, s.87 vd.
64.KALPSÜZ, Turgut: 5941 Sayılı Çek Kanunu, Konferans, Kırca, Ankara 2010,(Tartışmalar)
65.KALPSÜZ, Turgut; Gürgan ÇELEBİCAN; Faruk EREM: İktisadi ve Hukuki Yönden Çek, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara 1974
66.KARAYALÇIN, Yaşar: Ticaret Hukuku III- Ticari Senetler (Kambiyo Senetleri), 4. Baskı, Ankara 1970 (Ticari Senetler)
67.KARAYALÇIN, Yaşar: Özel Hukukta Meseleler ve Görüşler, Ankara 1975(Görüşler)
68.Bakanlığı Taslağı ve Karşı Görüşler Sempozyumu, 12 Ocak 2002, Banka ve Ticaret Hukuku Enstitüsü, Ankara 2002
69.KARAYALÇIN, Yaşar: Prof. Dr. Yaşar Karayalçın’ın İleri Tarihli Çeklerle İlgili Görüşü, Batıder, C.XI, S.3, s.137 vd.
70.KAYAR, İsmail: Kıymetli Evrak Hukuku, 5. Baskı, Ankara 2006
71.KENDİGELEN, Abuzer: Çek Hukuku, Gözden Geçirilmiş Güncelleştirilmiş 4. Baskı, İstanbul 2007
72.KENDİGELEN, Abuzer: Çekten Cayma ve Ödeme Yasağı (TK. m.711),Makalelerim, C.I, İstanbul 2006, s.86
73.KENDİGELEN, Abuzer: Türk Ticaret Kanunu Tasarısının Çeke İlişkin Hükümlerinin Değerlendirilmesi, Batıder 2009, C.XXV, S.3, s.29 vd., (Tasarı)
74.KINACIOĞLU, Naci: Kıymetli Evrak Hukuku, 5. Baskı, Ankara 1999
75.KIRCA, İsmail: 5941 Sayılı Çek Kanunu, Konferans 22 Ocak 2010
76.KIRCA, İsmail: Çekin İbraz Edildiği Şube Muhatap Bankanın Kanunen Ödemekle Yükümlü Olduğu Tutarı Ödemelidir, Batıder Mart 2010, C.XXVI, S.1, s.71 vd., (Makale)
77.KURU, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2006
78.MEMİŞ, Tekin: Vergi Kimlik Numarasının Çekin Geçerliliğine Etkisi, Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu XXI (9-10 Aralık 2005), Ankara 2006, s.185 vd.
79.MOROĞLU, Erdoğan: 3167 Sayılı Çek Kanunu’nda 4814 Sayılı Kanun’la Yapılan Değişiklikler, Prof. Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu İçin Armağan, Ankara 2004, s.533-546.
80.NARBAY, Şafak: Çekten Cayma ve Ödeme Yasağı, I. Baskı, İstanbul 1996
81.NARBAY, Şafak: 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun’da Değişiklik Yapan 4814 Sayılı Kanunun “Çekte Şekil Şartları” ve
“Muhatabın Ödeme Yükümlülüğü” Konuları Açısından İncelenmesi, AÜEHF Dergisi, C.VII, S.1-2, Erzincan 2003 (Ödeme Yükümlülüğü)
82.NARBAY, Şafak: Çekte İbraz Sürelerinin Belirlenmesinde Ölçü Alınan Yer Kavramına “De Lege Lata” ve “De Lege Ferenda” Çözüm Öneleri, Bilgi Toplumunda Hukuk Ünal Tekinalp’e
Armağan, C.I, İstanbul 2003 (Yer Kavramı)
83.NARBAY, Şafak: Türk Ticaret Kanunu Tasarısında Kıymetli Evrak Hukuku Kitabında Yapılan Düzenlemeler ve Değişiklikler, Önerilerimiz, Prof.Dr.İrfan Baştuğ Anısına Armağan, C.7, Özel Sayı, 2005, s.205 vd. (Öneri)
84.NARBAY, Şafak: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’ na Sunulan Yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı İle İlk Tasarının “Kıymetli Evrak Kitabı” Açısından Karşılaştırmalı Olarak
İncelenmesi, EÜHF Dergisi, 2006, C.1.S.1, s.243 vd. (Tasarı)
85.NARBAY, Şafak: 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi Ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunun 10’uncu Maddesi Hükmü Uyarınca Muhatap Bankanın Sorumlu
Olduğu Miktar Hakkında Bir İnceleme, Terazi Hukuk Dergisi, Ocak 2009, S.29, s.17 vd. (Bankanın Sorumlu Olduğu Miktar)
86.NARBAY, Şafak: 5941 Sayılı Çek Kanununun Getirdiği Bazı Yenilikler ve Bunların Değerlendirilmesi, Terazi Hukuk Dergisi, Mart 2010, S.43, s.90 vd. (Çek Kanunu Yenilik) OĞURLU, Yücel: Karşılıksız Çeklerde Bankanın Sorumluluğu, AÜEHF Dergisi 1977, C.I, S.I, s.337 vd.
87.OĞUZOĞLU, Çetin Abdullah; OĞUZOĞLU, Özkan: Açıklamalı-İçtihatlı-Örnekli, Çek Kanunu, Ankara 2010
88.ORMANLI YURDDAŞER Selda: İleri Tarihli (Postdate) Çek ve Uygulamadaki Sorunlar, MÜHF Dergisi, 2006/1, s.239 vd.
89.ÖZGENÇ, İzzet: Çek Kanunu, Ankara 2010
90.ÖZKORKUT, Korkut: Çek Hukukunda Ödeme İçin İbraz Süreleri, Batider 1997, C.XIX, S.2, s.47-60.
91.ÖZTAN, Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, 2. Baskı, Ankara 1997 (Kıymetli Evrak)
92.ÖZTAN, Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, Güncelleştirilmiş 16. Bası, Ankara 2009
93.ÖZTÜRK, Sinan: Çekte İbraz, Yargıtay Dergisi, Temmuz 2001, C.27, S.3, s.528 vd.
94.POROY, Reha; TEKİNALP, Ünal: 5941 Sayılı Çek Kanununun Yorumu İle Kıymetli Evrak
Hukuku Esasları, İstanbul 2010
95.POSTACIOĞLU, İlhan E.: Çekin İbrazı İle İlgili Bazı Problemler, Batider 1976, C:VIII, S.3, s.116-125.
96.PULAŞLI, Hasan: Kıymetli Evrak Hukuku, Yenilenmiş 9. Baskı, Ankara 2009
97.PULAŞLI, Hasan: Çek Hukukuna İlişkin Sorunlar ve Yeni Çek Kanun Tasarılarının Getirdikleri, Türkiye Noterler Birliği Hukuk Dergisi, 1983, S.40, s.12.
98.PULAŞLI, Hasan: Çek Hukuku ve İlgili Mevzuat, Ankara 2010 (Çek Hukuku)
99.REİSOĞLU, Seza: Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Çek, Gözden Geçirilmiş 3. Baskı, Ankara 2003
100.REİSOĞLU, Seza: Yeni Çek Kanunu ve Hukuki Sorunlar, http://www.tbb.org.tr/Dosyalar/Konferans_Sunumlari/SR_yeni_cek_kanunu_ve_değerlendrilmesi_07012010.pdf),19.01.2010 (Çek Kanunu)
101.SELÇUK, Sami: Çek Suçları, Öğreti-Mevzuat-İçtihat, Ankara 1993
102.SOMER, Mehmet: 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Yapılan Değişikliklerin Anayasa, Ceza ve Ticaret Hukuku Hükümleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi, Marmara Üniversitesi Uluslararası Çalışmalar Kulubü, İstanbul 2002
103.ŞİMŞEK, Edip: Hukukta ve Cezada Ticari Senetler, Ankara 1983
104.TANDOĞAN, Haluk: Sonraki Tarihli Çekler ve Uygulamada Ortaya Çıkardıkları Sorunlar, Batider 1981, C.XI, S.2, s.63 vd.
105.TANDOĞAN, Haluk: Sonraki Tarihli Çekler ve Ticaret Kanunu ve 3167 Sayılı Kanun Açısından Ortaya Çıkardığı Sorunlar, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları, Ankara 1986, s.5. (Sonraki Tarihli Çek)
106.TEKİL, Fahiman: Kıymetli Evrak Hukuku, 2. Baskı, İstanbul 1994
107.TEKİNALP, Ünal: İleri Keşide Tarihli (Vadeli) Çekler İlişkin Bir Öneri, Prof.Dr.Aysel Çelikel’e Armağan, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, 1999-2000, S.1-2, s.925. (İleri Keşide Tarihli Çek)
108.TEKİNALP, Ünal: Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının İleri Tarihli Çeklere İlişkin
Siteminin Değerlendirilmesi, Çekler Hakkındaki 3167 Sayılı Kanunla İlgili Adalet Bakanlığı Taslağı ve Karşı Görüşler Sempozyumu, Ankara 12 Ocak 2002, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 2002
109.TEOMAN, Ömer: Çekte İbraz Süresinin Hesaplanmasında Keşide Gününün Önemi, Prof. Dr. Reha Poroy’a Armağan, İstanbul 1995, s.426-435. (Keşide Günü)
110.TEOMAN, Ömer: Otuz Yıl Ticaret Hukuku, Tüm Makalelerim, İstanbul 1993 (Makalelerim)
111.TEOMAN, Ömer: Çek Hukukunda 5838 Sayılı Yasa İle Yapılan Değişiklikler, Batıder, C.XXV, S.2, s.27 vd. (5838 Sayılı Yasa)
112.TEOMAN, Ömer: İki Farklı (Keşide) Tarihi İçeren Çeklerin Hukuki Durumu, Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, C.XXIII, 12 Haziran 2009 (Sempozyum)
113.TUNA, Ergun: Ticaret Hukuku, Cilt III, Kıymetli Evrak, İstanbul 1995
114.YEŞİLOVA ARAS, Ecehan; YEŞİLOVA, Bilgehan: 5838 Sayılı Kanun’un 18 ve 32/XIX. Maddesinin Getirdikleri, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2009, S.82, s.77 vd.
115.YURTTAŞ, Volkan: Çekte İbraz ve Zamanaşımı Süresi ve Sonuçları, Bursa Barosu Dergisi 1987, C.2, S.31, s.15 vd.
116.ZEYNELOĞLU, Ahmet: Çekin Muhatap Bankaya İbraz Zorunludur, Yargıtay Dergisi 1976, C.2, S.I, s.141 vd.




