Av. Hüseyin Şahin
Osmaniye Barosu-103
I-GENEL OLARAK
Toplumdaki iktisadi hayatlarında kişilerin hukuku özel bir müdafaaya gerek olmadan sulh ve huzur içinde gerçekleşir. Buna her günkü hayatın gösterdiği ve ortaya koyduğu binlerce hukuki münasebetler doğallığı ve gerçekliği içinde ayrıca dikkati çekmeyen bir delil teşkil etmektedir. Fakat hukuki muamelelerin sulh yoluyla gerçekleşmesi bir probleme veya engele uğrarsa durum değişir. Bir kimsenin hukuki çevresinde zarar gördüğü veya kendisini bir zarara uğramış saydığı ve bu itibarla bir himaye aramaya mecbur olduğu zamanlarda böyle bir arıza ve zorluk var demektir[1].
Kişilerin hukuki savunma alanındaki ihtiyaçları hukuki münasebetlerin ve daimi hayatın icap ettirdiği bir alan olarak arzeder. Devletin ve kamu idarelerinin olayımızda ise İcra Müdürlüklerinin bu faaliyeti bu alanda uygulamalarda bir yön ve uygulama çeşidi olmalıdır[2].
Özel hukuktan kaynaklı taleplerin, devletin zor kullanma gücü ve devlet organları aracılığıyla gerçekleştirilmesini düzenleyen kuralların oluşturduğu hukuk dalı İcra Ve İflas Hukuku’dur. Toplum hayatında ise doğal kural, gerçek veya sahip olduğunu zannettiği bir hak iddia eden kimse bu hukuki münasebeti kendi isteği doğrultusunda cebri bir şekilde icra edecek bir hüküm elde etmek ister. Bu hüküm aynı zamanda hasım tarafa lüzumu halinde ikinci kanuni bir muamele ile yani icra muamelesi vasıtasıyla cebren kabul ettirilebilecek bir borç yükler[3].
Özel alacakların borçlusu tarafından vadesinde ödenmemesi halinde, alacaklı, alacağını zor kullanma gücüyle bizzat tahsil edemeyecektir. Alacaklı alacağını tahsil edebilmek için devletin cebri icra organları olan icra dairelerine başvuracak ve İİK’ de düzenlenen takip usul ve esaslarına uygun olarak alacağını cebri icra organları vasıtasıyla tahsil edebilecektir.
Ödeme emrine itiraz etmemesi durumunda, borçlu borcu örtülü bir şekilde kabul etmiş sayılmaktadır[4]. Ödeme emrine itiraz edilmemesiyle birlikte, alacaklı takibe devam edebilecek; haciz talebinde bulunabilecektir.
Borçlu, takibin kesinleşmesi üzerine halen borcunu ödemezse, alacaklı icra dairesine takibe devam edilerek haciz işlemlerinin yapılmasını isteyebilir. İcra dairesi alacaklının haciz talebi üzerine borçlunun borca yetecek miktarda malını haczeder ve satar ve satış sonunda elde edilen parayı alacaklıya öder[5].
Haciz işlemi, alacaklının haciz talebi üzerine, borçlunun takibe konu alacağı karşılamaya yetecek tutar ve değere sahip mal, hak ve alacaklarına, icra dairesi tarafından hukuken el konulmasıdır[6]. El koyma, fiilen el koyma veya kayda dayalı olarak da gerçekleştirilebilir[7]. Hukuki el koyma, borçlu bakımından malları üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlandırılması şeklinde meydana gelmektedir[8]. Haciz işlemindeki amaç borçlunun borcunu ödemesini sağlamaktır. Alacaklının haciz talebi üzerine, icra dairesi haciz işlemini gerçekleştirecektir.
Haciz işlemi; kesin haciz, geçici haciz, ihtiyati haciz, ilave haciz, tamamlama haczi gibi çeşitlere ayrılmaktadır.
- Kesin haciz, ödeme emrinin kesinleşmesi üzerine alacaklının alacağı karşılayacak miktarda borçlunun malları üzerinde yapılan hacizdir. Kesin haciz işleminde amaç alacağın tahsilidir. Bu kapsamda haczedilen mallar, alacaklının kanuni süreler içinde satış talebinde bulunması üzerine paraya çevrilecek ve alacaklıya alacağı ödenecektir.
- İhtiyati Haciz, para alacaklarının cebren takip yoluyla tahsilini güvence altına alabilmek için mahkeme kararıyla borçlunun taşınır, taşınmaz malları ile alacak ve haklarının hukuken el konulmasını sağlayan geçici hukuki koruma yoludur.
- İlave Haciz, hacze başka alacaklıların iştirak etmesi sonucunda, daha önce haczedilen malın paraya çevrilmesi sonucunda bütün alacaklıların alacağını karşılayamamasına bağlı olarak, alacaklıların talebi üzerine yapılan hacizdir[9].
- Tamamlama Haczi, haczedilen malların satışı sonucunda elde edilen tutarın alacaklıların alacağını karşılayamaması halinde icra müdürünün kendiliğinden yaptığı ek haciz işlemidir. Tamamlama haczi icra müdürünün daha önce yapmış olduğu kıymet takdirinde yanılması ve haczedilen malların değerinden düşük olarak satılmasından kaynaklanabilir[10].
İİK kapsamında düzenlenen haciz kesin haciz niteliğindedir.
Bu çalışmamızın amacı icra takibinde haciz talebi ve haciz işleminin sonuçlarının icra takip dosyasına nasıl bir etki yaptığını ortaya koymak olduğundan haczin neticeleri itibariyle devamını sağlayan ve bu işleme bağlı devam eden takip işlemlerinin devamını sağlayan muameleler ve hukuki etkileri inceleme içine alınacaktır. Özellikle İİK m 277 ve devamı hükümlerine göre açılan tasarrufun iptali davalarının yargılamasının devamı süresince sürelerin kesilip haczin devam edip etmeyeceği durumu da değerlendirilecektir.
İİK’nunda haczin hükümleri şunlardır:
- Haciz borçlu hakkında önemli bir şekilde haczedilen malla ilgili tasarruf ehliyetini önemli bir şekilde sınırlar. Gerçi borçlu haczedilen mallar üzerindeki mülkiyetini hiçbir surette kaybetmezse de icra müdürü tarafından izin verilmeyen tasarrufları yapamaz. Haczi yapan memur bu memnuiyet üzerine borçlunun dikkatini çekecek ihtarat yapar. İcra müdürü ancak alacaklının haklarını tenkis veya tahdit etmeyecek olan tasarruflar hakkında borçluya izin verebilir.
- Alacaklı, haciz işlemi ile haczedilen menkul malların resmen muhafazasını talep etmek, üçüncü kişinin hak iddia etmesi halinde icabında ona karşı durumun gerektirdiği savunma ve itiraz haklarını elde eder. Haciz her şeyden önce alacaklıya satış talebinde bulunma ve bedelinden alacağını tahsil etme hakkını verir.
- İcra müdürlerinin görevleri noktasından haczin hükümlerine gelince, haczedilen malların muhafazası, idaresi, ihbar mükellefiyetleri vs. gerekli tedbirleri alır. Görevin eksik veya yanlış yapılması halinde memur muamelesini şikayet hakkını kullanmak suretiyle işleme itiraz edilebilir[11].
- Üçüncü şahıslar bakımından haczin yapılması sonrası bu hacze muhalefet yolları kabul edilmiştir. Muhalefet yolunda görevli ise kısmen icra müdürlüğü kısmen icra mahkemeleridir[12].
II-TALEP ŞARTI
Takibin kesinleşmesi üzerine, takibe, icra dairesi kendiliğinden devam edilemeyecektir. Bu doğrultuda alacaklı, icra dairesine takibe devam edilmesi için haciz talebinde bulunacaktır[13].
Genel icra hukukunda haciz işleminin yapılabilmesi için alacaklının, ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıllık süre içerisinde haciz talep etmesi gerekir. Bu süre içinde haciz talep etmemesi halinde, alacaklının haciz isteme hakkı düşecektir. Alacaklı ile borçlu arasında icra dairesinde yapılan taksit sözleşmenin ihlal edilmesine kadar geçen süre ve ödeme emrine itiraz edilmesi doğrultusunda itirazın iptali davası ve itirazın kaldırılması yolunda kararın kesinleşmesine kadar geçen süre haciz talep sürenin hesaplanmasında dahil edilmez (İİK m 78/2).
Alacaklının, haciz talebinde bulunabilmesi için takibin kesinleşmesi gerekir. Aşağıdaki hallerde takip kesinleşecektir:
- Borçlunun ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 günlük süre içerisinde itirazda bulunmaması halinde bu süre sonunda takip kesinleşir.
- Borçlunun ödeme emrine itiraz etmişse itirazın, itirazın iptali davası veya itirazın kaldırılması yoluyla hükümden düşürülmesiyle gerçekleşecektir.
- Alacaklı genel mahkemede itirazın iptali davası açması halinde mahkemenin itirazın iptaline karar vermesi halinde takip kesinleşir.
- Alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılması talebi üzerine mahkemenin borçlunun itirazının kesin olarak kaldırması kararı vermesi halinde takip kesinleşir. Mahkeme itirazın geçici kaldırılmasına karar vermesi durumunda (İİK m 33a;71) da borçlu 7 gün içinde borçtan kurtulma davası açmaması halinde veya borçtan kurtulma davasını açıp davayı kaybetmesi halinde takip kesinleşecektir[14].
Takibin kesinleşmesiyle birlikte alacak icra kabiliyetine kavuşmaktadır[15]. Takibin kesinleşmemesi durumunda borçlunun malvarlığı haczedilemeyecektir.
Haciz talebi, icra dosyasında alacaklı olarak gözüken kişi tarafından borçlunun taşınır ve taşınmaz malları ile alacak ve haklarının haczedilmesi için borçluya karşı yapılacaktır. Borçlunun ödeme emrine itiraz etmiş olması halinde alacaklı haciz talebiyle birlikte, itirazın hükümden düşürüldüğünü ortaya koyan mahkeme kararını da vermelidir[16].
Alacaklı ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıllık süre içerisinde haciz talep etmemesi halinde dosya işlemden kaldırılır(İİK m 78/4). Dosyanın işlemden kaldırılması halinde alacaklının yenileme talebinde bulunması ve yenileme harcı ödemesi gerekir. İcra dairesi yenileme talebini borçluya tebliğ eder.
Ödeme emrinin tebliği işleminin kesinleşmesi üzerine, icra müdürlüğü, icra takibine kendiliğinden (re’sen) devam edip borçlunun mallarını haczedemez. Bunu yapabilmesi için, alacaklının, takibe devam edilmesini istemesi, yani icra müdürlüğünden haciz talebinde bulunması gerekir(İİK m 78/I).
Haciz talebinin yapılmasında bir istisna vardır. Bu istisna düzenlemesi İİK m 139 hükmünde düzenlenen tamamlama haczidir.
Bunun dışında, bazı hallerde borçlunun talebi ile de haciz yapılabilir(İİK m 33/III; m 169a son fıkra; m 170 son fıkra). Bu hükümlerde düzenlenen halleri de alacaklının haciz talebinde bulunması gerektiği ilkesinin istisnası sayabiliriz[17].
III-HACİZ İSTEME HAKKI
Haciz isteme hakkı, takip talebinde, ödeme ve icra emrinde alacaklı olarak gözüken kişiye veya alacaklının külli veya cüz’i haleflerine aittir. Alacaklının vekili (avukatı), özel yetkiye ilişkin şartlar taşıyan bir vekaletnameye gerek olmadan, alacaklı adına haciz talebinde bulunabilir. HUMK m 63 hükmüne göre vekil avukat tarafından konulan haczin fekki için özel yetki gerektiği hükmünü içermekte olup aynı hüküm 6100 sayılı HMK m 74 hükmünde de özel yetkiyi gerektiren haller içerisinde “haczin özel yetki olmadan kaldırılamayacağı” ilkesi düzenlenmiştir. Bu bakımdan, haczin ihtiyati haciz, geçici haciz veya kesin haciz olması arasında fark bulunmamaktadır[18].
IV-HACİZ TALEBİNİN YAPILMASI
Haciz talebinde bulunmak özel bir şekle tabi değildir. Alacaklı, yazılı veya sözlü olarak icra müdürlüğünden haciz talebinde bulunabilir[19]. Sözlü haciz talebi için icra müdürlüğünce tutanak düzenlenir.(İİK m 8/I)[20]
Haciz talebi, takip talebinde, icra emrinde ve ödeme emrinde borçlu olarak görülen kişiye veya borçlunun külli veya cüz’i haleflerine karşı yapılır.
Borçlu, ödeme emrine itiraz etmişse, alacaklı, bu itirazın giderildiğine, icra emri ve ödeme emrinin kesinleştiğine dair mahkeme (İİK m 67, 69) veya icra hukuk mercii[21] (İİK m 68, 68a) kararını da haciz talebinde bulunurken icra müdürlüğüne vermelidir[22].
İcra müdürlüğü, yasada belirtilen hususların yerine getirilmediği ve yasal şartların oluşmadığı durumunu değerlendirmek suretiyle haciz talebini reddedebilir. Yargıtay kararlarında bu hususta yanlış anlaşılmaya yol açacak değerlendirmeler bulunmaktadır. İcra müdürünün reddettiği bir talebin mevcut olduğunu ve hukuki sonuçlar doğurduğunu söylemek icra müdürlerinin kararlarını yok hükmünde olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Bu da icra hukukunun ve icra yargılamasının bütün temel dayanaklarını yok saymak ve icra müdürünün tüm kararlarının sonuç doğurmayan tespitler olarak kabul etmek olur. Bu fikrin kabulü halinde talebi reddedilen taraf, red kararının ortadan kaldırılması için şikayet yoluna gitmelidir. Bu talebi kabul edilirse, bu taleple elde edebileceği bütün hukuki sonuçları kazanmış sayılacaktır[23].
Alacaklı, haciz talebi ile birlikte haczin gerektirdiği giderleri peşin olarak öder (İİK m 59)
İİK m 59 hükümde “(Değişik: 3222 – 6.6.1985 / m.4) Takip masrafları borçluya aittir. Alacaklı, yapılmasını talep ettiği muamelenin masrafını ve ayrıca takip talebinde bulunurken borçlunun 62 nci maddeye göre yapabileceği itirazın kendisine tebliğ masrafını da avans olarak peşinen öder. Alacaklı ilk ödenen paradan masraflarını alabilir.” Açıkça ifade edildiği gibi haciz işleminin tamamlanması için masrafların peşin yatırılması gerekmektedir.
Alacaklının, sadece haciz talebinde bulunması yeterli olmayıp, işlemin zamanaşımını kesmesi için İİK’nun 59. maddesi uyarınca işlemin gerektirdiği masrafın da yatırılmış olması gerekir[24].
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun mahcuz malların muhafazası hakkındaki 88. maddesi uyarınca, taşınır mallar, masrafı peşinen alacaklıdan alınarak muhafaza altına alınır. Aynı Kanun’un 59. maddesi uyarınca ise, takip masrafları borçluya ait olup, alacaklı ilk ödenen paradan yaptığı masrafları alır[25].
Haciz tarihinden itibaren bir yıl olan satış isteme süresi içinde satış avansının yatırılarak satış talebinde bulunulması gerekmektedir. Satış avansının bir yıllık sürenin geçmesinden sonra yatırılması halinde ihale konusu menkul ve gayrimenkuller üzerindeki hacizler düşer. Bu durumda, mahkemece, İİK’nun 110. maddesi gereğince, anılan taşınırlar ve taşınmazlar üzerindeki haczin kalkıp kalkmadığı hususu dikkate alınarak, geçerli bir haciz olmaksızın ve kıymet takdirinin yapıldığı tarih üzerinden iki yıldan fazla süre geçtikten sonra yapılan ihalenin feshine karar verilmesi gerekecektir[26].
Borçluya ait menkullerin ve gayrimenkullerin haczi talep edilmiş ise de buna ilişkin gerekli masraf yatırılmamış olması halinde, alacaklının sadece haciz talebinde bulunması yeterli olmayıp, işlemin zamanaşımını kesmesi için İİK’nun 59. maddesi uyarınca gerekli masrafın da yatırılmış olması gerekir[27].
Alacaklının sadece haciz talebinde bulunması veya sadece taşınmazın satışını istemesi yeterli olmayıp işlemin zamanaşımını kesmesi için gerekli masrafın da ödenmesi gerekir. İcra müdürlüğünde işlemin sonuç doğurabilmesi için İİK’nun 59. maddesi uyarınca masrafın yatırılmış olması gerekir[28].
Alacaklı isterse, kendisine, haciz talebinde bulunduğuna ve haciz talebine ilişkin gerekli giderleri ödediğine dair bir belge verilir; bu belge hiçbir harç ve resme tabi değildir(İİK m 78/III).
V-HACİZ İSTEME SÜRESİ
- Haciz İsteme Süresi Bir Yıldır
Mu maddede (İİK m 78), alacaklının haciz isteminin bağlı olduğu süre ve süresinde haciz istenmemesinin sonuçları düzenlenmiştir.
- Alacaklının “haciz isteme hakkı”, süre bakımından, kanun koyucu tarafından sınırlandırılmıştır. Alacaklı, ancak borçluya gönderilen “ödeme emri” nde yazılı olan “ödeme süresi” geçtikten sonra ve ödeme emrine itiraz edilmemiş olması şartıyla haciz isteminde bulunabilir.
İİK’nda ödeme süresi ile borca itiraz süreleri her zaman aynı değildir. Gerek ilamlı icrada (İİK m 32) ve gerekse ilamsız takiplerde ödeme emrinde (İİK m 60) ödeme süresi ile itiraz süresi aynı olup; Kambiyo Senetlerine Özgü Takip Yolundaki ödeme emrinde ödeme süresi 10 gün ancak itiraz süresi 5 gün olduğundan (İİK m 168/2,4,5), alacaklı ancak ödeme emrinde yazılı olan 7 ve 10 günlük sürelerin geçmesinden sonra haciz isteminde bulunabilir[29].
Kiralanan taşınmazların ilamsız icra yoluyla tahliyesi için gönderilen, ihtarlı ödeme emrinde (İİK m 269) ise, ödeme süresi, adi kiralarda 6 ay, buna karşılık daha fazla süreli kiralarda 30 gün, daha az süreli sözleşmelerde 6 gün, buna karşın hasılat kiralarında 60 gün olduğu halde itiraz süresi 7 gün (6 günlük ihtarlarda 3 gün)’dür. Bu takiplerde de, kiralayan 30 ve 6 günlük ödeme süresi geçmeden haciz isteyemez[30].
Burada karşımıza tebligat yapılıp yapılmadığı sorunu da çıkmaktadır. Haciz isteme hakkının doğabilmesi için, ödeme/icra emrinin borçluya usulüne uygun tebliğ edilmiş olması gerekir. Bu durumda, tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığını icra müdürü araştıracak mıdır?
Tebligatın yapılmasında kanunun açık hükmüne aykırılık hali tebligat evrakından anlaşılıyorsa icra müdürü yapılan tebligat usulsüzlüğünü kendiliğinden gözeterek haciz talebini reddedemez. Yargıtay kararlarında genel kabul gören görüş de icra müdürünün böyle bir inceleme yetkisinin olmadığı yönündedir. Doktrinde buna karşı görüşler de vardır[31].Ancak borçlu veya yetkili vekili tarafından üçüncü kişilere karşı hükmü olmayan sürelerden feragat ederek (İİK m 20) ve tebliğ işlemini yaparak haczin yapılmasına imkan sağlayabilir[32].
Alacaklının haciz isteme hakkının doğabilmesi için, mutlaka borçluya Tebligat Kanunu hükümlerine göre ödeme veya icra emrinin tebliğ edilmiş olması gerekir. Ödeme emri tebliğ edilmiş olmadıkça, borçlunun hakkındaki takibi haricen öğrenmesi ile, takip kesinleşmez ve dolayısıyla İİK m 78 hükmüne göre, alacaklının haciz isteme hakkı da doğmaz[33]. Borçlunun, ihtiyati haciz sırasında borcunu kabul etmesi, kendisine ödeme emri gönderilmemesini gerektirmez. İhtiyati haciz işleminden sonra takip açılarak ödeme emri gönderilmemesi halinde takibe devam edilemez. Hatta süresinde takip ve ödeme emri gönderme işlemi yapılmadığı için İhtiyati Haciz de hükümsüz kalacaktır[34].
- Borçlu takibe yetki yönünden itiraz etmiş, alacaklı da yetki itirazını kabul edip dosyası yetkili icra müdürlüğüne göndermiş ya da icra mahkemesine açılan yetkiye ve borca itiraz davasında icra mahkemesi hakimi tarafından yetki itirazı sebebiyle takibin iptaline karar verilmesi halinde, yetkili icra müdürlüğünce ödeme emri gönderilmesi ve süre yönünden ödeme emrinin kesinleşmesinden sonra haciz istenebilecektir[35].
- Ödeme emri tebliğ edilmeden ve takip kesinleşmeden haciz yapılamayacağı konusundaki şikayet borçlu tarafından yapılabilir, borçla ilişkisi olmayan üçüncü kişilerin bu konuda şikayet hakkı yoktur. Bu şartlara uyulmadan yapılan hacizler geçersiz olup borçlunun icra hukuk mahkemesine başvurusu üzerine (şikayet) mahkemece bu hacizlerin kaldırılmasına karar verilir[36].
- Daha önce gönderilmiş olan ödeme emri icra mahkemesince iptal edilmişse, iptal tarihinden sonra haciz yapılamayacağı gibi, ödeme emrinin iptali üzerine, bu ödeme emirlerine dayalı olarak yapılmış olan hacizler de hükümsüz hale gelir ve daha sonra ödeme emri gönderilmesi, önceki hacizleri geçerli hale getirmez[37].
- Ödeme emrindeki ödeme süresinin geçmesinden sonra, takibe itiraz etmemiş olan borçlu hakkında haciz yapılabilmesi için, alacaklının haciz talebinde bulunması gerekir. İcra müdürlüğü kendiliğinden borçlunun mallarını haczedemez[38].
- Borçlunun yasal taksit hakkını kullandığı (İİK m 111) durumlarda, icra takibi durduğundan, alacaklı haciz isteyemez. Ancak, borçlunun taksit sözleşmesini ihlal etmesi halinde, alacaklı sadece ödenmeyen taksit tutarı için değil, takip konusu kalan borcun tamamı için haciz isteyebilir[39].
2) Takip Dosyasının İşlemden Kaldırılması
Alacaklı bir yıllık süresi (İİK m 78/II) içinde haciz talebinde bulunmaz veya bir yıl içinde yaptığı haciz talebini geri alıp da bu bir yıllık süre içinde yeniden haciz talebinde bulunmaz ise, takip dosyası işlemden kaldırılır (İİK m 78/IV; Yönetmelik m 101/II).
Kanunun metninden açıkça anlaşıldığı üzere, bu durumda, takip dosyası işlemden kaldırılır; yoksa, icra takibi düşmez. İşlemden kaldırılan icra takibi derdest kalmakta devam eder. Bu nedenle İİK m 78 hükmü gereği işlemden kaldırılan dosyada, alacaklı, yenileme talebinde bulunmak suretiyle aynı takip dosyasında haciz isteyebilir[40].
Alacaklının haciz isteme hakkı, bir yıllık süreye tabidir. Haciz isteme hakkı, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren bir yıl geçmekle düşer (İİK m 78/II,c.1) ve takip dosyası işlemden kaldırılır (İİK m 78/IV).
Alacaklı, ödeme emrine herhangi bir itiraz olmamışsa ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren bir yıl içinde haciz isteyebilir(İİK m 78/II,c.1).
- Ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren bir yıl içinde, haciz isteminde bulunulmaz ya da haciz istemi geri alındıktan sonra, bu süre içinde yenilenmezse haciz isteme hakkı düşer[41]. Bu durumda da dosya muameleden kaldırılır. Alacaklının haciz talebinde bulunabilmesi için, önce yenileme talebinde bulunup bunu talebi borçluya tebliğ ettirmesi gerekir(İİK m 78/IV)[42].
HMK m 150 hükmünde olduğu gibi işlemden kaldırılan icra dosyasının ve takibin belli bir süre içinde yenilenmemesi halinde icra takibinin açılmamış sayılacağına dair bir kural bulunmamaktadır. İİK’nda, alacaklının yenileme talebi, belli bir süreye tabi tutulmamıştır. Bu nedenle takip dayanağı alacak zamanaşımına uğrasa da alacaklı yenileme talebinde bulunabilir. İcra müdürlüğü zamanaşımı sebebiyle alacaklının yenileme talebini reddedemez. Ancak bu durumda; borçlu, icra mahkemesine her zaman başvurarak zamanaşımı sebebiyle icranın geri bırakılması talebinde bulunabilir(İİK m 7/II; 16;33a;71).
- Ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren bir yıl içinde alacaklı haciz isteminde bulunmuş ve haciz yapılmışsa da süresinde satış istenmediği için haciz düşmüş(İİK m 106/I;110), ve son işlemden itibaren bir yıl geçtiği için dosya muameleden kaldırılmışsa, alacaklının yenileme talebi üzerine dosya tekrar işleme konulur, fakat bu durumda borçluya yenileme muhtırası gönderilmez. Alacaklı bu halde yenileme talebi ile birlikte haciz isteyebilir[43].
Kambiyo Senetlerine İlişkin Haciz Yoluyla Takipte, borçlu ödeme emrine İcra Mahkemesi Hakimliği’nde açtığı dava ile itiraz ederse, bu itiraz kendiliğinden bu bir yıllık haciz isteme süresini durdurmaz. Alacaklının açtığı ilamsız takiplerde ödeme emrine takipte de bu sürelerin işlemeye devam edeceği doktrinde kabul edilmektedir[44].
Alacaklı, itirazın kaldırılması için İcra Mahkemesine başvurursa (İİK m 68-68a) bu başvuru tarihinde veya itirazın iptali davası (İİK m 67) açarsa bu davayı açtığı tarihte, (İİK m 78/II) bir yıllık haciz isteme süresi durur[45]. Bu durma, İcra Mahkemesi veya mahkeme kararının kesinleşmesine kadar devam eder. Bu durumda; borçlu ödeme emrine itiraz ederse, alacaklının itirazın kaldırılması (İİK m 68-68a) için icra mahkemesine başvurduğu tarihten veya itirazın iptali davası (İİK m 67) açtığı tarihten, bu husustaki icra mahkemesi veya mahkeme kararının kesinleşmesine kadar geçen zaman, bu bir yıllık haciz isteme süresinin hesabında nazara alınmaz (İİK m 78/II, c.2)[46].
Alacaklı, süresi içinde haciz istemiş ve icra müdürlüğü tarafından da haciz kararı verilmiş olursa ve buna rağmen bu haciz herhangi bir nedenle yapılmamış olursa haciz talebi hakkı değil haciz kararı düşmüş olur. Bu durumda bir yıl geçtikten sonra alacaklının, borçlunun mallarının haczini istemesi (İİK m 78/V) bir yenileme talebi niteliğinde sayılmaz. Bu durumda, alacaklının yeniden harç ödemesine ve yenileme talebinin borçluya tebliğine gerek yoktur. Yargıtay ise kararlarında; haciz isteme hakkının değil haciz kararının düştüğü değerlendirmesi ile yenileme talebinin karşı tarafa tebliğine gerek olmadan, haciz kararı verilerek bu kararın uygulanmasının gerektiği belirtilmiştir[47].
Borçtan kurtulma davasının açılmasından, bu dava sonucunda verilecek hükmün kesinleşmesine kadar geçen zaman da, bir yıllık haciz isteme süresinin hesabına dahil edilmez[48].
Bunun dışında alacaklı ile borçlunun icra müdürlüğünde taksit sözleşmeleri yapmaları halinde, taksit sözleşmesinin ihlaline kadar geçen zamanda, bir yıllık haciz isteme süresinin hesabına dahil edilmez(İİK m 78/II,c.2)[49].
Borçlu hakkında takibin kesinleşmesinden sonra, alacaklının, İİK.nun 78 ve müteakip maddeleri gereğince borçlunun hak, alacak ve malları üzerine doğrudan haciz konulmasını isteme hakkı vardır[50].
Bir yıllık süre (İİK m 78/II) içinde haciz talebinde bulunan alacaklı, haciz talebini geri alabilir. Bu durumda yeniden bir yıllık haciz isteme süresi işlemeye başlamaz. Alacaklı, ancak, ödeme emrinin tebliğinden itibaren işlemeye başlamış olan bir yıllık haciz isteme süresi (haczi geri alma durumu varsa kalan süre) içinde yeniden haciz talebinde bulunabilir (İİK m 78/IV)[51].
Süresi içinde haciz istemiş olan alacaklı, haciz masraflarını vermemişse, haciz istemi geçersiz olacağından (İİK m 59), haciz isteme hakkı düşer ve işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulabilmesi için, alacaklının yenileme talebinde bulunması ve bu talebin de borçluya tebliği gerekir[52].
İİK m 78/II hükmü(İİK m 41 hükmü gereğince) ilamlı takiplerde de uygulanması söz konusu ise de haciz talebi söz konusu olmayan el atmanın önlenmesi, tahliye, çocuk teslimi gibi konulara ilişkin ilamlı takiplerle ilgili dosyalar, İİK m 39 hükmünde yazılı zamanaşımı süresi dolmadan önce işlemden kaldırılamaz[53].
Doktrinde[54],icra takibinin İİK m 33,77 hükümleri uyarınca ertelendiği durumlarda haciz isteme süresinin durmayacağı belirtilmektedir.
3) Yenileme Talebi
İİK’nun 78. maddesi hükmüne göre 1 yıllık süresi içinde haciz talebinde bulunmaması nedeniyle takip dosyası işlemden kaldırıldığından alacaklı yeniden haciz isteyebilmek için yenileme talebinde bulunması gerekir. Esasen takip dosyasının işlemden kaldırılması nedeniyle takibin yenilenmesi üzerine, borçluya yeni bir ödeme emri gönderilmesine gerek olmayıp, kesinleşmiş takip devam etmektedir. Ancak yenileme talebinin borçluya tebliğ edilmesi gerekir. Borçlular yenileme talebinin tebliğine karşı, daha önce kesinleşmiş olan ödeme emrine itiraz edemez[55].
Takip, ihtiyati hacizle başlandığında ve süresinde icrai takip yapılmış olmakla kesin hacze dönüştüğünde İİK m 78 hükmünün uygulanması ve yenileme talebinin borçluya tebliği gerekmez. Bu nedenle borçlu, İİK m 33a ve m 71 hükmüne göre her zaman zamanaşımı itirazında bulunabilir. Kaldı ki, 78. maddeye göre borçluya gönderilecek ödeme emri olmayıp ( yenileme muhtırası ) olduğundan, evvelce kesinlik kazanmış ödeme emrinin kesinliği devam ettiğinden borçlunun muhtıranın tebliğ üzerine ancak İİK m 33a ve m 71 hükmüne göre itiraz edebilir ve icranın geri bırakılmasını sağlayabilir[56].
Yenileme talebi, yalnız haciz talebi içindir. Alacaklı, yenileme talebi ile aynı zamanda haciz talebinde de bulunabilir. Doktrinde yenileme talebinin haciz için yapıldığı ilkesinden yola çıkarak, alacaklının yenileme talebinde açıkça haciz istememiş olması halinde dahi, haciz talebinde bulunmuş sayılması gerektiği kabul edilmektedir[57].
İcra takip dosyasının muameleden kaldırılması (İİK m 78/IV) üzerine, alacaklının haciz isteyebilmek için takip talebini (İİK m 58) de yenilemesine ve borçluya yeni bir ödeme emri gönderilmesine gerek yoktur.
İlamsız takiplerde, yenileme talebi üzerine alacaklıdan yeniden harç (başvurma ve peşin harç)alınır. Yenileme giderleri ve harçları borçluya yükletilemez ( İİK m 78/V,c.2-3)[58].
Yenileme talebinin borçluya tebliğ edilmesi gerekir. Yenileme talebi borçluya tebliğ edilmeden borçlunun malları haczedilemez(İİK m 78/V,c.1)[59].Yenileme talebinden sonra muhtıra tebliği üzerine mal beyanında bulunma zorunluluğu yoktur[60]. Ödeme emri tebliğinden itibaren bir yıl içinde haciz istemediği taktirde takip dosyası işlemden kalktığına göre taahhüd hukuki bir değer taşımaz. Ayrıca borç miktarının açıkça gösterilmediği ödeme taahhüdü hukuken geçersizdir[61].
Borçlu, icra takibinin kesinleşmesinden sonraki dönemde borcun itfa edildiği, zamanaşımına uğradığı konularında, yenileme talebi ve muhtıranın tebliği üzerine, icra mahkemesinden takibin iptalini veya geri bırakılmasını (İİK m 33a, m 71/I) isteyebilir.
Yenileme talebi (İİK m 78/V), belirli bir süreye tabi değildir; her zaman yapılabilir. Ancak, alacaklının yenileme talebinde bulunmasından önce, takip konusu alacak (takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde) zamanaşımına uğramış ise, borçlu, icra mahkemesinden, zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasını isteyebilir(İİK m 71/II).[62]
Haciz isteme hakkının düşmesi ve takip dosyasının işlemden kaldırılması, alacaklının bir yıllık süresi içinde haciz talebinde bulunmamış olması hali içindir(İİK m 78/II-IV). Buna karşılık, alacaklı bir yıllık süresi içinde haciz talebinde bulunmuş ise, aynı bir yıllık süre içinde ve hatta daha sonra haciz uygulanamamış olması, haciz isteme hakkının düşmesini ve dolayısıyla takip dosyasının işlemden kaldırılmasını gerektirmez. Bu halde, icra takibi derdest kalmakta devam etmektedir ve alacaklının bir yıllık süresi içinde yapmış olduğu haciz talebi gereğince borçlunun mallarının haczedilmesini istemesi, İİK m 78/V hükmü anlamında yenileme talebi niteliğinde değildir. Bu durumda da alacaklının yeniden harç ödemesine ve talebinin borçluya tebliğine gerek yoktur[63].
VI-HACİZ İŞLEMİ
Haciz talebini alan icra müdürü haciz işlemini uygulamak zorundadır. Bu konuda bir takdir yetkisi bulunmamaktadır[64]. Alacaklının talebi üzerine icra müdürü, haciz talebinden itibaren üç gün içinde haczi yapmakla yükümlüdür (İİK md. 79/1)[65]. Bu süre icra müdürünün haciz işlemlerinin başlatması için belirlenmiş süre olup, haczi bu süre içinde bitirmesi şart değildir[66]. Ancak, icra dairesinin bu süre sonrasında haczi yapması halinde de yapılan haciz geçerli olacaktır[67].
Genel İcra Hukuku bakımından icra dairesi kendi yetki bölgesinde bulunan malları haczedebilir. Takibi yürüten icra dairesi, yetki alanı dışındaki bölgede bulunan malların haczi için, malların bulunduğu yerin icra dairesinden hukuki yardım (istinabe) talep eder(İİK m 79/1). Bu hukuki yardım talebi doğrultusunda haciz, malın bulunduğu yerdeki icra dairesi tarafından yapılır. İstinabe talep eden yetkili icra dairesi, hukuki yardım talebinde hangi malların haczedileceğini belirtebileceği gibi, sadece alacak miktarını belirterek, haciz işlemini ilgili icra dairesine de bırakabilir. Haczin istinabe yoluyla gerçekleştirilmesi halinde, haciz işleminden kaynaklanan şikayetler hukuki yardım talep edilmiş icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılacaktır (İİK md. 79/2).
Haciz, icra müdürü tarafından bizzat yapılabileceği gibi, icra müdürü görevlendirmeyle yardımcısına veya kâtiplerinden birine de yaptırabilecektir (İİK md. 80/1)[68]. Haciz işleminin yapıldığı sırada, borçlu haczin yapıldığı yerde bulunması halinde haciz borçlunun huzurunda yapılır. Borçlu haciz yapılan yerde bulunmuyorsa ve hemen ulaşması mümkün ise çağrılır ve haciz işlemi borçlunu huzurunda yapılır. Borçlu bulunamazsa veya hemen ulaşılması mümkün değilse haciz, borçlunun yokluğunda yapılır (İİK md. 80/2).
Borçlu haciz işlemi uygulanırken takibe konu borcu ödemesi halinde icra memuru haciz işlemini yapamayacaktır. Bu durum dışında borçlu, haciz işleminin yapılmasına engel olamayacaktır[69].
Haciz işlemini yapan memur, haczedilecek malları inceler ve bu malların hacze konu edilip edilemeyeceğine karar verir. Malların hacze kabil mallar olduğuna kanaat getirmesiyle birlikte malları haczeder ve bu haczedilen malların kıymet takdirini gerçekleştirir. İcra müdürü gerekli görmesi halinde kıymet takdiri için bilirkişiye başvurabilir (İİK md. 87)[70].
Borçlu, haciz sırasında talep edilmesi halinde kilitli yerleri açmak ve malları gösterme zorundadır. Bu kilitli yerler gerekirse zorla açtırılacaktır (İİK md. 80/4). İcra memuru, haczi yaparken borçlunun üzerinde para, altın, kıymetli evrak gibi kıymetli şeyleri sakladığını anlaması durumunda öncelikle borçludan bunların kendilerine teslim etmesini isteyecektir. Borçlu icra memurunun talebi karşısında üzerindeki kıymetli şeyleri teslim etmekte direnmesi halinde, borçlunun şahsına kuvvet uygulanarak bu taşınırlara el konulabilir (İİK md. 80). Ayrıca icra memuru, borçlunun üzerindeki cüzdanı ve paraları haczedebilecek ve banka kartı, hesap cüzdanı gibi borçlunun para çekebileceği araçlara el koyabilecektir[71].
İcra memuru taşınır ve taşınmaz malların haciz işlemleri yapılırken haciz mahallinde bir haciz tutanağı tutar. Bu tutanağın içerisinde nelerin bulunacağını İİK’nın 102’inci maddesinde açıklanmıştır. Yapılan haciz sonucunda borçlunun haczedilebilir hiç malvarlığının bulunmadığı veya haczedilen malların alacağı karşılayamadığı tespit edilmesi halinde bu durum haciz tutanağına ayrıntılı olarak yazılır ve bu niteliğe sahip haciz tutanağı geçici aciz belgesi niteliğindedir (İİK md. 143).
İcra memuru zor kullanma yetkisini kullanırken kolluk güçlerinden yardım alabilecektir. Bu kapsamda icra memurunun yazılı başvurusu üzerine bütün kolluk güçleri kendisine yardım etmek ve emirlerini yerine getirmekle yükümlüdür (İİK md. 81)[72].
Haciz işlemi belirli bir sıraya uyularak yapılması gerekir. Bu sıraya hacizde tertip denilmektedir;
- İİK’ nın 85’ inci maddesinde “taşınır mallarıyla taşınmazlarından ve alacak ve haklarından” deyimiyle taşınır mallar-taşınmaz mallar- alacaklar ve haklar şeklinde bir sıralama yapılmıştır. Bu kapsamda öncelikle taşınır mallar haczedilmelidir.
- Haciz sırasında hukuki niteliği kapsamında öncelikle borçlunun çekişmesiz malları haczedilmelidir. Nitekim Kanun çekişmesiz malların en son haczedileceğini emredici olarak düzelmiştir (İİK md. 85/2). Çekişmesiz mallar kapsamında da öncelikle taşınır mallar haczedilmelidir. Taşınır mallar bakımından da korunması ve paraya çevrilmesi kolay olan ve borçlu için daha az zorluk doğuracak mallar haczedilir. Borçlunun bilinen çekişmesiz malları takibe konu alacağı karşılamaya yetmemesi halinde borçlunun taşınmazları haczedilir ve aynı hususlar taşınmaz haczinde de gözetilir[73].
- Çekişmesiz malların haczedilmesi sonucunda alacaklının alacağını karşılanmaması halinde çekişmeli mallar haczedilir (İİK md. 85/2). Haciz tutanağında bu malların çekişmeli olduğu gösterilir. Ayrıca satılması sonucunda elde edilecek geliri, korunması ve satışı için yapılacak giderleri karşılamayan mallar haczedilmez (İİK md. 85/4).
- Kısmen haczedilebilir mallar için haciz işlemi uygulanırken bu mallar için kanunda belirtilen oranlara dikkat edilmelidir.
- Haczedilemeyecek mallar için haciz işlemi uygulanmamalıdır.
- Tarafların menfaatleri gözetilmesi doğrultusunda, alacaklının alacağının temin edilmesi yanında borçlunun da menfaatlerinin korunması gerekir (İİK md. 86/6).
Kanun haciz işlemine konu olan malları haczedilebilirliği yönünden üç gruba ayırmıştır.
- Haczedilebilir mallar: Haczedilemeyen ve kısmen haczedilen malvarlığı dışında kalan tüm mallardır.
- Haczedilemeyen mallar: Kanun koyucunun toplum düzeninin korunması adına borçlunun ve ailesinin yaşamını ve ekonomik hayatını devam ettirebilmesi bu doğrultuda toplum düzeninin korunması amacıyla borçlunun bazı mal ve haklarını haczedilemez mal olarak kabul etmiştir. Haczedilemeyen mallar İİK m 82 hükmünde düzenlenmiştir.
- Kısmen haczedebilen mallar: Kanun koyucu borçlunun birtakım gelirlerinin kısmen haczedilebileceğini düzenlemiştir. Kısmen haczedilebilir gelirler İİK m 83 hükmünde gösterilmiştir. Bu hükme göre icra müdürü kısmen hacze konu olan gelirin borçlunun ve ailesinin geçimini sağlayacak tutarını çıkardıktan sonra kalan miktarı haczedecektir. Bu miktar haczedilecek gelirin dörtte birinden az olamayacaktır.
Haciz işleminde, borçlunun alacaklının takip kapsamında bütün alacağını karşılayacak miktarda taşınır ve taşınmaz malları ile alacak ve hakları haczedilecektir. Alacaklının takip kapsamındaki bütün alacağını, takibe konu alacak miktarı, alacağın işlemiş faizi ve takip masrafları oluşturmaktadır (İİK md. 85/1).
VII-HACZİN KONUSU VE KAPSAMI
İcra memuru, takibe konu alacak miktarı kadar malı haczedebilir. Bu doğrultuda hacizde gerçekleştirilen kıymet takdiri borç miktarını karşılayan haczedilebilecek malvarlığının sınırını belirleyecektir.
VIII- SATIŞ TALEBİ
Hacizli malların paraya çevrilebilmesi için, satışın, alacaklı (İİK m 107) veya borçlu (İİK m 113) tarafından istenmiş olması gerekir. İcra müdürlüğü, talep olmadan, re’sen hacizli malların satışına başlayamaz.(istisna; İİK m 113/II ve m 139)[74]
- Satış Talebine Hakkı Olanlar
Kesin haciz sahibi her alacaklı, sahip olduğu derece (İİK m 100) namına satış talebinde bulunabilir(İİK m 107)[75].
Üçüncü kişinin açmış olduğu istihkak davasında icra mahkemesi takibin ertelenmesine karar vermişse(İİK m 97/I,III) ve alacaklının açmış olduğu istihkak davasında (İİK m 99), dava sonuçlanıncaya kadar, istihkak davasına konu olan malın satışı istenemez. Bu nedenle istihkak davası sırasında İİK m 106 hükmündeki satış isteme süreleri işlemez (İİK m 97/VIII)[76].
Geçici haciz sahibi alacaklı satış isteyemez (İİK m 108/I). Bu nedenle, geçici haciz kesinleşinceye kadar İİK m 106 hükmündeki satış isteme süreleri işlemez (İİK m 108/I).
İhtiyati haciz sahibi alacaklı (İİK m 257 vd.) da, ihtiyati haciz kesin hacze dönüşmeden (İİK m 264/V) satış isteyemez.
Fakat, gerek geçici olarak, gerek ihtiyaten haczedilmiş olan malların kıymeti süratle düşmekte ise veya muhafazası zorlaşmış ve masraflı oluyorsa icra müdürü, bu malların satılmasına, talep olmadan her zaman karar verebilir (İİK m 108/II; m 113/I).
Alacaklı satış talebinde bulunmazsa, borçlu da hacizli malların satılmasını isteyebilir (İİK m 113/I).[77]
- Satış Talebinin Yapılması
Satış talebinde bulunmak özel bir şekle bağlı tutulmamıştır. Alacaklı veya borçlu, yazılı veya sözlü olarak satış isteyebilir. Sözlü satış talebi için bir tutakla talep kayıt altına alınır (İİK m 8/I). İİK m 8 hükmüne göre talep ve beyanların altları ilgilisi ve icra memuru yada yardımcısı tarafından imzalanmalıdır. Aksi durumda geçerli bir talep ve buna dayalı geçerli bir satış işleminden bahsedilemeyecektir[78].
Satış talebi şarta bağlı yapılamaz[79].
Satış talebi, haczi koyduran icra dairesine yapılır. Hacizli mal, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetki çevresi dışında olsa bile(İİK m 79/II), satış talebi icra takibini yürüten icra müdürlüğüne yapılır. İcra takibinin yapıldığı icra müdürlüğü, hacizli malın bulunduğu icra müdürlüğünden malın satılması ister; yani malın bulunduğu yer icra müdürlüğüne talimat (istinabe) yazmak suretiyle satış işlemlerini ister. Bu durumda satışı talimat icra müdürlüğü yapar. Talimat icra müdürlüğü tarafından yapılan satış işlemleri, artırma ve ihale işlemleri hakkındaki uyuşmazlıklar (şikayetler, ihalenin feshi İİK m 134[80]), talimat icra müdürlüğünün bağlı bulunduğu icra mahkemesi hakimliği tarafından çözüme bağlanır (İİK m 360)[81].
Satış talebinde bulunan alacaklının, satış giderlerini peşin ödemesi gerekir(İİK m 59/I)[82].
İcra müdürü, başlangıçta hesapladığı ve alacaklının yatırdığı satış giderlerinin yetmeyeceğini anlarsa, satış gider avansını yükseltebilir, yani alacaklıdan ek satış avansı ve gideri isteyebilir. Satış talebinden sonra alacaklının satış masraflarını peşin ödemesi lazımdır. Ancak masraflar icra müdürlüğü tarafından tahakkuk ettirilerek alacaklıya tefhim ve tebliğ edildikten sonra masraflar ödenmemiş ise satış talebi yapılmış sayılamaz[83].
Alacaklı, (İİK m 106/I) süresinde satış talebinde bulunur, ancak satış giderlerini bu süre içinde ödemezse, süresi içinde satış talebinde bulunmamış sayılır ve haciz kalkar (İİK m 110/I).Alacaklının takip ettiği haciz ve satış giderlerini, özellikle de satış avansını peşin olarak depo etmesi zorunludur. Bu kanuni zorunluluğa uyulmaması yaptırıma bağlanmış olup bu yaptırım işlemin hükümsüzlüğüdür. Haciz ve satış istemek veya icra müdürlüğünden avans gerektiren bir talepte bulunulması halinde sadece talep yeterli olmuyor, giderlerin de yatırılması gerekmektedir[84].
İİK m 59 hükmü takip masrafları başlığı altında düzenlenmiştir. Bu madde, “icra harç ve masraflarının borçluya ait olduğunu” ifade eden İİK m 15 hükmünün tekrarından ibarettir. İİK m 59 hükmünde “Alacaklı, yapılmasını talep ettiği muamelenin masrafını ve ayrıca takip talebinde bulunurken borçlunun 62 nci maddeye göre yapabileceği itirazın kendisine tebliğ masrafını da avans olarak peşinen öder.” Genel ifade edilen masraf ödemesi düzenlenmesi yanında borçlunun yapacağı itirazın tebliği için gerekli masrafları da peşin olarak ödemesi düzenlemesi bulunmaktadır.
Düzenlemenin özünde icra harç ve masrafları genel ifade ile düzenlenmişse de İİK m 59 icra işlerine dair masraflarından bahsetmektedir. İcra giderleri; icra organlarının icra takibini ve işlemlerini tam ve doğru olarak yapabilmeleri için harcanan paralar olarak kapsama alınmaktadır[85].
İcra işlemlerinin yapılabilmeleri için, buna ilişkin giderlerin peşin olarak icra dosyasına alacaklı tarafından ödenmesi gerekir. Bu işlemlere örnek olarak;
- Ödeme (icra, tahliye) emirlerinin, 103 davetiyelerinin, satış ilanlarının tebliği giderleri,
- Haciz giderleri,
- Hacizli malın muhafaza, idare ve işletilmesi giderleri,
- Haciz, satış, keşif yerlerine, icra memurları ile icra hakimleri ile katiplerin ulaşım giderleri,
İcra giderleri olarak sayılacak belli başlı giderler olmasına rağmen tahdidi değildir. Ayrıca; icra takibinde, alacaklı kendisini bir vekille temsil ettirmişse, borçlunun takip sonunda bu vekil için ödeyeceği vekalet ücreti de, icra giderleri olarak sayılır(İİK m 138/III)[86].
Alacaklı, peşin olarak ödediği icra giderlerini, ilk ödenen paradan alabilir(İİK m 59/II).
İcra giderleri, işlem talebi sırasında alacaklı tarafından ödenmiş olsa da icra takibinde bu miktarlar borçluya yüklenen borç miktarına eklenir. Ancak bu kural, icra takibinin sonuçlanması halinde geçerli olur. Eğer, alacaklı takipten feragat eder ya da icra takibini devam ettirmezse, o zaman borçluyu takip giderlerinden sorumlu tutmak mümkün olmaz.
Yapılacak icra işlemlerinin gerektirdiği giderlerin miktarı icra müdürlüğü tarafından takdir edilmesi, belirtilmesi gerekir. Bu takdirin yerinde görülmemesi halinde icra müdürlüğünün bu işlemine karşı şikayet yoluna başvurulabilir(İİK m 16/I).
Alacaklının giderlerini ödediği işlem, daha sonra (alacaklının kusuru olmadan) icra mahkemesinin kararı ile şikayet yoluyla iptal edilmiş olsa bile, icra giderleri yine borçluya yüklenir[87]. Borçlunun sebebiyet vermediği icra giderlerinden sorumlu olup olmayacağı konusunda ayrıma gidilmemiştir. Ancak, borçlu hal ve tavırları ile kendisine icra takibi yapılmasına sebebiyet vermemiş ve itiraz (ödeme) süresi içinde borcunu ödemiş ise, icra harç ve giderlerinden sorumlu tutulamayacağı HMK m 312 (HUMUK m 94) hükmüne göre kıyasen bir uygulama yapılabilir. Bu hükümde “Davalı, davanın açılmasına kendi hal ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmez” şeklinde düzenleme bulunduğundan sorumluluk kıyasen dikkate alınabilir[88].
Borçlunun icra masraflarından sorumlu olması, kanunda bunun hilafının yazılı olmaması koşuluna bağlı tutulduğundan (İİK m 15/I), kanunda öngörülen istisnai hallerde, borçlu yapılan masraflardan sorumlu değildir:
- Yenileme masrafları borçluya yüklenemez(İİK m 78/son).
- Arttırma şartnamesinde, müşteriye ait olacağı öngörülen masraflar (İİK m 125/son) borçludan istenemez.
- İflasta geç kalmaktan ileri gelen masraflar (İİK m 236/II) borçluya yüklenemez.
Denilmektedir[89].
- Satış İsteme Süresi
İİK m 106/I hükmünde – “(Değişik: 3890 – 3.7.1940)(Değişik 1.fıkra: 6352 – 2.7.2012 / m.21/ Yürürlük / m.106/a) Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir.” Şeklinde düzenleme yapılmıştır.
İstihkak davası sırasında (İİK m 106/I), satış isteme süreleri işlemez(İİK m 97/VIII).
Borçlu ile alacaklının icra müdürlüğünde yapmış oldukları borcun taksitlendirilmesi sözleşmesinin devamı süresince (İİK m 106/I) satış isteme süreleri işlemez(İİK m 111/III). Taksitle ödeme sözleşmesinin yapılması üzerine duran satış isteme süresi, sözleşmenin borçlu tarafından ihlali anından itibaren kaldığı yerden işlemeye başlar[90].
İİK m 106/I hükmündeki süreler kesin hacizler içindir. Geçici ve ihtiyati haciz sahibi alacaklılar, hacizleri kesin hacze dönüşmedikçe satış istemeyeceklerinden, bunlar hakkında (İİK m 106/I) kanundaki satış isteme süreleri işlemez(İİK m 108/I). Bu halde satış isteme süreleri, geçici veya ihtiyati haczin kesin hacze dönüştüğü tarihten itibaren işlemeye başlar[91].
- Süresinde Satış İstememenin Sonuçları
Kanunda (İİK m 106/I) belirtilen süre içinde, hacizli malın satışı istenmezse, o mal üzerindeki haciz kalkar (İİK m 110).İsviçre İcra ve İflas Kanununda 121. Maddesinde süresinde satış istenmemesi halinde icra takibinin düşeceği hükme bağlandığı halde, İcra Ve İflas Kanunu’muzda sadece haczin düşeceği ve kalkacağı kabul edilmiştir (İİK m 110)[92]. Buna karşılık, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte, süresi içinde satış istenmezse, takibin düşeceği düzenlenmiştir (İİK m 150e/II)[93].
Kanundaki (İİK m 106/I) satış isteme süreleri, yalnız satış talebi içindir. Satışın da bu süreler içinde yapılması zorunlu değildir.
Alacaklı, süresinde satış istemediği için haciz kalkınca, İİK m 78/II hükmündeki haciz isteme süresi de geçmiş olacaktır. Bu nedenle, alacaklının yeniden haciz isteyebilmesi için, ilk önce İİK m 78/V hükmüne göre yenileme talebinde bulunması gerekir[94].Yargıtay kararlarında yenileme muhtırasının tebliğini ve tebliğden sonra haciz talebini uygun gördüğü kararları yanında yenileme talebinin haciz talebini de içermesi halinde yenileme talebinin tebliğine gerek kalmadan haciz isteyebileceği yönünde kararlar vermiştir[95].
Yenileme talebinden (İİK m 78/II) sonra konulacak haciz yeni bir hacizdir. Bu nedenle önceki hacze karşı ileri sürülecek haczedilmezlik süresini kaçıran borçlu, bu yeni hacze karşı yedi gün içinde haczedilmezlik şikayetinde bulunabilir.
Borçlu hacizli gayrimenkulünü hacizle yükümlü olarak bir başkasına satıp devretse, alacaklının süresinde satış istememesi halinde bu haciz de kalkar (İİK m 110). Bundan sonra, alacaklı aynı gayrimenkulün haczini isteyemez. Çünkü bu haciz talebi anında gayrimenkul borçlunun değil, başkasının mülkiyetindedir[96].
İcra müdürlüğünün, süresi (İİK m 106/I) geçtikten sonra yapılan haciz ve satış talebini reddetmesi gerekir. Çünkü dosyada, süresinde satış istenmemesi (İİK m 106/I) sonucu haciz düşmüş (İİK m 110) ve ayrıca son işlemden itibaren belli süreler (İİK m 78/II) geçtiği için dosyanın muameleden kaldırılması gerekmiştir. Buradaki süreler hak düşürücü niteliktedir. Buna rağmen, satış isteme süresinin geçmiş olması, icra müdürlüğünün satış talebini kabul edip satış hazırlıklarına ve işlemlerine başlaması halinde icra müdürlüğünün bu işlemine karşı süresiz şikayet yolu ve hakkı vardır. İcra müdürlüğü, süresinde haciz ve satış istenmemiş olması durumuna rağmen ihale ile malı satarsa, bu ihalenin feshi (İİK m 134) istenebilir[97].
- Satış Talebinin Geri Alınması
Süresi (İİK m 106/I) içinde yapılmış olan satış talebi, satış talebini yapmış olan tarafından geri alınabilir(İİK m 110). Satış talebini geri alma iradesi açık olması gerekir. Alacaklının, satışın durdurulmasını istemesini, satış talebini geri almak olarak değerlendirmelidir.
Satış talebini geri alan alacaklı, ancak haciz tarihinden itibaren kalan satış isteme süresi içinde yeniden satış isteyebilir. İİK m 110 hükmündeki “veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar” beyanı İİK m 106/I hükmündeki sürelere göre anlaşılması gerekir[98]. Fakat Yargıtay bazı kararlarında, satış talebinin geri alınması üzerine, yeni bir satış isteme süresi başlayacağı görüşünü esas almaktadır[99].Ancak doktrinde; bu sürelerin işlemesinin durması veya bu yönde karar hüküm kurulması kanundaki sürelerin uzatılması veya değiştirilmesi anlamına geleceği, İİK tarafından tayin edilen sürelerin kesin olduğu ve sözleşme ile dahi değiştirilemeyeceği ilkesine (İİK m 20) aykırı olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır[100].
- İCRA TAKİP HUKUKUNDA SÜRELER VE ETKİLERİ
Kanun, sürelerin nasıl hesaplanacağı konusunda, HMK ve TBK’nda olduğu gibi bazı kurallar koymuştur.
İİK haciz istemini süreye bağladığı gibi (İİK m 78) satış istemini de süreye bağlamıştır. Gerçekten, İİK’nun 6352 sayılı Yasa ile değişik 106/1 maddesi hükmü uyarınca alacaklı, haczedilen mal taşınır (İİK m 88) ve alacak (İİK m 89) ise haciz tarihinden itibaren en geç 6 ay, taşınmaz(İİK m 91) ise bir yıl içinde satışını istemek zorundadır. Şüphesiz, böyle bir zorunluluk kesin haczin varlığı halinde söz konusu olur. Çünkü ihtiyati haciz (İİK m 264;287) veya geçici hacizde (İİK m 69) kural olarak (İİK m 113/son hariç) satış istenemeyeceğinden 106. Maddedeki süreler işlemez.(İİK m 108). Ancak ihtiyati haciz, yedi gün içinde alacaklının takip isteminde bulunması suretiyle kesin hacze dönüşürse satış isteme süresi işlemeye başlar[101].
Alacaklı, yapılmasını istediği işlemlerin giderlerini peşin vermezse satış istemi hükümsüz kalır(İİK m 59). Bu nedenledir ki, satış isteminin geçerli olması için, alacaklının icra müdürlüğünce bildirilecek satış giderlerini de peşin olarak vermesi gerekir.
İİK’nun 6352 sayılı Yasa ile değişik 110. Maddesinde, 106. Maddede açıklanan yasal süre içinde haczedilen malın satışı istenilmediği veya icra müdürü tarafından verilen karar gereği gerekli gideri onbeş gün içinde depo etmediği veya bu konudaki istem geri alınıp yasal süre içinde yenilenmediği takdirde mal üzerindeki haciz kalkar[102].
Yasa koyucu, İİK m 97/8 hükmü gereğince “dava esnasında 106.maddedeki müddetler cereyan etmez” hükmü ile istihkak davası açılınca satış sürelerinin işlemeyeceğini öngörmüştür[103].
Alacaklı, taşınır rehninin satışını, ödeme veya icra emrinin tebliğinden itibaren 6 ay, taşınmaz rehninin satışını aynı tarihten bir yıl içinde isteyebilir. Satış bu süreler içinde istenmez veya talep geri alınıp bu süreler içinde yenilenmezse takip düşer[104].
İİK’nun 4949 sayılı yasa ile değişik 111. Maddesinin üçüncü fıkrasında “borçlu ile alacaklının borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları sözleşme veya sözleşmelerin toplam süresinin on yılı aşması halinde, aştığı tarihten itibaren sürelerin kaldığı yerden işlemeye başlayacağı” öngörülmüştür. Bu sözleşmede yazılı taksitlerden biri ödenmezse, satış isteme süresi taksitin ödenmesi gerektiği tarihte işlemeye başlar.
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, İİK’nun 169. Maddesine göre borca itiraz satışı durdurduğundan, itiraz ile ilgili karar verilinceye kadar satış isteme süreleri işlemez.
İİK’nun 106. Maddesinde öngörülen satış isteme süreleri hak düşürücü süre niteliğinde olduğundan, bu talepler taraflara ilişkin süreler olduğundan ve tarafların tasarruf ehliyetine ve yetkisine ait olduğundan, icra müdürlüğü ve hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması gerekir[105].
Bir işlem süresinde yapılmazsa, ilgili o işlemden beklenen faydayı veya kendisine yönelik tehlikeyi önlemek imkanını kaybeder. Örneğin; alacaklı süresi (İİK m 106) içinde hacizli malın satışını istemezse, o mal üzerindeki haciz kalkar(İİK m 110); borçlu yedi gün içinde ödeme emrine itiraz etmezse, icra takibi kesinleşir ve alacaklı borçlunun mallarının haczini isteyebilir(İİK m 78)[106].
İlgililer için konulmuş olan süreler, hak düşürücü niteliktedir[107]. İki istisnai halde, İİK’nun koymuş olduğu süreler zamanaşımı süresidir (İİK m 7;m 39)[108].
- İCRA HUKUK İŞLEMLERİNDE MENFAAT DENGESİNİN GÖZETİLMESİ
- İcra İflas Hukukunda İlkeler
Adaletin sağlanması, hukuken temel amacıdır. Hukukun ve özellikle medeni usul ile onun bir devamı niteliğinde olan icra hukukunun amacı, şekli gerçeğe ulaşılması değildir; aksine, maddi gerçeğe ulaşılmasıdır. Adaletin sağlanmasının amacı da, hakikatin ortaya çıkarılmasıdır.
İcra Hukukunda tasarruf ilkesinin geçerli olması, bir takım sonuçları beraberinde getirmektedir. Bu sonuçlar arasında ilk olarak icra hukukunda, icra dairesinin kendiliğinden cebir yetkisini kullanamamasını gösterebiliriz. Çünkü icra hukukunda takip, alacaklı tarafından başlatılır. İİK m 60 /I hükmüne göre “Takip talebi üzerine icra müdürlüğü bir ödeme emri yazar.” Buradan da anlaşılacağı üzere, icra müdürlüğünün, borçluya karşı ödeme emri göndermesi alacaklının, icra müdürlüğüne vermiş olduğu “takip talebine” bağlıdır[109].
Taraf iradelerine öncelik verilmesi sadece takibin başlangıcında geçerli olan bir ilke değildir. Taraflar, takibin her aşamasında belirli sınırlar çerçevesinde (özellikle takibe taraf olmayan üçüncü kişilerin hak ve menfaatlerini ihlal etmeyecek bir şekilde) tasarruf yetkisine sahiptirler. Bu duruma örnek olarak, takibin her aşamasında, icra müdürlüğünce, bir çok icra takip işleminin yapılabilmesinin tarafların talebine bağlı olduğunu gösterebiliriz[110]. Buna karşılık, taraf takip işlemleri ise, takip prosedürü içerisinde tarafların yaptıkları, takibe yön ve şekil veren, çoğunlukla da icra takip işlemlerinin yapılmasını sağlamaya yönelik olan taraf işlemleridir[111].Haciz talebinde bulunmak bir taraf takip işlemidir. Buna karşılık haczin yapılması ise, bir icra takip işlemidir. Çünkü, icra memurlarınca, borçluya karşı yapılan ve cebri icranın ilerlemesini sağlayan bir işlemdir. Ancak, icra takip işlemi olan haczin yapılması için, taraf takip işlemi olan haciz talebinin alacaklı tarafça talep edilmesine bağlıdır(İİK m 78/I). Yine, alacaklının talebi üzerine haciz yapan icra memuru kendiliğinden, haczedilen malların satışını gerçekleştiremez. Satış için, alacaklının talebi gereklidir(İİK m 106/I). Dolayısıyla bu düzenlemeler de, icra hukukunda, kural olarak takibin her aşamasında tasarruf ilkesinin geçerli olduğunu göstermektedir[112].
Tasarruf ilkesinin ortaya çıkardığı bir diğer sonuç da, takip konusunu alacaklının belirlemesidir. İcra organları, alacaklının talep etmemiş olduğu bir hakkı, ödeme emrine ekleyerek bunu, borçlunun ifa etmesini talep edemez. Haciz yapan icra memurunun ancak “borçlunun, borca yetecek miktarda borcunu tahsil için haciz” yetkisinin bulunması da tasarruf ilkesinin doğurduğu bir sonuç olarak zikredilebilir. Çünkü icra memurunun, borçlunun borcu aşan miktarda mal ve haklarını haczetmesi, tasarruf ilkesinin ve ayrıca Anayasal bir hak olan mülkiyet hakkının ihlali anlamına gelecektir. Borçlunun, borcu aşan miktarda mal ve haklarının haczi de, süresiz şikayet sebebidir(İİK m 16).
İcra ve İflas Kanunu’nun, tasarruf ilkesine getirmiş olduğu istisnalardan biri İİK m 113 hükmünde düzenlenmiştir. Bu hükme göre, alacaklı talep etmeden de borçlunun talebiyle satış yapılabilir ve icra müdürü kıymeti hızla düşen veyahut muhafazası masraflı olan malların satılmasına her zaman karar verebilir(İİK m 113/II)[113].
HMK’da geçerliliği kabul edilen taraflarca getirilme ilkesinin hukuk dalındaki anlamı, dava malzemelerinin mahkemeye kimin tarafından getirileceği ile ilgilidir. Takip prosedüründe, alacaklının takip konusu üzerindeki talep hakkı alacaklı ve borçlunun ileri sürmüş olduğu vakıalar çerçevesinde şekillenmektedir. Genel haciz yolu ile takipten örnek vermek gerekirse, alacaklı, takip konusu yaptığı talep miktarının sebebi olan vakıayı takip talebinde göstermek zorundadır(İİK m 58). Hatta alacaklının, alacak sebebi olarak ileri sürdüğü vakıayı soyut olarak iddia etmesi yeterli değildir. Bu durum, taraflarca getirilme ilkesinin icra hukukundaki uygulama alanını göstermektedir. Borçlu açısından taraflarca getirilme ilkesinin icra hukukundaki somutlaştığı aşama olarak itiraz aşamasını gösterebiliriz. Borçlu itiraz ederken, itiraz sebeplerini açıkça göstermekle yükümlüdür(İİK m 63)[114].
İcra ve İflas Kanunu sistemimizde, takip ekonomisi ilkesi doğrudan doğruya düzenlenmemiş olsa da, bu ilkenin amacına hizmet eden kurum ve kuralların mevcudiyetini tespit edebilmek mümkündür. Bunun en belirgim örneklerinden biri, kanun koyucunun, icra memurlarının sebepsiz yere hakkı yerine getirmemesini veya takibin sürüncemede kalmasına sebebiyet verecek işlemlere karşı ilgililerin şikayet yoluna başvurmasını özel olarak düzenlemesidir(İİK m 16/II)[115].
İcra Hukukunda, şeklilik ilkesi bir takım ayrıntılar dışında HMK’da geçerli olan yazılılık ve sözlülük ilkesini karşılamaktadır. Yazılılık ve sözlülük icra takip işlemlerinin şeklidir. Sözlülük, takip prosedürlerinin daha hızlı yürütülmesini sağlarken; yazılılık da prosedürün daha düzenli ve belirli bir sistem içerisinde yürümesini sağlamaktadır. İcra hukuku sistemimizde, kural olarak yazılılığa ağırlık verilmiştir. Taraflar takip işlemlerini icra dairesine sözlü olarak da bildirseler, icra dairelerinin bu talep, itiraz ve beyanları tutanağa geçirmek mecburiyeti bulunmaktadır (İİK m 8). Borçlunun mal beyanında bulunması[116], alacaklının haciz talebi[117], alacaklının satış talebi[118] sözlü olarak, ancak tutanağa geçirilmek suretiyle yapılabilir[119].
- İcra Takip Hukukunda İcra Müdürlerin Yükümlülükleri
İİK’nu icra işlerinde birinci derecede görevli kıldığı icra memurlarına geniş yetkiler vermiştir. Bu yetkilere bazı sınırlamalar konulmamış olsaydı, bundan hem ilgililerin hakları hem de icra dairelerinin itibarı ve böylece de hukuki güvenlik zarar görebilirdi. Bu yüzden, kanun, icra memurları için olumlu ve olumsuz bazı yükümlülükler öngörmüştür(İİK m 8-12)[120].
İcra memurlarının olumlu yükümlülükleri:
- Dosya ve tutanak düzenlemek (İİK m 8).Her icra işi için bir dosya açılır.Bir icra işine ait olan bütün tutanaklar ve belgeler bu dosyaya konulur. İcra ve İflas dairelerinde dosya usulünün uygulanması zorunludur. Çalışmamızda özdeki konu olarak takipsizlik/muameleden kaldırma (İİK m 78/IV) veya infaz suretiyle işlemden kaldırılan dosyalar, buna ait bir tevdi ve teslim cetveli düzenlenerek, arşiv işi ile görevlendirilen memura tevdi ve teslim olunur(Yönetmelik m 101).
- İcra daireleri, yaptıkları işlemler ile kendilerine yapılan talep ve beyanlar hakkında tutanak düzenlerler. Sözlü yapılan taleplerin (İİK m 58/I), itirazların (İİK m 62/I) ve beyanların (İİK m 89/II) altları ilgililer ve icra memurları tarafından imzalanır (İİK m 8/I; Yönetmelik m 20/II). Bu memurlardan birinin imzasını taşımayan tutanak ve işlemler geçersizdir[121].
- Kapsadıkları hususlar hakkında resmi bir bilgi veren icra tutanakları, aynı zamanda icra dairelerinin işlemlerinin denetlenmesini (İİK m 13-13a) de kolaylaştırır. İİK, bu genel hükümden (İİK m 8) başka, önemli gördüğü bazı icra işlemlerine ilişkin tutanakları ayrıca düzenlemek gereğini duymuştur. Örnek olarak; haciz tutanağı tanzimi (İİK m 102ve ihtiyati hacizde zabıt tutma ve haciz tutanağının tebliği (İİK m 262) tutanağında olduğu gibi.
- İcra tutanakları alenidir. İcra tutanaklarının aleniliğinden maksat, alacaklı, borçlu ve bunların avukatlarının bu tutanakları görebilmeleri ve bunların örneğini alabilmesidir(İİK m 8/II).
- İcra tutanakları, kapsadıkları husus hakkında, hilafı ispat edilebilen bir karine teşkil ederler (İİK m 8/III). İcra tutanaklarının aksini ispat etmek, kural olarak özel bir şekle bağlı değildir. Fakat, icra tutanağı bir hukuki işlemi belgelendiriyorsa, o zaman, tutanağın aksini ispat etmek, ancak yazılı delil ile mümkün olacaktır.
- Para ve değerli eşyanın tevdi edilmesi (İİK m 9).İcra hukukuna göre, alacaklı borçlunun hacizli mallarının aynından değil, bu malların satılmasından elde edilen para ile tatmin edilir. Bu nedenle icra müdürlüğü geniş ölçüde para işlemleri ile uğraşır[122].
- İcra dairesi, takibine konu yapılmış olan bir para alacağına mahsuben ödenen paraları kabul etmeye mecburdur(İİK m 12). İİK m 12 hükmünde takip edilmekte olan deyiminin belirttiği gibi, icra dairesine, sadece takip konusu yapılmış alacaklar için ödeme yapılabilir ve icra dairesi de sadece bu ödemeleri kabul edebilir. Takip konusu yapılmamış olan alacaklar için icra dairesine ödeme yapılamaz ve icra dairesi böyle bir ödemeyi kabul edemez. Yalnız ipotekle temin edilmiş olan bir alacağın borçlusu, takipten önce borcunu icra dairesine yatırmak imkanına sahiptir(İİK m 153)[123].
- İcra dairesine ödemeler sadece para ile yapılabilir. İcra memuru çek, senet ile yapılan ödemeyi kabul edemez. Teminat mektubu da ödeme yerine geçmez. İcra dairesine yalnız Türk Parası ile ödeme yapılabilir. İcra dairesi yabancı para ile yapılan ödemeyi İİK m 12 anlamında ödeme olarak kabul edemez.
- Borcun ödeneceği icra dairesi, takibin yapıldığı icra dairesidir. Talimat icrasında da ödeme yapılabilir(İİK m 79/II; m 360). Bu halde, paranın takibin yapıldığı icra dairesine gönderilmesi için gerekli giderler borçluya aittir.
- Borçlu ve üçüncü kişinin yaptığı ödeme ile borçlunun borcundan kurtulması için ödemenin kayıtsız ve şartsız olarak yapılmış olması gerekir. Bu nedenle, üçüncü kişinin, borçlunun mallarının haczedilmesini önlemek için icra dairesine tevdi ettiği para, haciz tehlikesinin kalkması üzerine, tevdi edilen üçüncü kişi tarafından geri alınabilir[124].
- Para icra veznesine girdikten sonra hacze iştirak mümkün olmadığından(İİK m 100/I;101/I), borçlunun diğer alacaklıları, bir alacaklı için icra dairesine ödenmiş olan parayı haczettiremezler[125].
- Birden fazla alacaklı tarafından ayrı ayrı veya birlikte takip edilmekte olan borçlu, icra dairesine ödeme yaparken bu ödemenin belirli bir alacaklıya verilmesini isterse, icar dairesi, borçlunun bu isteğine uymak zorundadır[126].
- İcra Takip Hukukunda Tarafların Yükümlülükleri
İcra takibi süreci, alacaklı ve borçlunun takip veya yargısal işlemleri ile yön bulan bir süreçtir. Örnek olarak belirtmek gerekirse; Alacaklının, genel haciz yoluna başvurduğu takipte, takip talebinde bulunması(İİK m 58); alacaklının bu takip talebi üzerine icra müdürlüğünün borçluya ödeme emri göndermesi(İİK m 60);borçlunun, ödeme emrine itiraz etmesi veya etmemesi(İİK m 62); borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi durumunda, alacaklının icra mahkemesine itirazın kaldırılması için başvuruda bulunması(İİK m 68);m 68/a) veya genel mahkemede itirazın iptali davası açması(İİK m 67); takibin kesinleşmesi süreciyle birlikte borçlunun mal beyanında bulunması (İİK m 75); alacaklının süresinde haciz talep etmesi(İİK m 78); bu talep üzerine icra memurunun hacze gitmesi ve borçlunun hak ve mallarını haczetmesi(İİK m 78 vd); haczedilen mal ve hakların alacaklının talebiyle satılması, paraya çevrilmesi(İİK m 106); satış neticesinde elde edilen bedelin alacaklıya ödenmesi(İİK m 138).
Takibin tarafların aktif olarak rol aldığı bu süreçte, takibin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için, taraflara bazı yükümlülüklerin yüklenmesi doğal bir sonuçtur. Bunların sonucu olarak HMK’da olduğu gibi, icra hukukunda da tarafların takibin sağlıklı bir şekilde işleyişini sağlamak için yerine getirmekle yükümlü oldukları bir takım ödevleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerin başlıcaları, doğruyu söyleme ödevi ve dürüst davranma ilkesidir.
- Takibin Devamı Sırasında Menfaatlerin Dengelenmesi
Takip prosedüründe gerek alacaklı ile borçlu açısından gerekse üçüncü kişiler açısından menfaatleri dengeleyen pek çok araç bulunmaktadır. Bu araçlar bazen birbirlerinin ikamesi gibi kullanılmakta, çoğu zaman da tamamiyle birbirinden farklı amaçlara hizmet etmektedir. Örnek olarak; ilamsız icra yoluyla takiplerde uygulama alanı bulan takibin iptal ve taliki (İİK m 71), ilamlı icra yoluyla takiplerde karşımıza icranın geri bırakılması(İİK m 33) olarak çıkmaktadır. Benzer şekilde borçlunun borcu olmadığı bir parayı ödememek için açtığı menfi tespit davası(İİK m 72/I-V), para ödendikten sonra ve takip sona erdikten sonra istirdat davası (İİK m 72/V-VIII) şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Buna karşılık tasarrufun iptali davası (İİK m 277 vd.), tamamiyle takip hukukuna özgü hüküm, sonuçlar doğuran ve takip hukukunda ikamesi veya benzeri olmayan bir başvuru aracıdır[127].
İcra takibinde başvuru yolları, takibin devamı sırasında ve takibin belirli aşamalarında kullanılabilecek araçlardır. Buna karşılık tebligatlar, takip harç ve masrafları, farklı koşullar altında alacaklının, borçlunun veya üçüncü kişilerin göstereceği teminatlar takibin devamı sırasında sürekli olarak menfaat dengesinin kurulmasında düzeltici işleve sahip olacaktır. Teminatın gösterilmesi karşılığında gerçekleştirilecek işlemin, hangi tarafın menfaat alanında sonuç doğuracağıdır. Bu sebeple teminat yatırma gereği, takibin tarafları dışında üçüncü kişilere de yüklenmiş bir külfettir. Takibin devamı sırasında her zaman için kişilerin hak ve menfaatlerinin korunmasına hizmet edecek olan tebligatlardır. Tebligatlar, icra hukuku sisteminde alacaklı ile borçlu arasında menfaatlerin dengelenmesinde önemli bir fonksiyon üstlenir[128].
- SONUÇ YERİNE
Bu çalışmamızda özellikle uygulamada sorun yaşanan haciz talebi, haciz işlemi ve sonuçta haczedilen malların paraya çevrilmesinde yasal olarak sıkı kurallara bağlanan ve değiştirilmesi mümkün olmayan sürelerin etkilerini değerlendirmeye çalıştık.
Böyle bir çalışmaya nasıl bir sonuç yazılacağı konusundaki kaygılarım sebebiyle atıf yapma gereği duyduğum Muhammet Özekes tarafından kaleme alınan İcra Hukukunda Temel haklar ve İlkeler[129] adlı eserin sonuç bölümünde özellikle vurgulanan Kutadgu Bilig’deki, “Çoğu faydasızdır/ İyisi özdür/ Söz asıl bilerek söylenen sözdür/ Dinlenir akılda kalır kısa söz / Binlerce düğümü tek bir sözle çöz” veciz sözüne uygun olarak sonuca bağlamak istedim.
İcra ve İflas Hukuku işlemler ve sonuçları itibariyle de sıkı şekil kurallarına bağlanmıştır. İdari nitelik taşıyan icra dairesi tarafından yürütülen takipte, adil yargılanma ne anlam ifade ettiğine dikkat etmek gerekir. Konu, özellikle de icra dairelerinin hukuki durumu ile yakından ilgilidir. Ancak sorumluğun doğrudan devlete yüklendiği (İİK m 5) icra işlemlerinde icra memurlarının faaliyetleri konusunda tartışmalı bir durum vardır. Bu icra faaliyetinin yargısal nitelikte olduğu, tamamen idari olduğu, kendine özgü bir karakterinin olduğu görüşleri savunulmaktadır.
İcra memurlarının görevleri, hakimin hüküm vermesi gibi bir yargısal faaliyet olmasa da, hakkın yerine getirilmesi ve uygulanmasına hizmet etmek ve önlerine gelen somut olay karşısında, hukuk kurallarını uygulamaktır. İcra memurları, bu çerçevede hukuku, objektif ve tarafsız şekilde uygulamak durumunda olup yargılama benzeri bir faaliyeti icra ederler. Bu yüzden icra memurlarının bu faaliyetleri yargı denetimine tabiidir. İcra organı, kaynağını kanundan almayan bir icra yetkisini kullanamaz. İcra organları da hakimler kadar olmasa da görevlerini belirli bağımsızlık ve tarafsızlık içinde yerine getirmek durumundadır. Diğer kamu personeli gibi kanunda özel düzenleme ile verilmiş yetkileri kullanırken kimseden emir ve talimat almazlar. Bu yüzden icra memurları hakkında da hakimlerde olduğu gibi yasaklılık halleri düzenlenmiştir(İİK m 10,11).Ayrıca, icra dairelerinin gözetim ve denetimi, diğer memurlardan farklı düzenlenmiştir(İİK m 13,13a).
İcra memurları kendilerine yöneltilen talepler hakkında, kesin hüküm oluşturup, hakkın özüne ilişkin olmasa da, İİK da düzenlenen kurallar çerçevesinde olumlu yada olumsuz bir karar verirler. Önemi sebebiyle de, yaptıkları işlemlere, verdikleri kararlara karşı, diğer memurlardan farklı olarak şikayet yolu şeklinde özel bir hukuki çare öngörülmüştür(İİK m 16).
Bununla birlikte, özellikle bu çalışmanın yapılmasına sebep olan olaylardan; icra memurlarının İİK m 78;106;110’daki süreler konusunda işlem yapmayarak, dosyanın muameleden kaldırılmaması, muameleden kaldırılması gereken, uzun süre işlemsiz kalan dosya hakkında kanunun açık hükmünü (İİK m 78/IV) uygulamayarak, alacaklının talebi ile bağlı kalarak, borçlunun ve üçüncü kişinin malların haczetmesi, haczi kabil olmayan veya borçluya ait olmayan malları dahi alacaklının talebiyle bağlı kalarak haczetmesi gibi işlemler ve bir kısım yargı kararları, icra memurunun hem bağımsızlığına hem de tarafsızlığına aykırılık teşkil etmektedir.
İcra memurlarının, alacaklı ve borçlunun talepleri konusunda kayıtsız kalması, kanunun emredici kurallarına(İİK m 59) bağlı kalarak masraf ve avans talep etmemesi, işlemleri askıda bırakarak tarafların haklarına zarar verecek sonuçlar ortaya koyması adil bir yargılama ve sonuç doğurmaktan uzak faaliyetlerdir.
Adil yargılamanın sağlanabilmesi için çok önemli bir unsur da, yargılamanın hakkaniyete uygun olarak yapılmasıdır. Hakkaniyet, taraflar arasındaki tam bir eşitliğin tüm yargılama boyunca devam etmesini gerektirir.
Adil ve hakkaniyete uygun olarak, alacaklı ve borçlunun takip içinde durumlarını kötüye kullanmalarına, hukukun sınırlarını zorlayan yollara başvurmalarına izin verilmemelidir.
Sonuç olarak; adil yargılanma hakkı, cebri icra faaliyeti içinde, yargılamadaki gibi mutlak olmasa da, cebri icranın niteliğiyle bağdaşır şekilde gözetilmek zorundadır. Çünkü, cebri icra, yargılamadan ayrı düşünülmeyen, etkin hukuki korumanın bir gereğidir. Ayrıca, icra organları, mahkemeler kadar olmasa da, bağımsız hareket eden, tarafsız ve objektif davranma yükümlülüğü altında olan organlardır ve kanunla kurulurlar. Bir takip makul sürede tamamlanmalı, aleniyet ilkesi gereği tarafların talepleri, taleplerin gerekli giderlerinin karşılanıp karşılanmadığı, talepler hakkında yapılan işlemler taraflar açısından aleniyet arzetmeli ve dosya tutulması zarureti gereğince kayıt ve belgelerin icra takip dosyasında yasal geçerlilik şekliyle tutulması gerekir.
Bu çalışmada ortaya koymaya çalıştığımız, cebri icrada insan onuru, hukuk devleti ilkesi, hak arama özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkı, kişinin ce kişi özgürlüklerinin korunması, eşitlik, ölçülülük ve sosyal devlet ilkelerinin gözetilmesi, adeta Anayasa’da yer alan, kitaplarda anlatılan, kanunların kenarından geçtiği, ütopik metinler olarak kalmakta; “teori başka, uygulama başka” karmaşası ile yoğrulan uygulama, kendi hükmünü her gün icra etmekte, bu çarkın dışında kalanlara adeta hayat hakkı tanınmamaktadır. Yanlış işlemler, yanlış mahkeme kararları da bu sistemi tam oturmayan icra uygulamalarını meşrulaştırmaktadır. Kanunun metni yerine uygun mahkeme kararları ve içtihatlarla uygulamaya adete rayından çıkarak devam edilmeye çalışılmaktadır.
Kısaca tekrar edersek; İcra ve İflas Kanunu kendine özgü ilkeleri olan sıkı şekil kurallarının uygulandığı bir yargılama alanı yaratmaktadır. Öncelikle şekle ve kanunun lafzına bakmak gerekecektir. Kötü emsal ve uygulama örnekleri ile kanunun amaç ve uygulaması dışına çıkılması kötü ve olumsuz sonuçlar doğurmaya devam edecektir.
KAYNAKÇA
- Türkiye Cumhuriyeti Adliye Vekaleti, İcra ve İflas kanunu Şerhi ve Esasları, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul 1929
- Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuk, El Kitabı, Adalet yayınları, İstanbul 2013
- Baki Kuru İcra ve İflas Hukuk, Ders Kitabı,
- İlhan Postacıoğlu, Sümer Altay, İcra Hukuku Esasları, İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2010,
- Alper Öztürk, Genel İcra Ve Vergi İcra Hukukunda Ortaya ÇıkanUyuşmazlıkların Yargı Kararları Işığında Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2018,
- Hakan Pekcanıtez, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku Pratik Çalışmalar, Ankara: Yetkin Yayınevi, 2014,
- Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku,C.1, Evrim Dağıtım, İstanbul 1988,
- Hakan Pekcanıtez -Muhammet Özekes-Mine Akkan-Hülya Taş Korkmaz,
Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuku, C.I, Oniki Levha Yayıncılık AŞ, İstanbul 2017,
- Yargıtay 12. HD E. 2016/29253 K. 2018/2781 T. 20.3.20182004
- Yargıtay İBGK E. 2016/4 K. 2018/1 T. 16.2.2018
- Yargıtay 12. HD E. 2016/25178 K. 2017/16438 T. 28.12.2017
- Yargıtay 12. HD E. 2016/23247 K. 2017/15270 T. 7.12.2017;
- Yargıtay 12. HD E. 2017/356 K. 2017/3144 T. 2.3.2017;
- Yargıtay 12. HD E. 2012/11956 K. 2012/30295 T. 18.10.2012;
- Yargıtay 23. HD E. 2012/3794 K. 2012/5030 T. 12.9.2012
- Yargıtay 12. HD E. 2009/3263 K. 2009/11332 T. 28.5.2009;
- Yargıtay 12.HD. 10.12.1982 T 8319/9294; 08/07/1980 T. 4315/5997
- Yargıtay 12.HD.06.12.1988 T. 2210/14995;09.04.1986 T. 10038/4127
- Yargıtay 12.HD 27.09.1988 T. E:1987/11107, K: 103/70
- Yargıtay 12.HD. 23.12.1994 T. 16430/16628
- Yargıtay 12 HD 19.01.1987 T 4954/258;
- Yargıtay 12.HD 04.03.2004 T 27727/4875;
- Yargıtay 12.HD 07.2000 T 10335/11235
- Yargıtay 12 HD 04.10.1984 T 6855/9998;
- Yargıtay 12 HD 17.01.1980 T 9800/174
- Yargıtay HGK E. 2017/12-1147 K. 2017/1304 T. 8.11.2017;
- Yargıtay 12. HD 19.09.1985 T 1489/7219;22.02.1981 T. 1256/4287)
- Yargıtay 12. HD 04.10.1994 T 11270/11675; 11.04.1984 T 1268/4418);
- Yargıtay 23.HD E. 2012/3138 K. 2012/6351 T. 1.11.2012
- İlhan E. Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010,
- Yargıtay 12 HD 26.02.1987 T 6808/2723;24.09.1985 T 1749/7392
- Yargıtay 12. HD 2004/5486 K. 2004/9785 T. 20.4.2004
- Yargıtay 12. HD E. 2003/25328 K. 2004/2426 T. 12.2.2004
- Yargıtay 12. HD E. 2003/19770 K. 2003/22729 T. 17.11.2003;
- Yargıtay 12. HD E. 2009/3263 K. 2009/11332 T. 28.5.2009;
- Yargıtay 19. HD E. 2003/5008 K. 2003/6219 T. 12.6.2003;
- Yargıtay 12. HD E. 1992/715 K. 1992/7820 T. 4.6.1992
- Yargıtay 13. HD E. 2004/14903 K. 2005/2698 T. 22.2.2005;
- Yargıtay 12. HD E. 2001/3380 K. 2001/4219 T. 13.3.2001
- Yargıtay 12. HD E. 1980/3647 K. 1980/5789 T. 2.7.1980
- Yargıtay 8. CD E. 1994/3361 K. 1994/3848 T. 12.4.1994
- Yargıtay 17. HD E. 2001/7460 K. 2001/6886 T. 20.9.2001
- Alper Öztürk, Genel İcra Ve Vergi İcra Hukukunda Ortaya Çıkan
Uyuşmazlıkların Yargı Kararları Işığında Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi,
Yargıtay 12. HD E. 2016/12502 K. 2017/4315 T. 23.3.2017:
- Yargıtay 12. HD E. 2011/2395 K. 2011/17394 T. 3.10.2011:
- Yargıtay 2. CD E. 2003/21602 K. 2005/16873 T. 14.7.2005
- Yargıtay 12. HD E. 1995/11541 K. 1995/12456 T. 28.9.1995
- Yargıtay 4. HD E. 1992/11675 K. 1993/630 T. 1.2.1993
- Yargıtay 12. HD E. 2009/4192 K. 2009/11692 T. 1.6.2009;
- Yargıtay 23. HD E. 2012/3794 K. 2012/5030 T. 12.9.2012;
- Yargıtay 12. HD E. 2015/5676 K. 2015/7370 T. 26.3.2015;
- Yargıtay 12. HD E. 1993/4203 K. 1993/8559 T. 10.5.1993;
- Yargıtay 23. HD E. 2012/3794 K. 2012/5030 T. 12.9.2012
- Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1175;
- Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.3(İİK m 43-67), Bilge Yayınevi, 2.Baskı,
- Yargıtay 12. HD E. 2009/24195 K. 2010/6048 T. 16.3.2010;
- Yargıtay CGK E. 2001/17-295 K. 2002/14 T. 29.1.2002
- Yargıtay 23. HD E. 2012/3138 K. 2012/6351 T. 1.11.2012
- Yargıtay 12. HD E. 2016/11530 K. 2017/3073 T. 2.3.2017;
- Yargıtay 23. HD 2014/5083 K. 2014/4621 T. 16.6.2014;
- Yargıtay 12. HD E. 2013/23351 K. 2013/32887 T. 22.10.2013
- Yargıtay 12. HD E. 2016/16051 K. 2017/8674 T. 1.6.2017;
- Yargıtay 23. HD E. 2015/9149 K. 2018/2321 T. 22.3.2018;
- Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1184;
- Yargıtay 12. HD E. 2017/356 K. 2017/3144 T. 2.3.2017;
- Pınar Çiftçi, İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, Adalet yayınevi, Ankara 2010,
- Ali Güneren, İcra ve İflas Hukukunda İstihkak Davaları, Yetkin Yayınları, Ankara 2014,
- Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, Evrim Dağıtım, İstanbul 1988,
- Muhammet Özekes, İcra Hukukunda Temel haklar ve İlkeler, Adalet yayınları, Ankara 2009
[1] Türkiye Cumhuriyeti Adliye Vekaleti, İcra ve İflas kanunu Şerhi ve Esasları, Cumhuriyet Matbaası,
İstanbul 1929, s. 9
[2] Türkiye Cumhuriyeti Adliye Vekaleti, İcra ve İflas kanunu Şerhi ve Esasları,s.9
[3] Türkiye Cumhuriyeti Adliye Vekaleti, İcra ve İflas kanunu Şerhi ve Esasları,s.10
[4] Baki Kuru İcra ve İflas Hukuk, El Kitabı, Adalet yayınevi, İstanbul 2013, s.220
[5] Baki Kuru İcra ve İflas Hukuk, Ders Kitabı, s.229
[6] İlhan Postacıoğlu, Sümer Altay, İcra Hukuku Esasları, İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2010, s. 358.
[7] Alper Öztürk, Genel İcra Ve Vergi İcra Hukukunda Ortaya Çıkan Uyuşmazlıkların Yargı Kararları
Işığında Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2018, s.45
[8] Alper Öztürk, Genel İcra Ve Vergi İcra Hukukunda Ortaya Çıkan Uyuşmazlıkların Yargı Kararları
Işığında Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2018, s.45
[9] Hakan Pekcanıtez, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku Pratik Çalışmalar, Ankara: Yetkin
Yayınevi, 2014, s. 100
[10] Pekcanıtez ve Özekes, s. 100.
[11] Türkiye Cumhuriyeti Adliye Vekaleti, İcra ve İflas kanunu Şerhi ve Esasları,s.63-64
[12] Türkiye Cumhuriyeti Adliye Vekaleti, İcra ve İflas kanunu Şerhi ve Esasları,s.70-71
[13] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Ders Kitabı, s. 230.
[14] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuk, Ders Kitabı, s. 230.
[15] Postacıoğlu ve Altay, s. 359.
[16] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuk, Ders Kitabı, s. 230
[17] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku,C.1, Evrim Dağıtım, İstanbul 1988, s.619
[18] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s.842; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.I, Evrim Basım
Yayım Dağıtım, İstanbul 1990, s.842; Hakan Pekcanıtez,-Muhammet Özekes-Mine Akkan-Hülya Taş
Korkmaz, Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuku, C.I, Oniki Levha Yayıncılık AŞ, İstanbul 2017, s. 677-680
[19] Yargıtay İBGK E. 2016/4 K. 2018/1 T. 16.2.2018; Alacaklının yasal süresi içinde usulüne uygun olarak
yaptığı satış talebinin icra müdürünce reddine ilişkin kararın şikâyet yolu ile ortadan kaldırılmaması hâlinde, yasal sürenin geçmesi ile özellikle sıra cetveline esas alınacak haczin düşmeyeceğine karar verilmiştir.
[20] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s.620
[21] Yargıtay 12. HD E. 2016/29253 K. 2018/2781 T. 20.3.20182004; Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 364/3.
maddesinde icra mahkemesi kararının temyiz edilmesinin satıştan başka icra işlemlerini durdurmayacağı hükme bağlanmış olduğu gibi, icra mahkemesi kararlarının icrası için kesinleşmiş olması gerekmemektedir. Öte yandan, İİK’nun 78. maddesine göre, ödeme emrinde belirtilen ödeme süresi geçmedikçe, alacaklı tarafça haciz istenemeyeceği gibi, bu koşullar oluşmadan önce konulan hacizler de geçersizdir. Somut olayda, infaz edilebilmesi için kesinleşmesi gerekmeyen, İcra Hukuk Mahkemesinin tebligat usulsüzlüğü şikayetinin kabulüyle ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesine dair verilen kararın, karar düzeltme isteminin reddine karar verilerek kesinleşmiş olduğu görülmüş olup, borçlunun yasal süresindeki itirazı sebebiyle takip kesinleşmeyeceğinden, bu tarihten önceki hacizlerin hükümsüz kaldığının kabulü gerekir. Bu durumda düzeltilmesine karar verilen tebliğ tarihi itibariyle borçlu tarafından yasal süresinde takibe itiraz edilmiş olduğundan takip kesinleşmeden, dolayısıyla alacaklının henüz haciz isteme hakkı doğmadan borçlunun banka hesaplarına yönelik olarak gerçekleştirilen hacizlerin yasal dayanağı bulunmadığından, mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
[22] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s.619, 620
[23] Yargıtay İBGK E. 2016/4 K. 2018/1 T. 16.2.2018
[24] Yargıtay 12. HD E. 2016/25178 K. 2017/16438 T. 28.12.2017; Alacaklının sadece haciz talebinde
bulunması yeterli olmayıp, işlemin zamanaşımını kesmesi için İİK’nun 59. maddesi uyarınca işlemin gerektirdiği masrafın da yatırılmış olması gerekir.
[25] Yargıtay 12. HD E. 2016/23247 K. 2017/15270 T. 7.12.2017; Birden fazla alacaklının bulunduğu
durumlarda, icra müdürlüğünce, öncelikle İİK’nun 140.maddesi gereğince sıra cetveli yapılmalı ve alacaklılara, diğer alacaklara yönelik itirazlarını ileri sürme imkanı tanınmalıdır. Alacağının rüçhanlı olup olmadığı ve öne sürdüğü diğer hususlar, sıra cetveli yapıldıktan sonra itiraz halinde tartışılacak hususlar olup, bu aşamada icra müdürlüğünün sıra cetveli düzenlemekten imtina etmesi mümkün değildir. Bir başka anlatımla alacaklıların itirazlarını ileri sürebilmesi için öncelikle sıra cetveli yapılması gerekmektedir.
[26] Yargıtay 12. HD E. 2017/356 K. 2017/3144 T. 2.3.2017; İİK’nun 59. maddesi uyarınca, bir işlemin
yapılmasını isteyen alacaklı o işlemin yapılması için gerekli masrafı avans olarak peşin yatırmalıdır. Az da olsa satış avansının yatırılmış olması halinde, usule uygun satış talebi yapılmış sayılır. İİK’nun 110. maddesi hükmüne göre, satış talebi yapıldığında, icra müdürünün alacaklıdan satış avansını 15 gün içinde depo etmesini talep etmesi gerekir. İcra müdürünce verilen süre içinde belirtilen satış avansı depo edilmez ise, anılan hüküm gereği haciz kalkar.
[27] Yargıtay 12. HD E. 2012/11956 K. 2012/30295 T. 18.10.2012; Borçluya ait menkullerin haczi talep
edilmiş ise de buna ilişkin gerekli masraf yatırılmamıştır. Alacaklının sadece haciz talebinde bulunması yeterli olmayıp, işlemin zamanaşımını kesmesi için İİK .nun 59. maddesi uyarınca gerekli masrafın da yatırılmış olması gerekir.
Yargıtay 23. HD E. 2012/3794 K. 2012/5030 T. 12.9.2012
[28] Yargıtay 12. HD E. 2009/3263 K. 2009/11332 T. 28.5.2009; Alacaklının sadece haciz talebinde
bulunması veya sadece taşınmazın satışını istemesi yeterli olmayıp işlemin zamanaşımını kesmesi için gerekli masrafın da ödenmesi gerekir. İcra müdürlüğünde işlemin sonuç doğurabilmesi için İİK.’nun 59. maddesi uyarınca masrafın yatırılmış olması gerekir. Alacaklı sözü edilen koşulu yerine getirmediğinden en son işlem tarihinde sonra satış için kıymet takdiri avansının yatırıldığı tarihe kadar zamanaşımını kesen sebeplerin gerçekleştiği kabul edilemez.
[29] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6871-6872
[30] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6872
[31] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6872- 6900 ( Yargıtay 12.HD. 10.12.1982
T 8319/9294; 08/07/1980 T. 4315/5997)
[32] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6873
[33] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6873-6894 ( Yargıtay 12.HD.06.12.1988 T.
2210/14995;09.04.1986 T. 10038/4127)
[34] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6873-6894( Yargıtay 12.HD 27.09.1988 T.
E:1987/11107, K: 103/70)
[35] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6874
[36] Yargıtay 12.HD. 23.12.1994 T. 16430/16628
[37] Yargıtay 12 HD 19.01.1987 T 4954/258; Yargıtay 12.HD 04.03.2004 T 27727/4875; Yargıtay 12.HD
03.07.2000 T 10335/11235
[38] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6874
[39] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6875(Yargıtay 12 HD 04.10.1984 T
6855/9998; Yargıtay 12 HD 17.01.1980 T 9800/174)
[40] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 622
[41] Yargıtay HGK E. 2017/12-1147 K. 2017/1304 T. 8.11.2017; Haciz isteme hakkı, ödeme emrinin tebliği
tarihinden itibaren bir yıl geçmekte düşer. Alacaklı, bir yıllık süresi içinde haciz talebinde bulunmaz veya haciz talebini geri alıp da, bu bir yıllık süre içinde yeniden haciz talebinde bulunmaz ise takip dosyası işlemden kaldırılır. Bu halde takip dosyası yalnız işlemden kaldırılır; yoksa icra takibi düşmez. Yenileme talebinde bulunmak suretiyle aynı takip dosyasında haciz isteyebilir.
Alacaklı bir yıllık süresi içinde haciz talebinde bulunmuş ise aynı bir yıllık süre içinde borçlunun mallarının haczedilememiş olması haciz isteme hakkının düşmesini ve dolayısıyla takip dosyasının işlemden kaldırılmasını gerektirmez. Bu halde borçlunun mallarının haczedilmesinin istenmesi, yenileme talebi niteliğinde değildir.
Alacaklı vekili yasal bir yıllık süre içinde borçluların menkullerinin ve borçlunun maaşının haczini talep etmiş olmakla alacaklının haciz isteme hakkı düşmemiştir. Bu durumda alacaklının yeniden haciz isteyebilmesi için borçluya yenileme emrinin tebliğine ve dolayısıyla yenileme harcı alınmasına gerek olmayıp alacaklı yenileme talebinde bulunmaksızın doğrudan haciz isteyebilir.
[42] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6875( Yargıtay 12. HD 19.09.1985 T
1489/7219;22.02.1981 T. 1256/4287)
[43] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6875(Yargıtay 12. HD 04.10.1994 T
11270/11675; 11.04.1984 T 1268/4418); Yargıtay 23.HD E. 2012/3138 K. 2012/6351 T. 1.11.2012
[44] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 620
[45] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 620; İlhan E. Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, Vedat
Kitapçılık, İstanbul 2010, s.286-287
[46] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 621
[47] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6876( Yargıtay 12 HD 26.02.1987 T
6808/2723;24.09.1985 T 1749/7392)
[48] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 621
[49] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6870 (3222 Sayılı Kanuna ait Hükümet
gerekçesi) (Bu mahzurları bertaraf etmek için 78. Maddede yapılan değişiklikle, taksit sözleşmesinin
ihlaline kadar geçen sürenin, haciz isteme süresinin hesabında nazara alınmayacağı ilkesi getirilmektedir.)
[50] Yargıtay 12. HD E. 2004/5486 K. 2004/9785 T. 20.4.2004
[51] Yargıtay 12. HD E. 2003/25328 K. 2004/2426 T. 12.2.2004;İşlemin zamanaşımını kesmesi için
alacaklının sadece haciz talebinde bulunması yeterli olmayıp gerekli masraflarının da karşılanması
gerekir.
Yargıtay 12. HD E. 2003/19770 K. 2003/22729 T. 17.11.2003; Alacaklının ödeme veya icra emrinin
tebliğinden itibaren taşınmazlar için 2 yıl içinde satış isteme zorunluluğu vardır. Aynı maddenin son bendinde ise ( İ.İ.K nun 78/2. maddesinin rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takiplerde de kıyasen uygulanacağı ) hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle borçlu tarafından takibe itiraz edilmesi halinde kararın kesinleşmesine kadar geçecek zaman 2 yıllık satış isteme süresinin hesabına dahil edilmez. Ayrıca kıymet takdirine itiraz edilmesi halinde de, verilecek kararın kesinleşmesine kadar anılan süre işlemeyecektir.
[52] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6876; Yargıtay 12. HD E. 2009/3263 K.
2009/11332 T. 28.5.2009; Yargıtay 19. HD E. 2003/5008 K. 2003/6219 T. 12.6.2003; Yargıtay
- HD E. 1992/715 K. 1992/7820 T. 4.6.1992:İcra takibinde bulunan alacaklı, icra harç ve giderleri ile
borçlunun itirazının kendisine tebliği masrafını peşin ödemek zorunda olduğundan, itiraz eden borçlunun tebliğ masrafını yatırmamış olması, itirazın geçerliliğini etkilemez.
[53] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6876
[54] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 461
[55] Yargıtay 13. HD E. 2004/14903 K. 2005/2698 T. 22.2.2005; Yargıtay 12. HD E. 2001/3380 K.
2001/4219 T. 13.3.2001
[56] Yargıtay 12. HD E. 1980/3647 K. 1980/5789 T. 2.7.1980
[57] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 622
[58] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.4(İİK m 68-81), s.6876
[59] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 623
[60] Yargıtay 8. CD E. 1994/3361 K. 1994/3848 T. 12.4.1994
[61] Yargıtay 17. HD E. 2001/7460 K. 2001/6886 T. 20.9.2001
[62] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 624
[63] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 624
[64] Alper Öztürk, Genel İcra Ve Vergi İcra Hukukunda Ortaya Çıkan Uyuşmazlıkların Yargı Kararları
Işığında Değerlendirilmesi,Yüksek Lisans Tezi, s.48
[65] Yargıtay 12. HD E. 2016/12502 K. 2017/4315 T. 23.3.2017: İİK’nun 79. maddesinin birinci fıkrasına
göre icra dairesinin haciz talebinden itibaren en geç 3 gün içinde haczi yapması gerekir. İİK’nun 85. maddesinin birinci fıkrasında “Borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır malları ile taşınmazlarından ve alacak ve haklarından ana, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklara yetecek miktarı haczolunur” hükmünü düzenlemiştir. İİK’nun 85 ve 79. maddelerinden çıkan ortak sonuç icra müdürüne haczin uygulanması konusunda takdir yetkisi tanınmadığıdır. İİK’nun 85. maddesi sadece “alacaklara yetecek miktarı” saptanması konusunda takdir hakkı tanımaktadır. İİK’nun 85/ son maddesinde; “haczi koyan memur borçlu ve alacaklının menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükelleftir” şeklinde yer alan hüküm alacaklı ile borçlu arasındaki menfaat dengesini güvence altına almayı amaçlamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Dairemizin yerleşik kararları, icra müdürünün bir malın haczininin caiz olup olmadığı konusunda kural olarak takdir hakkının olmadığı, haciz talebini yerine getirmek zorunda olduğu, o malın haczinin caiz olup olmadığı ancak, borçlunun şikayeti üzerine icra mahkemesinde incelenebileceği yönündedir. ( HGK 31/03/2004, 12/202-196 ). ( 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 Sayılı Kanun’nun 16. maddesi İİK’nun 82. maddesine ekli son fıkrası ile icra memurunca haczi talep edilen malların haczinin caiz olup olmadığı takdir yetkisini vermiştir ).İcra müdürlüğü alacaklının talebi ile borçluya ait malvarlığı üzerine haciz koymak zorundadır.
[66] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, s. 232
[67] Pekcanıtez vd,, İcra ve İflas Hukuku, s. 275; Kuru, Ders Kitabı, s. 232.
[68] Yargıtay 12. HD E. 2011/2395 K. 2011/17394 T. 3.10.2011: İcra memurunun haciz yapıp yapmama
konusunda takdir yetkisi yoktur; haciz işlemi zor kullanmayı gerektirdiğinden tarafların ayrıca talebine gerek olmaksızın icra memuru gerekiyorsa kilitli yerleri de açtırma yetkisine sahiptir.
[69] Pekcanıtez vd., İcra ve İflas Hukuku, s. 276
[70] Yargıtay 12. HD E. 2004/18154 K. 2004/22179 T. 19.10.2004
[71] Pekcanıtez vd., İcra ve İflas Hukuku, s. 277.
[72] Yargıtay 2. CD E. 2003/21602 K. 2005/16873 T. 14.7.2005
[73] Pekcanıtez vd., İcra ve İflas Hukuku, s. 297; Kuru, Ders Kitabı, s. 236.
[74] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1173
[75] Yargıtay 12. HD E. 1995/11541 K. 1995/12456 T. 28.9.1995 İtiraz satıştan başka icra muamelelerini
durdurmaz. Takip kesinleşmeden satış istenemez. Takibin merciin kararıyla iptali ise takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımının gerçekleşmesi halinde söz konusu olur.
[76] Yargıtay 4. HD E. 1992/11675 K. 1993/630 T. 1.2.1993;Taşınmaza konan haciz iki yıl süre ile
geçerliliğini korur ve taşınmazın el değiştirmesi halinde yeni maliklere karşı da ileri sürülebilir. Belirtilen süre içinde satışın istenmemesi halinde kayıt üzerindeki şerh kendiliğinden düşer.
[77] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1173-1174
[78] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1174
[79] Yargıtay 12. HD E. 2009/4192 K. 2009/11692 T. 1.6.2009; Hacze konu menkullerin süresinde satışı
talep edilmiş ise de; aynı tarihte satış masraflarının yatırılmaması nedeniyle mahcuz mallar üzerindeki haciz kalkmış sayılacağından satış işlemi usulsüz olup, ihalenin feshi gerekir.
Yargıtay 23. HD E. 2012/3794 K. 2012/5030 T. 12.9.2012; Bir işlemin yapılmasını isteyen taraf, o işlemin yapılması için gerekli masrafları avans olarak (peşin) yatırmalıdır, bu masrafların tahsilat makbuzu karşılığında para olarak alınması gerekir. Aksi takdirde talep yapılmamış sayılır. Şikayet olunan icra dosyasında satış talebinde bulunmuşsa da satış masrafı avansı yatırıldığına dair herhangi bir belge dosyada bulunmamaktadır. Bu durumda, mahkemece, şikayet olunanın satış masrafı avansı yatırmadan yapmış olduğu satış talebinin, geçerli ve süresinde yapılmış bir talep sayılamayacağı gözetilmeden, şikayetin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
[80] Yargıtay 12. HD E. 2015/5676 K. 2015/7370 T. 26.3.2015; Satışa hazırlık işlemleri ile ilgili usulsüzlük
iddialarının satıştan daha önce öğrenilmesi halinde 7 günlük sürede icra mahkemesi nezdinde şikayet konusu yapılmaması halinde aynı sebeplerle ihalenin feshinin istemesi mümkün değildir.
[81] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1174
[82] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1175;Yargıtay 12. HD E. 1993/4203 K. 1993/8559 T.
10.5.1993; Alacaklı, iki yıllık süre içinde satış talebinde bulunduğu halde, bu süre içinde satış giderlerini ödemediğinden ve alacaklı satış giderlerini peşin ödemek zorunda olduğundan, süresi içinde satış talebinde bulunmamış sayılır ve haciz kalkar.
Yargıtay 23. HD E. 2012/3794 K. 2012/5030 T. 12.9.2012; Bir işlemin yapılmasını isteyen taraf, o işlemin yapılması için gerekli masrafları avans olarak (peşin) yatırmalıdır, bu masrafların tahsilat makbuzu karşılığında para olarak alınması gerekir. Aksi takdirde talep yapılmamış sayılır. Şikayet olunan icra dosyasında satış talebinde bulunmuşsa da satış masrafı avansı yatırıldığına dair herhangi bir belge dosyada bulunmamaktadır. Bu durumda, mahkemece, şikayet olunanın satış masrafı avansı yatırmadan yapmış olduğu satış talebinin, geçerli ve süresinde yapılmış bir talep sayılamayacağı gözetilmeden, şikayetin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
[83] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1175
[84] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1175;Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.3(İİK m 43-67),
Bilge Yayınevi, 2.Baskı, s.3958-3979
[85] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 110; Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1175;Talih Uyar,
İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.3(İİK m 43-67), s.3959
[86] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.3(İİK m 43-67), s.3959;
[87] İlhan E. Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, s.85; Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.3(İİK m 43-
67), s.3961
[88] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 111
[89] Talih Uyar, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C.3(İİK m 43-67), s.3960
[90] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1178
[91] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1178; Yargıtay 12. HD E. 2009/24195 K. 2010/6048
- 16.3.2010; Yargıtay CGK E. 2001/17-295 K. 2002/14 T. 29.1.2002
[92] Yargıtay 23. HD E. 2012/3138 K. 2012/6351 T. 1.11.2012
[93] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1179
[94] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 622
[95] Yargıtay 12. HD E. 2016/11530 K. 2017/3073 T. 2.3.2017; Alacaklının haciz talebinde bulunarak
gerekli masrafı da yatırmış olması, haciz isteme hakkını kullandığının kabulü için yeterli olup, icra müdürünün, borçluya gönderilen tebligatın dönmediğinden bahisle haciz talebinin reddine yönelik kararının sonuca etkisi bulunmamaktadır.
[96] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1181
[97] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1183; Yargıtay 23. HD E. 2014/5083 K. 2014/4621 T.
16.6.2014; Yargıtay 12. HD E. 2013/23351 K. 2013/32887 T. 22.10.2013; İİK’nun 78/2. maddesinde
sözü edilen itiraz ve davanın takibin ve satışın yapılmasına engel nitelikte olması gerekir. Borçlunun icra mahkemesine başvurusu açıklanan yasada sözü edilen nitelikte dava değildir. Bu dava sırasında takibin devamını dolayısıyla satış işlemlerinin yapılmasını engelleyen bir tedbir kararı da alınarak icra dosyasına sunulmadığına, bir başka anlatımla takibi sürdürmek ve satış talep etmek mümkün olduğuna göre iki yıllık süre işlemeye devam eder. O halde, mahkemece, iki yıllık sürede satış istenmemesi sebebiyle takip düştüğünden ve takibin düştüğü tarihten sonra yapılan işlemler yok hükmünde olacağından ihalenin feshi isteminin kabulü gerekirken reddi isabetsizdir.; Yargıtay 12.HD E. 2015/28857 K. 2015/31140 T. 10.12.2015; Mahkemece takip dosyalarında 02.10.2014 günü ihaleleri yapılan mahcuz taşınmazlar üzerindeki haczin yasal sürede satış istenmediğinden kalktığı hususu dikkate alınarak, geçerli bir haciz olmaksızın satış kararı verilmek sureti ile yapılan ihalelerin feshine karar verilmesi gerekirken haciz kararının verildiği tarih yerine haczin tapuya şerh verildiği tarihin haciz tarihi olarak kabulü ile satış isteminin yasal süresinde yapıldığından bahisle ihalenin feshi isteminin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekir.
[98] Yargıtay 12. HD E. 2016/16051 K. 2017/8674 T. 1.6.2017; Mahkemece, İİK’nun 110. maddesi
gereğince, mahcuz taşınmazlar üzerindeki hacizlerin yasal sürede satış istenmediğinden kalktığı hususu dikkate alınarak, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, haciz kararının verildiği tarih yerine haczin tapuya şerh verildiği tarihin haciz tarihi olarak kabulüyle satış isteminin yasal süresinde yapıldığından bahisle isteminin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
[99] Yargıtay 23. HD E. 2015/9149 K. 2018/2321 T. 22.3.2018; Dava; sıra cetvelinin iptali istemine
ilişkindir. İİK’ nın 78/4. maddesi, “haciz talebi kanuni müddet içinde yapılmaz veya geri alındıktan sonra bu müddet içinde yenilenmezse dosya muameleden kaldırılır.” hükmünü, aynı Kanun’un 110. maddesi, “Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya talep geri alınıpta bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar.” hükmünü içermekte olduğu, buna göre kanuni müddet içinde haciz istenildikten sonra süresinde satış istenip, avans yatırıldığında haciz ayaktadır.
[100] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1184; Yargıtay 12. HD E. 2017/356 K. 2017/3144 T. 2.3.2017;
Mahkemece, İİK’nun 110. maddesi gereğince, anılan taşınırlar üzerindeki haczin kalktığı hususu dikkate alınarak, geçerli bir haciz olmaksızın ve kıymet takdirinin yapıldığı tarih üzerinden iki yıldan fazla süre geçtikten sonra yapılan ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
[101] Ali Güneren, İcra ve İflas Hukukunda İstihkak Davaları, Yetkin Yayınları, Ankara 2014, s.747
[102] Ali Güneren, İcra ve İflas Hukukunda İstihkak Davaları, s.747
[103] Yargıtay 4. HD E. 1994/2588 K. 1994/8350 T. 11.10.1994:İstihkak iddiasının çözümlenmesi gerekirken
icra memurunun takibe devam ederek mahcuz malın satışını yapması hatalıdır. İcra İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları idare aleyhine açılabilir.
[104] Ali Güneren, İcra ve İflas Hukukunda İstihkak Davaları, s.748
[105] Ali Güneren, İcra ve İflas Hukukunda İstihkak Davaları, s.748
[106] Yargıtay 12. HD E. 2008/18334 K. 2008/21803 T. 5.12.2008:Bir yıllık süresi içerisinde haciz
talebinde bulunulmaması veya yapılmış olan haciz talebi geri alınıp da aynı 1 yıllık süre içinde yeniden haciz talebinde bulunulmaması ) nedeniyle takip dosyasının işlemden kaldırılması ( md. 78/4 ) üzerine, alacaklı yeniden haciz isteyebilmek için, yenileme talebinde bulunulmalıdır. ( md. 78/5 ) Bu yenileme talebi yalnız haciz ( talebi ) içindir.
Takip dosyasının işlemden kaldırılması üzerine alacaklının ( haciz isteyebilmek için ) takip talebini de ( md. 58 ) yenilemesine ve borçluya yeni bir ödeme emi gönderilmesine gerek yoktur. Çünkü kesinleşmiş olan takip devam etmektedir; yani derdesttir. ( Prof. Dr. Baki Kuru İcra İflas Hukuku El Kitabı, 2004 baskı. sf:361 )
O halde Mahkemece, borçlunun isteminin süre aşımından reddi yerine yazılı gerekçeyle işin esasına girilmesi isabetsizdir.
[107] Yargıtay 4. HD E. 2003/3868 K. 2003/8582 T. 30.6.2003:Davacının icra memurunun takdirini doğru kullanmaması sonucu zarar gördüğü dosya kapsamı ile sabittir. Takdir yetkisini kullanırken özensiz
davrandığı İcra Tetkik Mercii kararıyla da belirlenmiştir. İcra memurunun bu davranışından dolayı davalı bakanlık kusursuz sorumludur. ( İİK. m.5)
[108] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1,Evrim Dağıtım, İstanbul 1988, s. 130
[109] Pınar Çiftçi, İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, Adalet yayınevi, Ankara 2010, s.114-115
[110] Pınar Çiftçi, İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, s.115;
[111] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 137; Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, s. 131
[112] Pınar Çiftçi, İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, s.116
[113] Pınar Çiftçi, İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, s.117
[114] Pınar Çiftçi, İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, s.118-119
[115] Pınar Çiftçi, İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, s.121-122
[116] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 394; Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, s. 349
[117] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1, s. 620; Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, s. 360
[118] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.2, s. 1174; Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, s. 517
[119] Pınar Çiftçi, İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, s.122-125
[120] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1,Evrim Dağıtım, İstanbul 1988, s. 69
[121] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1,Evrim Dağıtım, İstanbul 1988, s. 69
[122] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1,Evrim Dağıtım, İstanbul 1988, s. 71-72
[123] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1,Evrim Dağıtım, İstanbul 1988, s. 72-73
[124] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1,Evrim Dağıtım, İstanbul 1988, s. 74
[125] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1,Evrim Dağıtım, İstanbul 1988, s. 76-77
[126] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C.1,Evrim Dağıtım, İstanbul 1988, s. 77
[127] Pınar Çiftçi, İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, s.217
[128] Pınar Çiftçi, İcra Hukukunda Menfaat Dengesi, s.218-219
[129] Muhammet Özekes, İcra Hukukunda Temel haklar ve İlkeler, Adalet yayınları, Ankara 2009, s.249




